Umut Versin Yazıların....
Umut versin yazıların...
“Oku” emri ile başladı muazzam vazife ve “O”(a,sm) benim okumam mümkün değil” dedi, ve tekrar “Oku” emri vahyolundu.”İgra’nın tümleci yoktu, ne okunacaktı....neyi okuyacaktı... nerede okuyacaktı... sual muallak bırakılmış ve mücerret bir emir vardı, ve aslında Her şeyi oku idi… ama O’nun namına… O’nun adıyla...
“Nasıl okuyayım’ın cevabı ve usulü “yaratan rabbinin adıyla oku” idi...
Okumak fiili ki karşılığı yazı ve kitaptı, ve her hadise, her olay, her zerre, kainatın kitabının sahibinin kudret kaleminden süzülmüş manidar kelimeler, cümlelerdi…
ve oku, hakikati bul. Eşyanın, kainatın, hadisatın anlamını bul…Zaten gur’an da igra’dan gelmiyormuydu? Gur’an… her şeyin manasını zihnen, fikren, fiilen nasıl okunacağını öğreten kitab… Ama ne çare “biz en küçük harfini okumayı bilmez idik kitaptan önce, yazıdan önce…!
O’nun dostu Cebrail’di. İbrahime a,s gelen, musa’ya gelen a,s…İsa’ya a,s dost olan Cebrail, bir adı da “ruh’ul emin idi, bir adı “ruh” idi…yani söze canını üfleyen, söze hayat soluğu veren demekti… söz “O”nun soluğuyla canlanıyor ilahi kelam oluyordu…
Yaratan rabbinin adıyla okunun karşılığı “bismillahtı”… Allah namına oku… Allahın adıyla oku... Belki de Bismillah bu yüzden her hayrın başı idi… Biz dahi başta ona başlarız diyordu ya asrın bedi’si ve birinci sözüydü… hani o vahiydeki “oku, yaratan rabbinin adıyla oku”nun onda tecellisi birinci sözüydü… biz dahi başta o’na başlarız. Çünki her şeyin başı, her şeyi O’nun namına okuyabilmekti…İgra idi..usül de buydu…
Kainat kitapla anlam kazandı… Tüm kitaplar ona hizmet için vardı…Kitapların efendisi Kur’andı…
…..ve….
…
Yazarlık; “kitabın kutsiyetinden bir nur, ışık aldı… almalıydı”… “Oku” emrinin neticesi “kalemle öğreten O’ydu… söz kaleme geliyordu… kalem öğretiliyordu…
İnsanlar güneşi her zaman yanında taşıyamazlardı. Ama cebinde bir el feneri taşıyabilirdi ve sen ey yazar “kur’an güneşinden alıp ilhamı, insanların elinde bir el feneri olması gerekirken yazıların bir ışık olması gerekirken! yoluna taşlar, karanlıklar koydun insanların..! kur’an yazısında hangi karanlığı gördün de insanların yollarına karanlıklar sundun, sunuyorsun...ateş böceği sadece kendi önünü aydınlatır…
Yazıların, bir bardak soğuk su ferahlığında ve tadında hararetini kesmeli iken okuyanlarının sıcak ve tuzlu sularını insanlara niçin içirdin, içiriyorsun…
Senin gayen, heybende küçük su tulumbacıkları taşımak ve şu dünya çölünde teselli suyundan mahrum olan kalp ve akıl dudaklarına kaleminle ab-ı hayat bahşetmektir…
Senin boşa akıtacak suyun, kelamın, mürekkebin yok…Seninle yavaş yavaş yeşermeli çorak kalpler…Gönüller…
Ve sen ey su tulumbacıkları taşıyan yazar; umut suyu vermek için önce heybeni kur’an denizinden doldurup, el fenerini kur’an ışığında şarz etmen gerektir… Söz’e kur’andan hayat soluğu vermektir vazifen… Umut…ışık vermeli yazıların…
Enis Altınbaşak…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.