- 1108 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
MİTOLOJİ
MİTOLOJİ
Yunancada söz, öykü anlamına gelen mitos (mythos), ilkel insan topluluklarının evreni, yeryüzünü ve tabiat olaylarını kişileştirerek yorumlama ve henüz sırrını çözemedikleri yaşamla ilgili her türlü oluşumu anlamlı bir biçimde açıklama gereksiniminden doğmuş öykülerdir.
Eski çağ insanlarında doğa güçlerinin fizik ve etik etkilerini yansıtan mitoslar, dinlerin de başlangıcıdırlar. İlkel insanın fizik atılımlarına ek olarak metafizik ve psikolojik davranış ile yer yer tarihsel ve sosyolojik unsurları da içerirler.
Örneğin; Homeros’un ünlü İlyada ve Odysseia adlı iki eserinin çıkış noktasını Akhalar ve Troyalılar arasındaki ünlü savaş oluşturur. İlyada’da savaşın son günleri, Odysseia’da ise savaşın sona ermesinden sonra evine dönmeye çalışan Odysseus adlı kahramanın hikâyesi anlatılır.
Mitoslar taşıdıkları sezgi gücü, insanın doğasında var olan zaaf ve tutkuları ortaya koymasıyla çağlar üstü bir kesinliğe, çok yönlü bir kullanışa imkân verir. Bunun sonucu olarak mitoslar, günümüze değin sanatın yararlandığı bir ilham ve kültür kaynağı olmuştur.
Mitoloji, mitoslar bilimi ve mitosların sistemli bir şekilde toplamı demektir. Mitos; çok tanrılı bir dinin tanrıları üzerine anlatılan efsane, mitoloji ise; bu efsanelerin bir araya geldiği kitap olduğuna göre, mitoloji ilk çağın din kitabı olabilir mi? Olamaz, çünkü bu efsaneler tek tanrılı dinlerde söz konusu edilen inanç düzeyine hiçbir zaman ulaşmamıştır.
İlkçağın mitosu laiktir ve din adamının değil, sanatçının uğraşıdır. Sözlü ya da yazılı edebiyat ve sanat kollarının hepsinde konu edilen ve işlendikçe değişen mitoslar, ne kadar ozan, yazar ya da sanatçı varsa o kadar biçim almış, hiçbir zaman tek tanrılı dinlerin kutsal kitapları gibi değişmez ve mutlak bir hale gelmemiştir.
Öylesine bir çeşitlilik ve özgürlük vardır ki Tanrıça Artemis Batı Anadolu’da başka, Yunanistan’da başkadır. Bölge bölge tanrıların özellikleri değişmektedir. Daha eski ve yerel bir inancın etkilerini, yeni inanca aktarılmış olarak bulmak mümkündür.
Örneğin; eski adı Kilikia olan Silifke – Adana arasındaki bölgede yoğun bir
biçimde tapınılan Zeuz Olbios bir fırtınalar tanrısıdır. Oysa başka hiçbir yerde Zeus’un bu özelliği, bu kadar vurgulanmamıştır.
Çok sayıda kent devletine ayrılmış olan Yunanistan’ın her bölgesi kendi yerli mitosunu yaratmıştır. Helenistik dönemde çoğalan ve karmaşık bir hale gelen efsaneleri toplama ve derleme işine girişilmiştir. Bu dönem İskenderiye ve Bergama kitaplıklarının kurulup, çalışmaya açıldığı ve el yazmalarının çoğaldığı eleştirel bir dönemdir. Efsane oluşturma Roma döneminde de devam etmiştir. Roma, Yunan mitolojisinden etkilenerek kendi din ve mitolojisini kurmak ister. Yunan tanrılarını kendi tanrılarıyla bir tutarak isimlerini değiştirir. Efsanelerinin bazılarını benimser, bazılarını atar ve bazılarını dayerli efsaneleriyle karıştırır.
Mitoloji denince akla ilk gelen Yunan – Roma mitolojisidir. Bu yanlış bir anlayıştır. Aslında bir Akdeniz çevresi efsaneler topluluğu vardır. Onun Yunan ve Roma’ya mal edilmesi, bu efsanelerin Yunan ve Romalı yazarlar tarafından yazılmasından kaynaklanır. Bu efsanelerin çıkış yeri Anadolu, Girit, Mısır ve Mezopotamya’dır.