- 14237 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
SEVGİ VE MUTLULUK OCAĞI: AİLE
Aile, toplumun temeli olup sosyal yaşamın özünü ve çekirdeğini oluşturur. Bunun için toplumu düzeltmeden önce işe kişiliğimizden, ailemizden başlamamız gerekir. Aileyi sağlıklı hale getirirsek sağlıklı toplumlar meydana getirmiş oluruz. Toplumun sağlıklı olması ailenin mutlu ve huzurlu olmasına bağlıdır. Her insanın hayatı boyunca aldığı kararlarda ve karakter gelişimi üzerinde doğup büyüdüğü aile yapısının önemli rolü vardır. Aile, çocuğun oturup kalkmasından, yiyip içmesine, düşünmesine kadar birçok karakter üzerinde etki yapar. İnsanlar, ilkokulu olan aile ocağında hayatı, olayları ve insanları öğrenirler. İlk tepkilerini, kabul ve retlerini aile içinde yapar, iyiyi-kötüyü, güzeli-çirkini, doğru-yanlışı burada öğrenirler.
Mutluluk yuvası, sevgi ocağı ve huzur kucağı olması gereken ailenin temeli evlilikle atılır. Hayatı boyunca birlikte yaşayacağı, kendisine yardımcı, refakatçi, arkadaş, sırdaş ve yoldaş olacak kimsenin seçimi çok önemlidir. "Allah`ın emri, Peygamberin kavli" denilerek ilk adımı atılan ve temeli kurulan ailede esas olan, "bir yastıkta kocayın" duasında da vurgulandığı gibi ömür boyu birlik ve dirliktir. Sevgi ve saygı ile kurulan bu kutsal ocağın tütmesi için her türlü fedakârlık karşılıklı yapılmalı, büyük bir özveriyle evlilik devam ettirilmelidir. Eşler birbirlerinin eksik ve kusurlarını değil iyi ve güzel yanlarını ön plana çıkarmalıdır. Aile, hem kişinin huzur bulduğu bir ortam, hem neslin devamı için bir vesile, hem de kişiyi çeşitli kötülüklerden koruyan bir araçtır.
Eşlerin birbirlerine yakınlaşmasının temelinde sırlar vardır. Evlilikle birlikte gözle görünmeyen esrarengiz bir şekilde bağlılık, huzur, sükûn, sevgi, yardımlaşma ve merhamet oluşur. Allah’u Teâlâ Rûm Suresi 21. ayette: "Kaynaşmanız için size kendi cinsinizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet etmesi de varlığının delillerindendir. Doğrusu bunda iyi düşünen kavim için ibretler vardır." buyurmuştur. Aileler rast gele bir araya gelmiş ve günü birlik yaşıyorlarsa o ailenin vay haline! Evlilik ciddiyet, hassasiyet ve haysiyet ister. Evlilik sadece iki cinsin bir araya gelmesiyle oluşmaz. Öncesi ve sonrasıyla sağlam hukuksal prensiplerle bağlanmıştır. Çocukların bakımı, eşlerin aile içindeki hak ve sorumlulukları, evliliği bitiren boşanma, nafaka, miras vs. konular, kendi içinde bir bütünlük gösterecek ve her şahsın hukuku korunacak şekilde kurallara bağlanmıştır. Eşler birbirlerine verdikleri değer, sevgi ve saygıyla mutluluk ağacını dikmeli, çocuklarda bu mutluluğun meyveleri olmalıdır. Çocukların varlığı, sağlığı ve başarıları bu meyvenin çekirdeğini fidana dönüştürür. Mutlu olmayan eşler, mutlu çocuklar yetiştiremezler. Evlilik sevgiye açılan en geniş ve en ağır kapıdır. Açmak zor, geçmek kolaydır.
Saksıdaki çiçek, evdeki kedi, bahçedeki fidan sevgi ile beslendiği gibi aile de sürekli sevgi ile beslenmelidir. Sevgi, sevenlerin birbirinin gözünün içine bakması değil, yan yana oturup aynı yere bakmak, aynı yöne bakarken de hiçbir şeyin eksikliğini hissetmemektir. Sevginin doruk noktada olduğu evde problem olabilir mi? Eşler birbirine hem dost hem arkadaş hem de sırdaş olmalıdır. Seni seviyorum demekten çekinmemeli, sevgide cömert, nefrette cimri olmalıdır. Aile bireylerinin davranışlarla gönülleri kazanılmalı, kalplerinin fethi için tüm fırsatlar kullanılmalıdır. Bir ailede huzur ve mutluluk varsa o ev, içinde yaşayanların cenneti olur. İki insan Allah rızasını gözetiyorsa her buluşmada, her ayrılmada, her uyuşmada, her fedakârlık ve her diğergamlıkta tarifsiz bir lezzete ulaşır ki yanındaki Allah`ın bir nimeti olur. Allah rızası dışında hiçbir kuvvet bu derece yapıcı olamaz.
