- 655 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İlk Sözcükler ve Ben
Sıradan bir cümleyle başlar her şey... Bir minik tebessüm, sıradan bir gülücük, ya da sade bir bakışla belki de...
Gelir sokulur hemen sol yanınıza, hiç farkına varmazsınız bile... İçinizin yüksek perdelerine dokunur ilk cümle... Günün başında, tahmin bile edemezsiniz geceyi işte...
Diyorlar ki; son zamanlar şiirlerimiz öksüz, romanlarımızın boynu bükük, hikâyelerimiz yetim... Öylemidir sizce de...
Her yaşanmışlık; ama uzun ama kısa, kendine dair sürprizleri taşır hayata oysa... Tatsızlıklar, acılar karışmıştır içine hayatın... Unutulmuşluklar, terk edilişler ve vuslatlar... Can sıkıntıları ya da derin hazlar... Yer yer içine serpiştirilmiş mutluluklar... Sıradanlıklar, ya da ne bileyim sıra dışılıklar işte...
Yazmak; yaşanmışlıkların toplamı olabilir mi... Ya da kurguların içine giydirilmiş bir yaşamın özeti midir yazmak sizce...
Şöyle gönül dolusu okunacak dizeler nerelere saklanmış... Neden kanatlanıp uçurmaz şiir bizleri... Peri masaları bitmiş, periler ölmüş nicedir... Prensler, prensesler yok olmuş bir bir... Kaç zamandır, devler girmez olmuş hayatımıza... Yedi cüceler, yedi dağın ardına gizlenmiş... Işıklı köyler, dumanlı köyler yok olmuş sanki... Artık; aşk uğruna gezilmiyor çeşme başlarında... Dağlar ise delinmez olmuş... Aşk sıradanlaşmış, sıradan olmuş her şey... Bir varmış, bir yokmuşları da özlemedik mi sizce...
Kalabalık insanların arasında duyduğunuz sıradan bir cümle alır götürür sizi oysa... Alakasız cümleler geçer içinizde bir an... Sonra konuşmalar, gülüşmeler, sıradan sözler çarpışır içinizde... Ve kurcalanır aklınız, yüreğiniz hissetmez hiçbirini... Günden kalanların bir kısmını da unutursunuz istemeden... Eh! Ne de olsa insanız işte...
Kendinden, hayattan kaçamaz insan; ya da kendine kaçmaktır yazmak belki de... Doludizgin dalmakta olabilir mi yaşamın göbeğine sizce...
İçimizin isyanlarını büyüten, marşlar söyleten dizelere ne oldu... Sözüm sizedir kendini şair sananlar... Buram buram insan kokan dizeleriniz sönmüş artık... El birliğiyle öldürdünüz, öldürdük her şeyi... Çekin elinizi dizelerden, sözcüklerden, yazdığınızı sandığınız komik hikâyelerden ve öykülerden... Fıkra yazarları; size söyleyecek bir şey de bulamıyorum işte...
Günün başındaki siz; siz değilsinizdir artık... Elinize kalemi nasıl aldığınızın farkına bile varmazsınız... Bilirsiniz ilk satırların sizi nereye götüreceğini... Yol uzundur... İnersiniz, çıkarsınız ve acılar çekersiniz... Kurguların, mısraların, nelere dokunacağını da hissedersiniz belki de... Söyleyin; söyleyin bana ne olur, yoksa korkuyor muyuz sizce...
Vatan sevgisi kokan dizelere hasretiz nicedir... Soluk alır gibi, bir çiçeği koklar gibi koklanmıyor satırlar artık... Kimler hain, kimler kahraman karışmış birbirine... Ülkemiz yangın yerine dönmüş... Alan, götüren, satanlar belli oysa... Her yeri karanlık bulutlar sarmış; görmüyor musunuz... Yağmur yağdıracak bulutlarınız nerde... Umut taşıyan sözcükleriniz hangi dağların ardına gizlenmiş... Toprak suya hasret kalmış; görmüyor musunuz... Su taşıyacak sözcükleri de tükettiniz bir bir... İçimizin prangaları da eskittiniz...
Yazmak; isyan, haykırış belki de...
Her şey ilk cümleyle başlar... Önsözler yetmez önsezileri anlatmaya; sözcüklerin içinde arınamazsınız, aklanamazsınız, içimizdeki mikrop ölmez işte...
Hem önsözler, önsezileri anlatmaya yetmezki... Bilmez mi insan... Kıvranırsınız, çırpınırsınız, dipsiz bir kuyuya düşersiniz günlerce...
Tıpkı aşk gibidir yazmak işte...
Doğumla ölüm arasındaki yolculuğa da benzer yazmak... Tıpkı hayatla didişir gibi, sözcüklerle boğuşurken siz, sürüklenirsiniz geceler boyunca... Gün ışıklarını söndürüp, gece merhaba derken size; ilk cümleniz bambaşka bir şeye döner belki de...
Öykünüz romanlaşabilir, ya da ne bileyim, romanı kısa kesip öyküye kucak açmışsınızdır... Yarım, kırık bir öykü, ya da hepten yavan solgun bir şiir, ya da bir hikâye kalmıştır geriye... Kaç insan böyle yaşamıyor ki... Kim bilir nice öykülerin boynu bükük, hikâyeleri yarım, dizeleri ölgün kalıyor sizce...
Gelişigüzel bir mısradan; kanatlanmış bir şiir doğurun artık... İlk sözcükten dev bir öykü yazın... Minik hikâyeciklere de razıyız inanın... Bakarsınız bir tarih yazarsınız... Önsözler, önseziler saklıdır içimizde...
Hadi ilk cümle; hadi ilk cümle...
Elbet bitecek güneşe hasret günler... Güzel öyküler, şiirler de yazılacak yeniden... Yok olacak karanlık bulutlar bir gün... Aşk, sevgi kokacak her yer... Bir varmış, bir yokmuşla başlayacak öyküler yeniden... Kul olmayacak insan insana elbet...
Yazmak; yarınlara umut taşımak belki de...
Denemelerin hep boynu bükük mü kalacak böyle... Ne yapayım; kalırsa kalsın işte... İyi yazıysa bulur yolunu; değilse unutun, yırtıp atın siz de...
Yazının başındaki ben; benmiyim sizce...