Gecemin güneşi
Doğrusunu söylemek gerekirse gecenin bu vaktinde yazmak aptalca geliyordu. Hatta baya bir dürüst olmak gerekirse yazmak fikri başlı başına aptallıktı.
Saat 03:48 yatağımda hain yorganım olan bir kaç muharebeden sonra artık uyku denen illetin bu gece bana uğramayacağını fark ediyorum. sanırım sık gelmeyip kendini özletmeye, vazgeçilmez olmaya çalışıyor.
Sokak köpeklerinin yokluğumuzdan faydalanıp pür neşe koşturduğu sokaklarda çıkardığı ilginç sesler yatağımdan kaldırıp pencereye götürüyor beni. Anlamış olacaklar ki bir şeyleri bir anda kesiliveriyor sesleri. Kafamı rahatlamanın etkisiyle yukarı kaldırdığımda yazmak fikrinin üstelik bu saatte yazmak fikrinin o kadar da deli işi olmadığını gösteriyor bana simsiyah çarşaf gibi serilmiş semayı aralamaya çalışan, parıldamakla sönmek arası ince çizgide verdiği savaşı ibret aldığım, yalnızlığımı paylaşan, yalnızlığını paylaştığım, onun mu çok parlak yoksa gökyüzünün mü çok karanlık olduğuna bir türlü kanaat getiremediğim kutup yıldızı.
Yazmaya karar veriyorum. Karanlıkta, kimseyi rahatsız etmeden. Yaklaşık üç dakika kağıtlarımı olduğu yerden çıkarmaya çalışıyorum. Gösterdiğim çabaysa gerçekten görülmeye değer.Her zaman ki kalemimi her zamanki yerinden alıp oturuyorum masaya, fakat bir şey eksik.. Işık, evet ışık eksik. Nefesleri sessiz semtin sesine karışan insanları uyandırmamak için son derece dikkatli olmam gerekiyor. Işıkları yakmıyorum. Telefonumun ışığı yetişiyor imdadıma. Onunla başlıyorum yazmaya belki de günü görene dek..
Kalemi elime aldığımda bir kez daha hissediyorum ki koca bir gökyüzü var içimizde. Ayımız, yıldızlarımız var. Gezegenlerimiz, göktaşlarımız bile var.Ama güneşimiz var en önemlisi.Yokluğunu düşünemediğimiz,var olduğu her saniyeden zevk aldığımız... Yaklaşsa adımımım yarısı kadar çıra gibi yakar hem bedenimizi hem ruhumuzu, uzaklaşsa donacağız biliyorum sonumuz olacak. Hepimizin güneşleri yok mudur sanki onla da onsuz da öleceğimizi bildiğimiz. Bir türlü batıramadığımız..Geceyi özlesek bile, gözlerimizi görmez eden parlaklığından vazgeçemediğimiz güneşlerimiz yok mu?
Elbette var. Gönül isterdi ki bu güneş ilahi nurla dolsun öyle doğsun yüreğimize. Ama olmadı işte kurtulamadı beşer beşerden..
Benim de var ufak dünyamın ufak eşsiz bir güneşi. Gözlerimi kapattığımda benimle açtığımda benimle olan.. Her anımı onunla paylaştığım, yanımda otururken özlediğim, kokusunda kaybolurken hasretlerin en büyüğünü duyduğum güneşim..
Sadece kalbimi aydınlatırdı eskiden. Çarpıntılarımda taşırdım onu. Gittikçe büyüyor hissedebiliyorum. Aklımı da aydınlatıyor artık her fırsatta bağırıyor avaz avaz bağlanma diyor bana bağlanma.. Atladığın,unuttuğun,unutmak istediğin,görmezden geldiğin uzun ince bir ayrıntı var diyor ve ekliyor ardından."Her güneş bir gece batmaya mahkumdur..."
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.