- 804 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
KADER
Yaşamaktan ümidini kesmiş hali yaşantısını etkilemeye başlamıştı son zamanlarda. Orta yaşa gelmişti. Yaşıtlarına baktığında, hepsinin evlenip, çoluk çocuğa karıştığını gördükçe, morali bozuluyor, yıllardır çektiği hastalıklar da psikolojisini iyice bozmuştu.
Son zamanlarda, hayatı ile endişeleri iyice artmaya başlamıştı. Ailesi ile yaşıyordu. O’ nun sağlığı için elinden geleni yapan babasının ölümünden sonra yaşamını annesi ile devam ettirmişti bugüne kadar. O yaşlandıkça, endişeleri artıyor, yalnız kalma korkusu kaplıyordu içini. Bu durum da bazen ruhunda fırtınalar koparıyor, istemediği şekilde annesine öfkeli çıkışlarda bulunmasına sebep oluyordu.
Oysa, rahatsız olmasına rağmen, sağlıklı insanlar gibi okula gitmeyi, meslek sahibi olmayı, aşık olmayı, evlenmeyi ve en önemlisi Anne olmayı o kadar çok istemiş fakat hastalıkları nedeniyle, evle sınırlı bir yaşama mahkum olmuştu.
Çocukluğundan bu yana, hastanelerde geçen yaşantısı, bıkkınlığa ve ümitlerinin tamamen bitmesine yol açmıştı. Ağarmaya başlayan saçları ve kullandığı ilaçların etkisiyle şişen vücuduna baktıkça, öfkesi gittikçe artıyordu.
Zaman zaman hayalinde kurduğu hayal aleminde, olmasını istediği, hayal ettiği sevgilisini yaratıyor ve sanki gerçekmiş gibi annesiyle paylaşıyor ve onun geleceği zamanı söylerken, gözlerinde ışıltılar artıyordu.
İlk başta anlamamıştı bu durumu yakınları. Olması imkansız bir durumdu. Evden çıkmayan bir insanın, anlattığı şeyleri yaşaması mümkün değildi. En sonunda, bir psikiyatr muayenesi sonucunda anlaşılmıştı. Doktorun tavsiyeleri ile biraz kendine gelmişti en sonunda.
Kendine bakacak durumda değildi. Üstelik bir sürü hastalıkla uğraşıyor ve bakımı annesi tarafından yapılıyordu. O’na o kadar eziyet etmesine rağmen o yılmıyor, onu ayakta tutabilmek için elinden geleni yapıyordu. Kızının, bu durumdan kurtulması için araştırma yapıyordu Melek Hanım. En sonunda, evdeki sınırlı yaşamından kurtulması ve sosyal yaşamın içinde yerini alması için beceri kurslarına göndermeye karar verdi. Başladığında, kendine güveni artmış ve eve daha mutlu gelmeye başlamıştı. Terapi iyi gelmişti ona .
Bir gün terapide rahatsızlandı. Hastaneye götürülmüş ve müşahede altına alınmıştı. Hemen yakınlarına haber verildi. O sırada, başka bir hasta da, aynı odada yatırılmış ve tedavisi yapılıyordu. Annesi gelmiş ve kızını bulmuştu acilde.
Tedavisi bittikten sonra bir sandalyeye oturdu. Karşısında oturan bir hasta, sürekli ona bakıyor ve anlamadığı sözler söylemeye çalışıyordu.
İşleri bittikten sonra hastaneden çıktılar annesiyle. Az önce gördüğü adamın da peşinden geldiğini fark etti. Otobüse bindiklerinde, o da binmiş ve yanlarına oturmuş ve onlarla konuşmaya çalışıyordu sanki ;
“ Teyzeciğim, kızınız mı ? Geçmiş olsun. Az önce, ben de hastanedeydim. Ben de rahatsızdım. Kızınız bekar mı ? “
“ Evet kızımdır kendisi. Niye soruyorsunuz ki ! “
Melek Hanım, huzursuz olmuş fakat otuz altı yaşlarında gözüken bu adama karşı da içinde bir şefkat hissi oluşmuştu. Diğer çocuklarını evlendirmiş ve hatta torunlarını da büyütmüştü. Onlar için endişe duymuyordu bu yüzden. Tek düşündüğü en küçük kızıydı. Ölümünden sonra onun ortada kalacağını ve kendine bakamayacağını düşünüyor ve endişeleniyordu. Daha önceleri de talipleri çıkan kızının evlenmesine sıcak bakmamış ve gelen taliplere gerçeği söyleyerek, uygun bir dille reddetmişti. Son zamanlardaki, yaşattığı sıkıntılar ve yaşının ilerlemesi nedeniyle, daha fazla düşünmeye başlamıştı kızının geleceğini.
