Demir Üçgen 1.BÖLÜM
Elleri bağlı yatakta yatıyordu. Gözleri karanlıkta hiçbir şeyi seçemiyordu. Onu, kimin neden yakaladığını ve ne yapacağını bilmez halde beklemekteydi. Aniden ağzının zorla açıldığını fark etti. Biri ona zorla bir şey yutturuyordu; Bu bir haptı. Kendisine yapılan müdahaleye, elleri bağlı olduğu için karşı koyamıyordu. Hapı zorlada olsa yutmak zorunda kaldı. Ardından bir bardak su içmeye zorlandı. Arkasından tekrar bir hap ve yine su...
Midesine inen cisimleri hissediyordu. Yatakta başıboş bırakıldı. Şuan kimse ona bir şey yapmıyordu; Ne dokunan vardı kendisine nede zorla bir yaptırımda bulunan. İlkin uykusu gelir gibi oldu. Sonradan midesinde acı bir yanma hissetti. Elleri titremeye başlamış, alnı terden al al olmuştu. Soğuk soğuk nefes alıp vermeye başladı. Nefesleri gittikçe derinleşti ve hızlandı. Artık terleri buz taneleri gibi şakaklarından akıyordu. Gözleri etrafı yeşilimsi görmeye başladı. Beyninde tuhaf şeyler oluyordu. Damarlarında, sanki kan değil kum taneleri gezmekteydi. Ağrıları nüksetti, acıları sınırsızlaştı…
(İlk cinayetin ardından)
1989, Haziran. Los Angeles, California.
Yaz mevsiminin Pazar sabahında, deniz sahiline bakan çalılıklar arasında bir ceset bulundu. Cesedin üzerinde hiçbir darp izine rastlanmadı. Sadece bileklerinde hafif ip izleri görülmüştü. Soğuk zeminin üzerinde yatan cansız beden, bir gemiden atılmış sandığı andırmaktaydı. Maktulün ismi Johan Rebsoon’du. Dikkate değer olan, cesedin boynunda bulunan demir üçgen kolyeydi; Dış görünüşü, alüminyum kaplamayı andıran demir bir kolye. Otopsi sonucu maktulün Siyanür içirtilerek öldürüldüğü saptandı. Bunun yanında, kan hücrelerinde de yüksek dozda Bitanwin maddesine rastlandı. Rebsoon’un göz torbaları kurumuş, göz çukurları derinleşmişti. Sanki öleli günler olmuştu. Sıradan bir cinayet olarak kayıtlara geçen Johan Resbsoon cinayeti, iler ki yıllarda büyük bir sükse yapacak olan, Demir Üçgen katilinin ilk cinayetiydi.
1989, 19 Kasım.
Komiser Dedektif Mc Allen, Seri katillerin cirit attığı ve faili meçhul cinayetlerin yoğunlaştığı günlerde yeni göreve getirilmişti. Ormandaki bir kulübede bulunan, bacakları jilet darbeleri ile yarılmış kadın cesedinin yanında, olay mahallindeydi. Cesedin boynundaki demir üçgen hemen göze çarpmaktaydı. Maktulün aşırı kan kaybından can verdiği otopsi raporlarında kayıtlara geçirilmişti. Kurbanlarını değişik yöntemler ile katleden câni katilin tek değiştirmediği şey, kurbanlarının boynuna takmış olduğu demir üçgen kolyeydi. Yaklaşık dört ay kadar sessiz kalan katil, bu cinayeti ile yeniden harekete geçmişti. Henüz bu ikinci cinayetinde katile, Demir Üçgen lakabı verildi.
Katilin bu seferki kurbanı, orta yaşlarda doğulu bir kadındı. Üzerindeki elbiseler hiç dokunulmamış gibi durmakta, en ufak bir kırışıklığa bile mahal vermemekteydi. Bu ahengi bozan tek şey, elbiselerin üzerine sanki sulu boya fırçası ile serptirilmiş kan lekeleriydi.
