- 912 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
RIFAT İLE ARZU.... YA DA ... EN GÜZEL HATA....
Rıfat saatine baktı ve cep telefonunu eline alıp mesaj yazmaya koyuldu: “Günaydın aşkım. Ankara’da hala yağmur var. Nasılsın? Öğleden sonra hast.ye gideceğim. Şu an annem yanında. Yarın kemoterapiye başlayacaklar. Kendine iyi bak, birtanem. Seni çok seviyorum.”
Babası bir kaç hafta önce rahatsızlanmıştı. Bir türlü neyi olduğunu anlayamamışlardı. Karın ağrısı,şişlik, halsizlik ve kusma vardı önceleri. Sonra ateş de eklenince; hepten kuvvetsiz kalmıştı adamcağız. Hastanede 2 gün tetkik edilip tekrar eve yollanmıştı. Çaresizlikle kıvranırken, sevdiği kadın telefon edip babasının durumunu sormuştu.
Rıfat, doktorun iyi bir hematoloji veya onkoloji hocası bul, dediğini söyledi ve tanıdıklara soracağım; var mı bildikleri diye, ekledi. -Sevdiğinin, tamam merak etme, buluruz, demesinin üzerinden henüz 1 saat geçmeden Hacettepe Hast. Onkoloji Profesöründen randevu alınmıştı bile. Hoca 2.5 saat sonra onları muayenehanesinde bekliyor, haberini verdi Arzu.
Rıfat Ankara’da Arzu ise İstanbul’daydı. Rıfat’ın içini sıcacık bir duygu kapladı. _Ahtapotum, seni seviyorum. İyi ki varsın, dedi.
Evet Arzu ahtapot gibiydi. Her işe koşar, dur durak bilmezdi. Tanışmaları yanlış bir mesajla başlamıştı. Gerçi daha çok tartışmaydı. Rıfat ağır konuşmuş, Arzu da
“ - İnsan yanlışlıkla adam bile öldürüyor. Ben numarayı bir rakam yanlış tuşlamışım. Özür de diledim. Siz de kavga etmeye hazır bekliyormuşsunuz meğer telefon başında. Sizle uğraşamam. Kabasınız.” demiş ve kapatmıştı telefonu suratına Rıfat’ın. Rıfat’ın sinir katsayısı telefon çaldığında gerçekten çok yüksekti. Patlamayla telefonun masaj bildirimi aynı ana denk gelmişti. 2 hafta sonra: - Alo orda mısın? Özür dilerim o gün için. ..diye mesaj çekti. Ve tanıştılar. Ama yüz yüze değil.
Rıfat henüz evliydi ama 5 yıldır ayrı yaşıyordu eşinden. Boşanmak üzereydi o sıra. Çocukları olmamıştı 18 yıllık evlilikleri boyunca. Sonunda zor da olsa boşanabilmişti. Arzu ve eşi ise birbirlerini çok sevmişlerdi. Kocası ilk zamanlar çok sevecen ve müşfikti. Gün geldi krizden herkes gibi onlar da etkilendiler. İşleri kötüye gitti ve kocası atölyesini kapatmak zorunda kalmıştı. O günden sonra adam hiç bir iş yapmadan evde oturuyor, geziyordu. İş bulmak, çalışmak için hiçbir çaba sarf etmiyordu. Arzu da o aralar boşanmaya uğraşıyor ama kocası razı olmuyordu ve dava o yüzden düşüyordu. Çocukları henüz küçüktü ve gidecek bir yeri de yoktu 2 çocukla. Adam seneler geçtikçe iyice aylak olmuştu. İçiyor ve kaba kuvvet uyguluyordu Arzu’ya.
Arada sevgi, saygı hiçbir şey kalmamıştı. Aynı evi paylaşmak zorunda kalan iki insandılar sadece. Birinin insanlığından da şüphe etmek lazımdı ya bazen. Yine adamın gözünün dönüp de Arzu’yu dövdüğü bir gün, Arzu onun sızmasını fırsat bilip, karakola ve savcılığa şikayet de bulunmuş, adli tıptan da 6 günlük ‘iş göremez’ raporu almıştı.
Rapor 6 günlüktü ama izler ve morluklar 15-20 günde ancak geçmiş, ruhundaysa ömür boyu taşımak zorunda olduğu yaralara neden olmuştu.
Boşandılar en sonunda. Arzu çocuklarıyla annesine taşındı ve çalışmaya başladı. Arzu’nun ‘Hayatımın en güzel hatası’ dediğinden bu yana 1.5 yıl geçmişti ki, Rıfat bir gün İstanbul’a geldi. Arzu heyecandan titreyerek, onu otogardan almaya gitti. Birbirlerinin her şeyini biliyorlardı. Çok ta seviyorlardı birbirlerini ama..... Tanışmıyorlardı yüz yüze.
