Yalancı Acı
Yüzme bilmezdi. Göbeğinden utandığından mı, yoksa yüzme bilmediğinden mi bilinmez, sahilleri de sevmezdi. Belki de migrendi sebebi. Güneşe hassas göz bebekleri akşamları bile güneş gözlüğü taktırırdı ona. Bedavaya satın aldıkları gülücükleri pervasızca harcayan bu insanlara şaşıyordu. Gidip yanlarına soracaktı, “Niye gülüyorsun ha? Niye?”
Burada uzanmak onu öldürüyordu. Kitabına gömüldü tekrar. Kitap, güneşli bir günde cinayet işleyen bir adamı anlatıyordu. Güneşli bir yaz gününde ancak cinayet işlenir dedi içinden.
Yalvar yakar geldiği bu sahilde, başında koca bir şemsiye, elinde kitabı ve gözlükler gözünde tepkisizce zaman geçiriyordu. Denizden çıkıp yanına gelenlere ufacık bir gülücük verir, bunda da epey cimrilik ederdi. Yanına gelen biri, “Niye girmiyorsun denize?” diye sordu.
Bu sorunun cevabını bilmiyordu. Sustu, kitabından hafifçe başını kaldırıp gülümsedi. Ona acısını anlatacak değildi.
-Hey sana dedim!
-En iyisi havuç suyu içeyim. Unutkanlığa iyi geldiğini söylüyorlar, deyip kalktı.
Dalgalar denizi soyuyordu, “bu ses güzelmiş hıh…” dedi.
Bir çocuk şeftali yiyordu az ilerde. Karşısında şeftali yenmesine katlanamazdı. Tırnakların şeftali tüylerine değmesi onu öldürürdü, bu dalgalar da kumlara değmemeliydi. Dalga kayaya çarpmayınca dalga mıdır ki?
Acısını anlatan sığ insanları iyi bilirdi çünkü bir acı dinleyicisiydi. Avam acıya katlanamazdı. Bu yük altında inleyen ve hissetmekten uzak olanlar elbette keder yiyip keder içecek, kederle oturup kederle kalkacaklardı. Acı kan gibi, su gibi sahici de olsa anlatınca hakikatini yitirmiyor muydu?
Acılı bir insan tabancasını başına dayamış sokak sokak gezindikçe ve sağda solda ağladıkça, acıdan zerre payı olmayan sahildeki yalancı acı müptelalarına malzeme olmaktan kurtulamayacaktır. Her ne kadar iğrenç bir durumda olsa da, kapı kapı dolaşıp ağlayan, yerlerde sürünen bu sığ adam, havuç suyu için uzandığı şezlongdan kalkan, migrenini yahut göbeğini dert eden ve tavırlarıyla acısına entelektüel hava katmayı ihmal etmeyen, güya acısını yücelten bu hissiz züppeden her zaman üstündür saygıya layıktır. Çünkü bir gün muhakkak tetiği çekecek, duvarları kana boyayacaktır.