Katil, kurbanlarını çok usta bir şekilde öldürüp ve son derece profesyonelce işini yapıp, tek bir ipucu, parmak izi vs. bırakmamaktaydı.
Mc Allen, daha önceden bu tür cinayetler ile karşılaşmış deneyimli bir dedektifti; Fakat Demir Üçgen katilinde, Dedektifin dikkatini son derece meşgul eden, kurbanlarının boynuna takmış olduğu demir üçgen kolyeydi. Bu kolyenin gizemi ve amacındaki belirsizlik, Dedektif Allen’i epey tedirgin etmeye yetiyordu.
Soğuk durgunluk..
1991, Şubat.
Ürkütücü Demir Üçgen cinayetlerinin üzerinden iki yıl geçmişti. Mc Allen, Demir Üçgen cinayetleri üzerindeki araştırmalarını bir an olsun sonlandırmamış, aksine son zamanlarda daha da yoğunlaştırıp ağırlık vermişti. Başlaması gereken o kadar yolun, düşüncelerini çelen o kadar alternatifin içinde kaybolup gitmemek için kendini zor tutmaktaydı. Katil ile alakalı tek ve en net ipucu, Demir Üçgen kolyeden başka bir şey değildi. Bu da dedektifin işini zorlaştırmaya kâfi gelmekteydi.
Dedektif, gecenin geç saatlerinde, evraklarla, maktul resimleri ile dolu çalışma masasında çalışırken, cep telefonu çaldı. Saniyeler içinde sıçramasını bitirip, bronz sehpanın üzerindeki cep telefonunu aldı ve açma tuşuna bastı. Telefondaki sesin ürkütücülüğü, Kış ayının yansıtamadığı soğukluğu Allen’in çalışma odasına bir anda doldurdu.
- Ölmek için sıranı bekle!
Allen, günün yorgunluğundan ötürü, çalışma masasında uyuya kalmıştı. Telefonda duyduğu bu ses ile irkilen Allen, bir çırpıda gözlerini açıp uyanıverdi. Dedektif, içinde olduğu yorucu ve bir o kadar gerilim yüklü işi yüzünden bu sürpriz rüyaları, halisilasyonları defalarca ve bazen nakaratlar halinde yaşatmaktaydı.
23:56 Küba.
Küba’nın dağ köyünde, yerli halk yiyeceklerini bozulmaktan korumak için, yüksek rakımlı yerlere çadırlar kurarak orada saklarlardı. Çadırların arasında, gecenin kuru soğukluğu ile neredeyse çiğe dönüşmüş kan kokusu yayılmaktaydı.
Soğuk havaya rağmen şiddetli bir şekilde yayılan kan kokusu, diğer çadırlara kadar sinmiş vaziyette iken, yerlinin biri bu kokuyu fark ederek çadıra yaklaştı. Gece yarısı nöbetçiliği yapan yerli, kan kokusunun merkezi olan çadıra doğru ilerledi. Çadıra yaklaştığında, kan kokusu ile beraber ağır, pis bir kokuda eklenince dayanılmaz bir hal aldığını gördü.
Yerli, cesedi görür görmez kendince bir şeyler konuşup, deli nameleri atarcasına çığlık çığlığa koşarak köye yöneldi. Yerlinin bağırışları, soğuk Küba gecesini nefis bir korku platformuna sokmaktaydı.
Cesedi inceleyen Küba Polisi ekipleri, hemen maktulün kimliğini kayıtlara aktardılar.
Maktul Adı, Tom Roberto. Cinsiyeti, Erkek. Yaşı, 43. İş kimliği, Fransız Özel İstihbaratı ipucu inceleme görevlisi.
Cesetin üzerinde çeşitli işkence izlerine rastlandı. Olay yeri araştırma ekipleri ilk önce maktulün kafasına ulaşamadılar. Uzun bir irdeleme sonucunda maktulün kafası, çadırın üstünde, çadırın çıralarını tutan ve dengeyi sağlayan demirin başında bulundu. Kopuk kafa ile çadır demiri arasını bir kolye kaplamaktaydı ve kolyedeki simgede demir bir üçgendi.
