KÖY
Sabahın erken saatlerinden beri hiddetini dindirmeyen poyraz,ona bir dur diyenin yoksunluğundan şımararak daha da sertleşiyor,ağaçların dallarını sallıyordu sallanmaktan yorulup da kırılanlara acımadan.Damın penceresine her sallanışta vuran söğütün bıkkın dalı`beni içeri alın,kurtarın bu zalimin elinden`dercesine `tık tık`diye cama vuruyordu.Ama bu sesler içerdekiler için bir serzenişten ziyade git gide sinir bozucu bir hal alıyordu.Zaten gençlerin karamsarlık ve üzüntü dolu düşünceleri,bir de bu tekrarlanan sesden haddinden fazla sıkılmaya başlamıştı.
Delikanlı,ağzına bir saman çöpü almış habire dişleri arasında oradan oraya çeviriyor,sabitlediği gözlerini tavandan ayırmıyordu.Damın tahta kurularının sahiplendiği ince ihtiyar ahşap direğine sırtını dayamış,sağ bacağını kendine doğru çekip sağ kolu için destek yapmış,sol bacağını uzatmış öylece oturuyordu.Onun bu halinden `tık tık`seslerini pek umursamadığını düşünen genç kız;bu sesin sadece kendini sinir ettiğine kızarak delikanlının bu rahat halini bozmak istedi.Oysa o,saman balyasına yaslanmış,iki dizini karnına çekmiş,başlarını dizlerinin arasına sıkıştırmış,iki yanından süzülen örülmüş sarı saçlarını ileri geri hareket ederek sallaya sallaya düşünüyordu.Delikanlının dalın sesinden rahatsız olmamasını artık umursamayı bırakmış,bu rahatı yüzünden bin bir vesveseyle kendini kurmaya başlamıştı.En sonunda dayanamayıp delikanlıya seslendi:
-Daha ne kadar öylece bekleyeceksin?Dün gece yanımda olan sen değilmişsin gibi rahat rahat oturuyorsun.
-Saçmalama.Düşünüyorum.İkimiz için de bir çıkış yolu arıyorum.
-Ama ben bulamıyorum bir çıkış yolu.
-Tamam,sen şimdi evine git.Kimseye renk verme.Ben bir hal çaresi bulurum.Benden haber bekle.
Genç kız umutsuzca delikanlının yüzüne baktı.Çaresiz ona güvenmek zorundaydı.Elinden gelebilecek tek şey de buydu zaten.
Kızı evine yolladıktan sonra o güne kadar hiç yürümediği hızla evine gitti.Ağabeysini avluda bulduğunda soluk soluğa kalmıştı.Ağabeysi onun bu halini görünce kötü bir şey olduğunu anlamıştı.En kötüsüne kendini hazırlayarak kardeşini kurutulmuş biberlerin altındaki duvara yaslanmış sofaya oturttu.
-Hele bir soluklan bakalım.Bu ne hal böyle.Kendine bi gel de anlatırsın ne olduğunu.
-Kendime gelmeyi bekleyemem ağabey.Büyük bir derdim var.Ancak sen yardım edebilirsin bana.
-Elimden geleni yaparım tabi.Anlat bakalım.
-Ağabey biz sevdiğim ile dün gece...
-Eeeee...
-Dün gece...
Bir türlü cümlesini tamamlıyamıyordu.Gözlerini ise yere dikmiş ağabeysini yüzüne hiç bakmıyordu.
-Tamam sus anladım.Ne yaptınız siz?Sonuçlarına nasıl katlanacaksınız?
-Ne yapmışız ki ağabey.Sevdik birbirimizi.Suç mu?Onunla evlenmiyeceğim diyen yok.
-Deli oğlan sanki bilmez gibi konuşursun.Ne zaman görülmüş köy başkanının şenliğinden önce düğün olduğu.Yıllardır hep böyle sürmüş bu.
-Ama ağabey şenlik hasattan sonra oluyor.Daha çok var hasat zamanına.Hasat gelene kadar karnı büyürse ne yaparız?
-Bunu o haltı yerken düşünecektin.
-Ne olursa olsun ben yapacağım düğünümü.Hem saçma değilmi başkanın şenliğini beklemek.Ondan önce düğün yapılamazmı hiç.
-Hem suçlu hem güçlü.Yıllardır böyle gelmiş bu.Sen mi değiştireceksin kuralı.Bir bilenen varmış ki böyle uygulanmış bu.Karşı mı geliyorsun kurallarımıza,alışkanlıklarımıza.Hem köy başkanı o.Bütün köyün sahibi.Onun üzerine laf mı söylenir.
-Alışkanlıklarmış.Saçma olup olmadıklarını düşünmeden uyuyorsunuz bunlara.Hem başkan zenginse zengin.Ne yapalım.O insan da biz değilmiyiz.Onun zengin eden de biz değilmiyiz zaten.
-Asi asi konuşma karşımda benim.Taş yağacak bu gidişle başımıza.Tek çaresi var bu işin.İhtiyarlara gidip durumu anlatacağız.Onlar gereğini yapar kurallara göre.