“ Kızmayın teyzeciğim. Ben, kötü bir insan değilim. Otuz yedi yaşındayım. Bekarım. Hayatta bir anam ve bir ağabeyim var. Bir fabrikada çalışıyorum. Gördüğünüz gibi kolumun biri sakat. Aynı zamanda başka bir hastalığım daha var. Kızınızı çok beğendim. Kızınızı istemeye gelebilir miyiz ? “
“ Oğlum, bu burada konuşulacak bir konu mu ? Telefon numaranı ver bana. Biz bir konuşalım. Sonra size haber veririz. Haydi , şimdi bırak peşimizi. Hiç uygun olmaz. Üstelik kızım rahatsız. Bir evin sorumluluğunu yürütecek kadar sağlıklı değil. “
“ Ben razıyım her şeye. Ben ona bakarım. Maddi durumum da fena sayılmaz. Ona bakarım ben. Lütfen teyzeciğim. Telefon numaranızı alabilir miyim ? “
Melek hanım, şaşkın bir durumda kalakalmış ve o şaşkınlıkla telefon numarasını söylemişti bile. Mine, tüm bu olanlara şaşkınlıkla bakıyor ve hiç konuşmuyordu.
Eve geldiklerinde, ikisi de bu olaya anlam veremiyordu. Kafaları karışmış ve ne yapacaklarını bilemez hale gelmişti. En doğrusu, diğer kardeşlerle konuşmaktı. Konuştuklarında, mantık galip gelmişti. Hiç biri de onaylamıyordu bu evliliği. Boşanmaların hızla arttığı bu dönemde, beklentiler yüksek olacak ve olmadığında da, mutsuzlukla sonuçlanacaktı.
Mine hoşlanmasına hoşlanmıştı fakat, hayatında ilk kez mantıklı bir kararla, sürdüremeyeceği bir evliliği kabul etmediğini bildirmişti yakınlarına. O kararı verirken de, ruhunda yine fırtınalar kopmuştu aynı zamanda. Sadece birer bardak çay içme isteklerini bildirmişlerdi onlara. Ve bu, ertesi günü olacaktı.
Telefonda, numaraları çevirdi. Karşıda o vardı.
“İyi akşamlar.Siz yarın gelecektiniz ama gelmeyin. Onun için aradım. Çok düşündümSizinle ya da bir başkasıyla evlenemem. Kusura bakmayın, Kaderime kimseyi ortak edemem. Ben bir evliliği ve evin sorumluluğunu alacak kadar güçlü hissetmiyorum kendimi. Özür dilerim. "
Telefonu kapattı. Annesine sıkıca sarıldı. Başını, göğsüne yasladı bir müddet o şekilde oturdular. O’nu gerçekten seven insanı kucakladı sıkıca.
Sonra da, yaşadıkları bu olay gülümsemelerine yol açtı…
YORUMLAR
Çok güzel kaleme alınmış ama hüzünlü bir yazı.
İlk diyaloğda anne dağmat adayına kızım diye hitap ediyor. Yanılmıyorum her halde. Kuzum mu Yazacaktınız?
Yazı anlatım olarak da baymıyor. Merak uyandırıyor.
İçeriğe gelince: Keşke şansını deneseydi. Büyük sorunlar paylaşıldıkça hafifler.
Kadere gelince: Her şey kader dir. Bizler yaptıklarımızla kaderi gerçekleştiririz. Külli (Büyük) İrade Allah'ın dır.
Ama küçük ( CÜZ-İ) irade kesinlikle kuldadır.
Mesele neye ettiğimizdir. Etki edemediklerimiz zaten bizde değildir.
İnce bir çizgi. Zor bir konu. Başarılı bir anlatım.
Tebrikler.
bir denesemiydi.......ne kaybederdiki.....çok hoş bir yazı kalemide kendi gibi mütevazı.....tebrikler kardeşim.....