- 913 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
*************
Sene 1992….
Anneannemi nisan ayında kaybettik. 82 yaşındaydı. Dedemle daha 14ünde evlenmiş, bir ömür geçirmişlerdi beraber. Teyzem o gün anneannemlerin evine gelmiş, ona banyo yaptırmış ve çamaşırları yıkayıp bahçeye asmaya gitmiş. Bir ses duyup içeri koşmuş. Tontonum elinde kuranı, divanda oturup okurken, son nefesini vermiş ve yere düşmüş meğer. Romanya kökenli, akça pakça, uzun boylu ve babayiğit bir kadındı tontonum. Dedem onu patme diye çağırırdı, adı Fatma olsa da.
Her sene okul tatilinde Eskişehir’de onlarda soluğu alırdım.
Hiç unutamadıkları hareketlerim olurmuş. Mesela yaşım daha küçük, ilkokul 2 ye gidiyorum.
Ama onlar namaz kılıyor diye, bende kılmaya başlamışım. Bir gün namaz vakti, komşumuzda kızlarıyla oynuyormuşum, ezan okunmuş, beklemişim, anneleri, hadi kızlar, desin diye….
Beklediğim olmayınca, eve koşup, anneanne vakit geçti ama x teyze de ne namaz ne niyaz deyip, evde kılmışım namazımı.
Ya da daha küçükken, dedeme ‘dedik’ derdim, dede yerine mesela…
4 kardeşiz. 2 kız 2 erkek. Rahmetli babam Almanya’ ya ilk gidenlerden. Bir yıl sonra da annem giderken, bizleri Eskişehir’e anneanne ve dedemlere bırakmışlardı. Orta 1 deyim. Ablam 2 de. Abim lise 2 de. En küçük oğlan kardeşimde ilkokul 2de.
Kimimiz sabahçı, kimimiz öğlenciydik. Ben akşam eve geliyordum okuldan. Kuzine sobada yemek pişmiş, beni bekliyor tontonum. Eskişehir’in ayazından sonra, o sıcacık karşılama beni hep mest etmiştir. İllaki sormadan oturamazdım ama yemeğe, kardeşlerim yedimi?
A be masumum, ye sen. Onlar öğleden beri evdeler zaten, cevabını alacağımı bilsem de…
Lakabım masumdu tontonumda…
Dedem ‘patme’ sin den başka kimseyi sokmazdı mutfağa. Hamarattır bizim ailenin kadınları.
Dedemin bir lafı vardır. Öğüt gibi bellenmiştir. 1 kadın tam kadın, 2 kadın yarım kadın, 3 kadın hiç kadın derdi. Mutfağına senden başkası hakim olamaz demekti bu. 2 kadın birbirlerinden habersiz yemeğe tuz atar, ya da 3 kadın birbirlerine güvenir, iş savsaklanır manasına gelirdi bu söz.
Evde, o zaman adı ‘İktisadi ve ticari ilimler akademisi’ olan okula giden 2 dayı ve annem gibi ‘olgunlaşma’ yani kız meslek lisesi mezunu teyzem vardı. Teyzem gelinlik dikerdi daha çok. Bende konu mankeniydim genellikle, gelin başı yani duvak byapılırken.
Dedem Romanya’da jandarmaymış. Lakabı o yüzden ‘Candar İzzet’ti. Anneannemin erkek kardeşi, Ferhat dayı da ilk dedektiflerdenmiş.
Evet böyle bir ortamda büyüdüm ben.
Ailem, o zamanki aileler gibi para hırsıyla, bizleri burada bırakmadı. Bizleri de 1 yıl sonra yanlarına aldılar. Almanya’ya gittiğimizde ben 11 yaşındaydım. Orda büyüdüm, orda okudum. Orda evlenip, yurda ilk dönen ben oldum kendi ailemle.
Dedemlere yine arada gidip geliyorduk. Ya da onlar kalmaya gelirdi.
92 nisanında tontonumu böyle kaybetmiştik.
Nur içinde yatsın.
Bu olaydan tam 83 gün sonra….
Dedem hastanede. Şekerden dolayı bacaklarında yaralar çıkmıştı. Teyzem yanında refakatçi kalıyordu. O gün çarşafları değiştirmiş, dedemi yan yatakta yatan hastanın refakatçisine emanet edip eve çamaşırları yıkamaya gelmiş. Akşam yemeği yeniyor hastanede….
Dedem şen adam, bir şey anlatırken gülmüş, kafasını yan çevirmiş…. Ve ölmüş.
Bizlere duyurdular hemen daha o akşam, iş çıkışı ben tek başıma otobüse bindim. Tembihlendim ama.. otogarın yeri değişti. Mutallıp geçidinde ineceğini söyle dediler.