-Ağabey kuralları bilmez gibi konuşursun.
-Bilmez olurmuyum.Bilirim tabi.Ama başka çare yok.Durumu anlatacağız,hükmü uygulayacağız.Gidip kızı kel tepede ağaca bağlayacaksın.Beş gün orda açlığa susuzluğa dayanır da yaşarsa temizlenmiş demektir.O zaman dönebilir aramıza.Sana da başkanımız münasip bir şeyler bulur.Dua et de ki babam her işine koşturur başkanın.Az bir cezayla kurtarırsın paçayı.
-Çıldırmışsın sen.Bana seviğimi kendi ellerimle öldürtmek istersin .Hayır bunu yapamam.Hele bu sizin saçma kurallarınıza uymak için hiç yapamam.
Ağlayarak avludan dışarı çıktı.Hayatında kendini hiç bu kadar çaresiz hissetmemişti.Köyün girişindeki pınar başına koştu.Çocukken ne zaman annesinden dayak yese,babasından azar işitse hep buraya gelir rahatlardı.Ama bu sefer pek rahatlayabileceğini sanmıyordu.Düşünüyor düşünüyor ama bir çözüme ulaşamıyordu.Sonunda gidip köy başkanıyla konuşmaya karar verdi.Ne de olsa o da bir insan.Anlar halinden.Hep öyle şatafatlı bir düğün de yapmaz eğer başkanı istemezse.Kararını vermiş olmanın sevinciyle koşarak köy başkanını konağına gitti.
Babasını tanıdıkları için içeri girmesi zor olmadı.Fakat başkanla konuşmak istediğini söyleyince önce alay ettiler,sonra dışarı atmaya uğraştılar onu.Bağırışmalardan başkan duyup da avluya gelmese konuşamazdı asla onunla.
-Bu ne gürültü be konağımda.Ne yaptığınızı sanıyorsunuz.
-Başkanım bu genç sizle konuşmak istedi.Biz de muhattab almayacağınızı düşünüp sizi rahatsız etmesin diye dışarı çıkarmaya çalıştık.Ama direndi bize.
-İyi iyi bırakın da anlatsın bakalım neymiş derdi.
-Başkanım çok teşekkür ederim beni dinleyeceğiniz için.Biliyorum haddim değil ama bir isteğim var sizden.
-Söyle bakalım neymiş isteğin.
-Başkanım ben evlenmek isterim.
-İyi ya büyük şenlikten sonra evlenirsin.
-Büyük şenliğe daha çok var başkanım.Ben şimdi evlenmek isterim.Hem öyle gösterişli bir düğüne falan da gerek yok.
Başkan kahkahayı patlattı.Delikanlının kendisiyle alay ettiğini düşündü.Ama delikanlının yüzündeki ciddi ifadeyi görünce o da ciddileşti.
-Ne dersin sen be.Kurallardan haberin yok mu senin.Karşı mı geliyorsun atalarına.Yoksa devir değişti de bizim mi haberimiz yok.
-Ama başkanım mantığa uymayan bir kuralı sürdürmenin ısrarı niye.Zamanında öyle konmuş diye hep böyle gidecek değil ya.
-Sus şu konuştuklarına bak.Yıllarca süren şeyi değiştirecekmiş.Kuş kadar beynin olsa böyle bir istekle çıkmazdım karşıma.
-Ama efendim....
-Yıkıl karşımdan.Gözüm görmesin seni.Kovuyorum seni köyden.Git başka yerlerde yaşa.Kimse seni kabul etmez ya bu halinle.
Delikanlı umduğunu bulamamıştı.Ağlayan gözlerle koşarak oradan uzaklaştı.Ama başkanın yanındakiler rahatsız olmuşlardı.
-Başkanım bize düşmez ama neden bıraktınız bu genci.Böyleleri merhametten anlamaz.
-Aptal,ne anlarsın ki sen.Neden düğün ister bu?Kızla evlenmek zorunda kalmış da ondan.Şimdi bunlar buluşup kaçacaklar.Bir adam düşsün peşlerinde.Münasip bir yerde ikisini de öldürsün.Böyle asilik yapan,düzenin bozanın yaşamaya hakkı olmza.Herkes de bunu böyle bilsin.
Başkanın dediği gibi de oldu.Gençler gece vakti kaçmak için sözleştiler.Peşlerindeki katillerinden haberleri bile yoktu.El ele tutuşup yakalanmadan hızla köyün dışına çıktılar.Delikanlı pınar başına son bir kez baktı.Bir daha doğduğu yeri ailesini göremeyecekti.Hayat ne zalim diye geçirdi içinden.Gözünden süzülen yaşları sildi,yoluna devam etti.Onlar bir kaç adım daha yürüdükten sonra bir kaç el silah sesi duyuldu köyden.Çoğu yaban domuzuna sıkılmıştır diye düşündü.Oysa alev alev yanan iki yüreğe sıkılmıştı kurşunlar.Köy başkanı ise o sırada eşleriyle alemdeydi,sazlı sözlü ona uyan kurallara uygun alem.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.