- 681 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HEDO HALA / ardahan öyküleri (119)
Franz Kafka’nın kitabını geceleyin duraksız okudum.
Non- stop; durmaksızın okumaktır.
Her yazar elinizden indirmeden okumalı olmaz.
Kimi yazarlar buna layiktir.
Kafka’dan " Dönüşümü " okumuştum.
Gregor Samsa: Başı ölen sabah kalktı. Böçük şekline çevrilmişti.
Dalı; arkası kımıldadıkça dalınçak ayakları havaya dikiliyordu.
Böyle de mi olur?
Yaşamakta bu da mı var?
Hayat dediğimiz şey sallapati mi?
Bizim de başımıza gelir mi?
Gece yatıp sabah ölü kalkan neçe adam yok mu?
Kafka, her şeye hazır olmamızın yazarıdır. Diyor ki:
"Varoluşun dayanılmaz hafifliğine şaşırmamalıyız."
Gregor Samsa ne kabahati vardı ki düngürümün; uyandı, böcüğe dönmüştü.
İnsanın evrensel kaderi:
"Dönüşmek; hesapta olmayana dönmek."
Sen tut Franz Kafka’nın "Dava’sını" çizgi roman kayır (yap). Harika çizmişlerdi. Adam zaten Fransa’da Band Desen’miş. Yani çizgi roman ustasıymış. Walt Disney gibi. Yaratıcılık zordur, bela şeydir. Onları anlıyorum. Ben çizmeğe çabaladığım nice formlar... Dün akşam, çizerin figür ve kompozisyon şemalarını gördüğümde: Yeteneğin ve çabanın konumuna şapka çıkardım. Rahat ve güzel çizmiş. Çalışmak ve düşünmek: başarı dediğimiz şey bunlar sanırım.
Dava’da aynı minval üstünden gidiyor. Joseph K’ yı bir sabahın erinde suçluyorlar.
Hani bizde: "Allah görünmezinden, kazadan, beladan korusun." derler. Onun gibi şey.
Kafka’nın öbür eserlerini okumadım.
1925 yılında deha yazar. Prag’lı Yahudi bankacı hayatın bu yanını saptıyor. Orijinal olan bu yahu! Anlamamız gerekeni, anlamaz eleştirmenlere rağmen, kanımca:
Kafka, başımıza bir gün taş yağsa şaşırmamalıyız’a işi getiriyor.
Hedo Hala’nın yaşamı Gregor Samsa’nınkinden başka mıydı?
Zeko Dayıynan; Hedo Hala, Börklü Kamil Efendigilin böğründeki ifrazlı arazi de, eski ahurlu evin başındaki buharı bacalı ev de, saadet içinde oturdular. Zeko Dayı " Allah var; antika insandı." Millletin darına vayına koşardı. Hedo Hala da aşağı sayılmazdı. Yeni betonhırman ev yaptırmıştılardı.
Bostanın bu yana; oda da. Mevlüt okuttular.
Evlatlık kızları o zaman ordaydı, yanlarındaydı.
Annemgil, komşu kadınlar hınça hınç yeni odaları doldurmuştular. Hoca’yı Meşe Ardahan’dan avazı sadalardan özge değin alıp getirmişti, Zeko Dayı.
Rahmetlidir şimdi hepsi kadınların. Adam akıllı ağladılar. Fırsat bir daha gelmez diye. Ve de ey ki; Süleyman Çelebi’nin eşsiz eseri mevlüt’e hocanın avazıyla son bulmaz inşallah sedaları senkronize ettilerdi.
Gün ola seyran ola...
Kozmos’un kifayetsizliğini Kafka saptamıştır.
Eserlerin de adı geçen olguyu Molier’in Cimrisiyle tespit ve yapıtlaştırmasını andıran durum söz konusudur.
Ne bahtlı, vağuli canlarına; o sanatçıların ki eşsiz olgu bulup, üzerinden ölümsüz eserler vermişlerdir.
William Shakespeare: Muhteris insani duyguları ekspoze etmesi hatrıma geldi. Mesala: Fuzuli’nin Leyla ve Mecnun’u bir de... ayrıca.
Kozmos mükemmele yürürken... aslında mükemmel değilmiş’e getiriyor, Kafka laflarını: Kozmosun tufanı olur. Yangın’ı vardır, kuraklığı vardır, salgın ve depremleri bulunur. Kozmos garantili bir yer değilken güven dolu yarınlara da koşuyoruz onunla.
Hedo Hala’nın başına gelen, hayat bahtsızlığı Gregor Samsa’nınkinden neyi aykırıydı ki?
Hoca da ağladı. Kadınların vayşuvan sesleri...
Yeni binanın sıvaları şaşırdı. Beyaz kireçle boyanmış neşe ve şenliklerle güneşe bir poz yapacaktılar.
Kadınlar’a huddemlerinden, gelecekten bir siluetin ferinden az malumlar belirmiş miydi? Allah’a ayan bize karanlık. Sedalar sedalara dil dile, memeden kesilmiş yetimcekler gibi sızlamaklı ağladılar. Hoca bitirdi. Ne olduğunu tam çözemediyse de, şunu çözmüştü:
"Kozmos’un garantisi mi var? Şeyler yarına kalmıyor. Gözyaşlarını buna yordu."
Ama bir gün gelişmiş kozmos tüm sallapatliğinden münezzeh bonuslarıyla, iyilerin mükafaatını aynı yerde, vaktinde, kucakların dolusu kollarını açıp gelmesin mi?
Hoca’nın torunu bir çizgi romanda buna benzer bir şey okumuştu: "TİME MACHİNE, H.G. WELLS " 1895 ’de yazmış kitabı.
Neden derseniz?
Hayatın Gregor Samsalık işleri vaki!
A bu hayatta geri gelmeklik işleri de vuku bulabilir mi?
Zeko Dayı öldü. Hedo Hala’nın tahtı tacı döndü. Bakınç oldu. Kimseleri bir tas çorba vermedi kadıncağıza. Mahallenin töresi gereği; Allah razı olsun komşulardan, belediyeden, onu hayatın Kafka sendromlarına ezdirmediler. Neredeyse mahalle çocuklarının ebesiydi. Bu ezinçleri hak etmemişti.
Evine uzaktan baktım. Öldüğünü söylediler. Çeperin önünde oturan kadınlar. Beni bildiler mi?
Pencerelerine cam takılmamış laylon çekmişler. Dualarla, mevlütlerle hayırlı olsuna gitmiştik. Hayırlı olsunlu demiştik; yuva ve ya eve... bakamadım bile!
2000’de bu kapıya gelip elini öpmüştüm.
" Ola muhannet arayıp sormuyorsunuz!" demişti!
Kafka’nın hayatı bize de uğramıştı. Bilemezdik ki.
Bonuslarıyla melekler onu kim bilir cennetlerin neresinde karşılayacak?
İspatları o seslerin; avazları... aman arkadaşlar bişe avazları kaybetmeyesiniz.
H.G. Wells zaman makinesini çalıştırıyor ha. Bu sefer de ihmalden Hedo Hala’ya gadretmeyelim sakın ha!
yalçıner yılmaz
01-08-2010 çanakkale
Yeni
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.