Aile yapısı güçlü olmayan toplumların çözüleceği, çökeceği muhakkaktır. Bugün aile hayatımız tehlike altındadır. Her bir yandan saldırılar devam etmektedir. Aile değerlerini kaybeden toplumlar özünü kaybeder. Bu yapıyı dinamik ve sağlam tutmanın en güzel yollarından biri, aile bireyleri arasındaki iletişimi diri tutmaktır. Bunun yolu da kalıcı muhabbettir. "Muhabbet; sevgi katkılı sohbettir." Aile içerisinde paylaşma ve dayanışma duygusu varsa, bireylerin zorlukları aşacaklarına olan inançları pekişir. Bu da aileyi birbirine kenetler ve daha çok fedakârlık yapmalarını sağlar. Paylaşma duygusundan mahrum ailelerde yetişen kişiler yalnız, bencil, cimri, sorumsuz ve içe dönük olur. Hayatı paylaşmak aile için önemlidir. Paylaşmak evliliğin sırrıdır. Hayat denizinde kimi zaman fırtınalar kopar. Bu fırtınalarda sığınılacak en güvenli liman ailedir. Ailede acılar ve elemlerle birlikte mutluluk ve sevinçlerde paylaşılır. Üzüntüler paylaşıldıkça azalır, sevinçler paylaşıldıkça çoğalır. Mutlu aile uzlaşmayı bilen eşlerden oluşur. Uzlaşma, anlaşmazlıkları kavgaya dönüştürmeden çözme sanatıdır. Uzlaşma, iki farklı renkten üçüncü bir renk elde etmektir. Aileyi oluşturan kişiler iki ayrı hayatı yaşamış iki farklı kişilik iken, aile oluşturmanın gereği olarak bir teknede yoğrulmuşlardır. Eşlerin uyumlu olmaları, her konuda aynı fikirde olmaları sonucunu doğurmadığı gibi, her konuda aynı fikirde olmak da uyumlu bir hayatın tek sebebi değildir. Evlilikte de uyum şartı olan "bir ortak görüş, düşünüş, zevk ve değerlendirme alanı" vardır. Genel kabul gören konular dışında yoruma, tercihe ait konularda farklı görüşler hayata renk katar, değişiklik ve zenginlik getirir. Eşler arasında tartışma olabilir. Tartışmanın amacı üstün çıkmak değil, en doğru ve en makul olanı gerçekleştirmektir. Eşler arasında baskı değil ikna, çatışma değil uzlaşma, saldırı değil bildiri ve iletişim olmalıdır.
Çocuklar hayatın acı, keder ve sıkıntılarına karşı mücadele etmeyi ailede öğrenirler. İyi bir anne-baba, çocuğuna sıkıntı tattırmayan anne-baba değil, aksine çocuğuna hayatta karşılaşabileceği zorluklara karşı direnmeyi, sabrı ve mücadeleyi öğretendir. En ufak bir sıkıntısında hemen yardımına koşan anne-baba, sürekli başkalarından yardım bekleyen, kendi imkânlarını ve becerilerini kullanamayan, kendine güvenemeyen hastalıklı bir insan yetiştirmiş olur. Bilinçsiz anne-babalar çocuklarına iyilik yapayım derken bazen kötülük yapmaktadırlar.
Sevgi ortamında yetişen çocuklar kendisiyle barışık, kendine ve başkalarına güvenen, sevecen, mutlu, umutlu ve hoşgörülü olarak yetişirler. Ailede sevgiyi doğuran ilgidir. İlgi sevginin hem anası hem de çocuğudur. İlgisiz sevgi iktidarsız sevgidir. Sadece "seni seviyorum" demek yetmez. Bu sevgiyi ilgiye, davranışa dönüştürmemiz gerekir. Bunu yapmayanlar sevginin bedelini ödemekten kaçıyorlar demektir. Bedeli ödenmemiş sevgi haksız kazanca benzer.
YORUMLAR
Eşlerin birbirlerine yakınlaşmasının temelinde sırlar vardır. Evlilikle birlikte gözle görünmeyen esrarengiz bir şekilde bağlılık, huzur, sükûn, sevgi, yardımlaşma ve merhamet oluşur. Allah’u Teâlâ Rûm Suresi 21. ayette: "Kaynaşmanız için size kendi cinsinizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet etmesi de varlığının delillerindendir. Doğrusu bunda iyi düşünen kavim için ibretler vardır." buyurmuştur
Yazınız da ayetin açıklanması ibret verici yüreğiniz daim olsun Allaha emanet olun saygılarımla.