Yeterince derin yarıklarla bezenmiş cesedi incelemekte pek kolay olmamaktaydı. Zaten geriye incelenecek pek bir şeyde kalmamıştı. Küba otopsi ekibi, etrafta ipucu olabilecek parçaları özel bir cam kapta barındırıp, hepsini ayrı ayrı özenle inceledi.
Demir Üçgen katilinin kurbanları arasında bir bağ kurulmak istense, bunda da pek sonuca varılamamaktaydı. Robsoon cinayeti ile kendini duyuran Demir Üçgen, bu adamın neden öldürüldüğü sorusuna ışık tutacak bir ipucu bırakmamıştı. İkinci cinayetindeki bayan kurbanıyla, ilk cinayetle somut bir ilişkisi kurulamamıştı. Demir Üçgen seri bir katildi ve her katil gibi bir amacı, misyonu veya bir tür rahatsızlığı olmalıydı. Katillerin seçtikleri her kurbanın rastgele seçilme olasılığı bir hayli düşüktür. Kimi katiller bayanları seçmekte, kimileri çocukları kimileri yaşlıları... Sonuçta her birinin, profesyonel olsun-olmasın belirli bir sebebi bulunmaktaydı. Belki de Demir Üçgen’inde kendine has sebebi ve planları vardı; Fakat henüz bu konu hakkında en ufak bir bilgiye sahip olunamamıştı.
06:14 Los Angeles.
Allen yeniden bir telefon çağrısı ile uykusundan uyandı. Bu sefer çalışma masasında değil yatağındaydı. Çalan telefonunda rüya olmadığına adı gibi emindi. Mavimtırak yorganı üzerinden atıp sol tarafındaki masanın üzerinden telefonu aldı. Hızlı hareketleri yüzünden elini gece lambasına çarptı ve lamba yere düşüp kırıldı. Telefonun ucundaki, İşyerindeki en yakın arkadaşı ve sağ kolu statüsündeki Davids Blogger’di. Davids, Allen’i, Küba’daki cinayeti haber vermek için sabahın erken vaktinde aramıştı. Davids, Allen’e cinayetteki en önemli püf noktası olan Demir Üçgen’den de bahsetmişti. Allen’in gözlerinde bir gram uykudan eser kalmamıştı. Demir Üçgen, artık Allen’in hayatında yeterince yer işkâl etmeye başlamıştı. Düşüncelerini epey meşgul etmekteydi. Allen’in, elinden bir şey gelmemesi ve bu zamana kadar sağlıklı en ufak bir ipucuna ulaşamaması yüzünden gerginliği de hat safhadaydı.
Allen hemen toparlanıp elbise dolabına doğru yöneldi. Yüzünü ovuşturmadan elbiselerini giydi. Ardından lavaboya gelip yüzünü yıkadı ve aynaya birkaç saniye daldıktan sonra ayakkabılarını giyip evinin kapısının kolunu çevirdi. Kapıyı açtığı ilk anda aşağı taraftan, merdivenleri parsellemekte olan ayak seslerini işitti. Biri yukarıya usul adımlarda çıkmaktaydı. Sesler netleştikçe, birisinin kendisine doğru yaklaştığı aşikâr bir hâl almaya başlamıştı. Allen, elini beline doğru attığında silahını almayı unuttuğunu farketti. Tam geri dönüp, çalışma masasındaki silahını almaya yönelmişken, dönerek yükselen merdivenlerin karşısındaki duvarda büyük bir karaltı gördü. Gölge o kadar genişti ki, yukarı çıkan sanki devâsa biriydi.
1.Bölümün Sonu.
Not: Romandaki karakterler ve olaylar tamamen hayal ürünü olup, gerçek ile uzaktan yakından ilgisi yoktur!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.