Bende, otobüslerin muavinleri vardı o zamanlar, ona sıkıca tembihledim, beni orda indirsin diye. Tamam, oldu cevabı. Yol boyunca ağladım. Bir kapı kapanmıştı artık Eskişehir de…
Dalmışım, muavin uyandırdı, abla geldik diye. Hemen atladım aşağıya, otobüs de devam etti.
Bakındım…..
Bir dört yol ağzındayım. İn cin top oynuyor. Ne ev var nede insan.
Meğer beni NATO yolunda indirmiş muavin.
Yürümeye başladım. Gecenin 2si. Karanlık mı karanlık. Tek tük araç geçiyor. Onlar da bende korkuyoruz. Gecenin bir yarısı 38 yaşında bir kadın ıssız bir otoyolda yürüyor.
Neyse yolda kırmızı ışıklı binalar belirdi. Meğer pavyonlarmış şehrin dışında. Korkumdan nasıl hızla geçtim önlerinden anlatamam. Sonra şehir mezarlığı çıktı karşıma. İki tarafta yolun.
O gece, tüm hayatım boyunca ettiğim duaların bin mislini etmişimdir mutlaka.
Sesler duyuyordum gayri ihtiyari. Islık ve böcek sesleri..
Her an tetikte bir halde ve sürekli dua ederek epey yürüdüm. Tek tarafa düştü mezarlık en sonunda. Ve uzak ta olsa şehrin ışıkları belirdi karşıdan. Yorgunluktan nerdeyse bayılacağım. Saat 4.30 en nihayet şehrin kıyısına vardım. Yönümü şaşırmış bir haldeyim. İstanbul’da olsa açık bir yer, ya da ışık yanan bir ev bulurdunuz o saatte de olsa. Burada her ev karanlıktı.
Postane levhası gördüm, can havliyle o tarafa seyirttim ama kapalıydı.
Burnuma ekmek kokusu geldi. Nasıl güzel bir koku. Burnumun doğrultusunda gittim o yöne.
Bir fırın çıktı karşıma. Çalışanlar hayalet görmüş gibi baktılar suratıma. Betim benzim atmış, perişan bir haldeydim. Telefon var mı? dedim. İşaret ettiler, konuşamıyorlar şaşkınlıktan.
Dedemlerin evini aradım. Saat 5 olmuş bu arada. Anlattım durumu. Neresi burası dedim çalışanlara. Tunalı mah. dediler. Eniştem sakın bir yere ayrılma orda kal. Gelip alacağım seni dedi.
10 dakika geçmedi. Rahmetli babam ve eniştem belirdiler kapıda. Nasıl sarılmışım ikisine….
Eve geldik. Durumu anlattım. Her kes yerlere yattı gülmekten. Hayrette ettiler. Endişe de ama güldük bayağı. Benimkisi daha çok sinir boşalmasıydı. Dedem o günde bizi güldürmeyi başarmıştı. Öyle muzip bir adamdı ki. Küfürleri bile gülümsetirdi insanı..
‘Başlarım babanın şarap çanağına…’
Bu en büyük küfürdü. Birde ‘deyyus’ kelimesini çok kullanırdı ama şirinlikti onun ağzında bu kelime.
Evet dedik…
Şimdi herkesin, hatta bebelerin bile elinde olan cep telefonunun nasıl bir nimet olduğunu bilmek gerek. O an cep telefonu olsaydı, ne korkacağım. Arardım ya polisi ya evi, gelin beni alın derdim. Evet bazı şeylerin değeri böyle günlerde daha çok anlaşılıyor. Ben cep telefonumu asla yanından ayırmayanlardanım. Ne olur ne olmaz….
Şimdi gelelim esas konuya…
Evet tontonum ve dedik’im ancak 83 gün ayrı kalabilmişlerdi. ‘Dedik’ 1904, anneannem 1910 doğumluydu. 1924 senesinde evlenmişler ve 68 yıl beraber olmuşlardı.
Şimdiki fastfood evliliklere bakılırsa….1 ayda hatta 3 günde bile boşananlar var.
Tontonummmmm ve dedik’immmmmmmm…
Mekanınız cennet olsun. Ruhunuz şad olsun. Sizlerin torunu olmaktan gurur duyuyoruz.
09.04.1998
05.15
YORUMLAR
Tonton'unuzun ve dedik'inizin ruhu şad olsun... Geçmişi mutlu hatırlamak bile güzel...
Sevgi ve saygı ile...
masalmavi07
Bizler sevdiklerimizin değerini öldükten sonra anlıyoruz.Bu geçmişte de böyle günümüzde de böyle.Bizim onlar için tek yapabileceğimiz şey dua etmektir.'Hem ölenleri hem de yaşayanları affet Allahım...'diye biliriz.