Süveydâ'ya Mektup 4
Süveydâ’ya,
Bu gece yine sen geldin aklıma hüzünlerin gölgesindeki yakamozlar misali küskünlüklerimi anarken bir nevi.
Hasretin biraz daha filizlenmiş gönlümde, gördüm. Kökleri uzamış kalbimin ta derinliklerine. Canımı acıtmıyor da değil ama aldırmıyorum artık ne can acısına ne de kalp ağrısına. Ne de olsa güneşi sensin benim bu hasretine dûçâr olduğum zehre girift bitkimin. Cansuyu senin o güzel ahu gözlerinin benim gözlerime aksederkenki oluşan birkaç eşk. Saf ve dürüst birkaç damla… Damla nasıl dürüst olur bilmiyorum ama olursa da ancak böyle olur.
Gözlerin aklıma geldi sonra, kahverenginden nasıl kırk yıllık ilham almıştım ve şu kırk yılı üç günlük dünyaya nasıl sığdırmışım, bilmiyorum. Zaten üç gündür de uykum yok, sebebini gurub vaktinde oluşan kırmızı göklerin suskunca ağlamasına sor. Gerçi gökler nasıl ağlar bilmiyorum ama bir göz yâri için ağlarken nasıl kırmızıya boyanıyorsa, bir gök de ağlarsa ancak böyle ağlar.
Bir rüzgâr esti sonra, o sırada içime düşen hasretin daha da dallanıp budaklanıverdi birden, tüm acılar tazelendi bir kez daha, bir melek daha ağladı, bir yaprak daha garkoldu toprağa ağacın bağrından kopup aheste aheste yerle yeksan olarak, bir salâ sesi daha duyuldu göklerin bağrını delen minareden, bir katre daha eksildi hayattan bize kalan yaşam sermayesinden, bir çocuk daha düştü yere, bir sigara daha bitti izmaritine kadar, bir taşa daha takıldı ayağı ninemin, bir kıyamet daha koptu içimde, bir kıyamet daha… İçimde kıyamet nasıl kopar bilmiyorum ama koparsa da ancak böyle kopar.
Rüyalarıma hep melek sûretinde giriyorsun, gayet muhteriz bir halde göklere bakarken sen, sadece bir lahza göz bebeklerinin bana dokunuşu, beni yanmaktan ümidini kesmiş küllere döndürüyor. Bir insan nasıl melek olur diye sorma; bilmiyorum ama olursa da ancak senin gibi olur, bunu biliyorum.
Benim sevgili Süveydâ’m,
Müsterih ol.
Emre GÜLBÜZ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.