Rıfat hatta; “Göğsüme ‘Ankara’ lı Rıfat’ diye yafta asarım” demişti. Heyecan doruktaydı. Cep telefonları sayesinde birbirlerini buldular, tokalaşıp metroya bindiklerinde Arzu konuşuyor ama onun yüzüne bakamıyordu. Sesi çok tanıdıktı, defalarca telefonda konuşmuşlardı ama görüntü yeniydi. Ses ve görüntüyü aynı kareye oturtamadı. Tedirgin ve utangaçtı Arzu.
Arzu sevdiği adamı boğaza götürdü. Rıfat daha önce İstanbul’a hiç gelmemişti. Kavaklarda balık yediler.
Rıfat ta sevdiği kadını görmenin heyecanıyla onu inceliyordu. Onun çekingen bakışlarına da vurulduğunda, tamam aşk bacayı iyice sarmıştı. Oturup saatlerce sohbet ettiklerinde sonbaharın soğuğunu hissetmemişlerdi bile. Akşam üstü 5 otobüsüyle geri dönerken çok mutluydu Rıfat. O sert adamdan eser kalmamıştı, onla tanıştığından bu yana. Kendini gülümserken yakaladı. İçinden şarkı söylemek geliyordu.
Ertesi gün Arzu’ da o çekingenliği üzerinden atmıştı. Rıfat dünkü tutukluğunun nedenini sorunca da şöyle demişti sevdiğine: -‘Sesin ve duyguların çok tanıdıktı ama görüntün yabancıydı. Utandım’ dedi. Ve düşündüğünün % kaçını bulduğunu sorduğundaysa cevabı % 80 olmuştu Rıfat’ın. % 20 eksik olan ne sorusunun cevabıysa: Mesajlarında ve tel. konuşmalarındaki canlılık yoktu diyecekti. - Biraz zaman ver, lütfen dedi Arzu.
3 ay sonra bir kış günü Arzu onu ziyarete gitti Ankara’ya. Karşılama sırası Rıfat’taydı. Sarılıp yanaklardan öpüştüler bu kez karşılaştıklarında.Elele servise bindiler. Neşeyle konuşarak eve geldiklerinde Rıfat Arzu’nun valizini yere koydu ve sevdiğine sımsıkı sarılıp, hoşgeldin deyip dudaklarından uzun uzun öptü. Bekar eviydi, o gidip bir şeyler alırken, Arzu üzerini değişip eşofmanlarını giymiş, sobayı yakmış,çayı demlemişti bile. Rıfat döndüğünde cıvıl cıvıl konuştular şundan bundan.Karınlarını doyurup, çaylarını alıp kanepeye geçtiler Sanki 40 yıldır tanışıyorlardı. Rahattılar.TVyi açtılar. Şarkılara eşlik ettiler. Arzu başını sevdiğinin kucağına koymuş, Rıfat’ta onun saçlarını okşuyordu sevgiyle. Uzun bir müddet öyle sohbet ettiler. Hiç aceleleri yoktu. Sonunda... Gözlerde kenetlenip eridiler...
Evet, baba hastaydı ve sevdiği kadın Rıfat’ın babası için çırpınıyordu. Doktora gidildi, onkoloji acil serviste yatak bulundu. Babanın her yerini sarmaştı o korkunç illet. 1 hafta sonra Hak’kın rahmetine kavuştu adamcağız. Rıfat defin, veraset işlerini hallederken acısını bile rahat yaşayamadığı fark etti. Annesinin geleceği için o endişeleniyordu.
Bir gün, annesine konuyu açtı ve onayını aldı. 6 saat sonra İstanbul’daydı. Arzu onu karısında görünce gözyaşlarını tutamadı.Rıfat onu kucaklayıp öptü ve sevdiği kadına evlenme teklif etti. O bekar evini annesi,hanımı ve Arzu’nun çocuklarıyla paylaşacaklardı. Rıfat o gün Arzu’nun annesiyle tanıştığında, müstakbel kayınvalidesine kendileriyle birlikte oturmayı teklif ettiğinde, Arzu yine sevinç gözyaşlarını tutamamıştı. Rıfat koca bir ailesi olsun istiyordu.
1 ay sonraya nikah için gün aldılar. Mutluluktan uçuyorlar.
1 yanlış rakam ikisinin de kaderini nasıl kökten değiştirmişti... Mutluluklar Arzu. Mutluluklar Rıfat. Neşeniz bol, mutluluğunuz daim olsun.
Arzu bu aralar Neslihan’ın şarkısını mırıldanıyor sürekli: Hiç sevmedim kimseyi senin kadar. Yüreğim yanmadı hiç bu kadar Seninle güzel Ankara...
S O N
masalmavi07
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.