- 1714 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Ormanlar kralı
-Eski zaman birinde içinden derelerin ırmakların geçtiği ve ceylanların geyiklerin dolaştığı sık ve gür çamların, sedir ve meşe ağaçlarından oluşan güzel mi güzel bir ormanın içinde çok güzel bir şato varmış.
-Bu güzel mi güzel şatoda o ormanların kralı yaşarmış .
Kral ormandaki ağaçlarını o kadar çok severmiş ki, sık, sık çıkar ormanların içinde dolaşır dururmuş.
-Onların hal hatırını sorar bazen de suya hasret kalanları hiç üşenmeden su taşıtır onları yine üşenmeden taşıma suyla gece demez gündüz demeyip sularmış.
-İşte bu güzel huylu ormanlar ve ormandaki hayvanlar kralı ormanlarıyla devamlı haşır neşir olduğu gibi, o ormanın içindeki geyiklerle ve diğer hayvanlarla çok iyi ilgilenirmiş.
-Ormanda yaşayan hayvanlar için kışın her kar yağdığında onların karların içinde aç kalmamaları için, yemlik yerleri yaptırmış ve onlara kışın yemler koydururmuş, ve bundan başka diğer ormandaki küçük kuşların da kış geçip de bahar geldiğinde yavrulayıp çoğalmaları için de, ormandaki ağaçların dallarına ağaçtan yuvalar yaptırıp onları dallara astırırmış.
-Bu iyi kalpli ormanlar ve hayvanlar aşığı kral ve ormandaki kuşların da çok sevdiği ormanlar kralı bir gün sabah erkenden kalkıp her zaman yaptığı gibi ormanı dolaşmaya ormandaki hayvan dostlarıyla buluşmaya gitmeye karar vermiş.
-Ve ormanlar kralı, bir sabah giyinir kuşanır tam ormana gitmek için sarayın dış kapısından dışarıya çıkacağı bir anda, birdenbire daha çıkmadan başı döner ve bedeni oku yerinden boşalmış lastik yay gibi gevşeyiverir ve o anda ormanların ve ormandaki hayvanların kıralı olduğu yerde yığılıp kalırdır.
-Bu ani beklenmedik olay öyle çabuk olur ki kral ve yanındaki eşi ne olduğunu bile bir anda anlayamaz kralın ağzından çıkan tek bir kelime vardır o da Allah olur ve bir de aceleyle ölüm korkusu içinde selavat getirmek olurdur.
-Bir de bu kral bunu yaparken geride bıraktığı ve çok sevdiği dünyalar güzeli iki minik yavrusu ile, çok sevdiği ormandaki ağaçlar ve orman içindeki kuşları hayvanları derelerdeki ırmaklardaki korunmaya muhtaç kırmızı benekli ala balıkları düşünürdür.
-Hayatı ve sevdiği o tabiat doksanlık film şeridi gibi bir anda tüm yaşanmış haliyle oracıkta gözünün önünden gelir geçerdir.
-Artık ormanlar kralı yere düşmüştür ve o baygındır.
-Bu kendinden habersiz yerde yatan baygın ormanlar kralının kendisini yolcu eden oradaki eşi derhal bağırarak şatonun çalışan görevlilerini çağırırdır.
-Acele onlardan korku ve tedirginlik içinde olay yerine bir doktorlar çağırmalarını isterdir oraki görevlilerden.
-Bu arada aceleyle gelen doktorlar ormanlar kralını yerinden kaldırarak, onun çok sevdiği yeşil vadiyi gören odalardan birine yatırken ve onun başında doktor olarak nöbet beklenmeye başlarlardır.
-Nihayet çevrede ne kadar doktor varsa koşup gelirler, uzun süren çeşitli tetkiklerden sonra kimi kralın artık yaşayamayacağını öleceğini düşünürken kimi de hayır daha ölmez bu yaşar daha der dururdur.
-Bazı doktorlar biz ona gerekli ilgiyi gösterelim onu burada kendi imkanlarımızla yaşatmaya çalışalım derken bir kısmı da itiraz ederler.
-Hasta üzerinde çeşitli ilaçlar iğneler denenir, artık verilen ilaçlarla sağlığına yeniden kavuşması için sonuç vermesini beklemeye başlarlar.
-Kral hala baygındır,baygın olmasını ama yine de konuşabilmekte çevresindeki kişileri tanımasa da gelen gidenin kim olduğunu hiç bilmese de kendi kendine bir şeyler konuşmakta bazı bir şeyleri şuur altından sayıklamaktadır.
-Bazen ya gelen doktoru beğenmezdir, başkasını isterdir ya da yanına iğne ilaç için gelen hemşire kadınları beğenmezdir sevmediklerini yanından kovarak başkası istemeye başlardır.
-Doktorlardan ise en çok içlerinde mavi iri gözlü bayanı, hemşirelerden de en çok sarışın mavi gözlü düzgün giyinmiş bakımlı bayanı sevdiğinden kendisine onlardan başka hiç kimsenin bakmasına izin vermezdir.
-Artık aradan pek çok günler geçmiştir ve hala kralın derdine bir çare bulunmamıştır ümitsizce şatonun içinden şırıl, şırıl suların aktığı yeşil vadiye bakan penceresi önünde iyileşeceği ya da öleceği gün beklenir dururdur.
-Kral bir sabah aniden gözünü açar yanındaki pencereden dışarıya bir bakar ki, pencerenin önündeki duvarın üstünde doğadan ne kadar mavi kanatlı güvercinler varsa toplanmış onların dikkatle kendisine baktıklarını görürdür.
-Kuşlar dışarıdan ona bakarken, o biraz daha başını yüksekçe kaldırınca, yattığı yerin önündeki vadideki ırmağın kenarında pencere doğru bakan ala geyikleri ve gözleri sürmeli ceylanları görürdür.
-Kral orada ormandan toplanıp gelmiş kendisini ziyarete gelen mavi kanatlı güvercinlerle derhal konuşmaya başlardır.
-Onlardan orada olmayan ormandaki diğer kuşları diğer hayvanları sorar ve ormandaki ağaçları kırlardaki fidanları sorardır.
-Fidanları falan sorarken onlar da her sorulan soruya cevap verirlerdir.
-Ve öğleye doğru olur, onun çok sevdiği doktor yanına gelir ona önce halini hatırını sorardır. oysa onun sorusuna kral cevap verecek halde değildir. Çünkü şuursuzdur ve baygındır.
-Ama o doktora seslenerek dışarıdaki kendiyle konuşan ziyarete gelmiş orman dostlarını arkadaşlarını gösterir.
-Bak der.
-Doktor bunları görüyor musun?
-Bunlar işte benim bu dünyadaki gerçek dostlarımdır bak ormandan hepsi toplanmış ve beni hasta diye burada ziyarete gelmişler der.
Sonra karşıdaki ırmağı gösterir şu karşı ırmak boyunda gezinen ceylanlar da bu güvercinler yoluyla benim sağlığım penceremin önüne toplanıp gelmiş olan güvercinlerden benim hakkında sağlığım hakkında haber bekliyorlardır der.
Ve sonra devam eder eminim ki, onunlar beni burada hiç yalnız bırakmadıkları takdirde ben asla ölmem ölsem de gam saten yemem, değil mi ki dostlarım tam öleceğim sırada buradalar yanımdalar ve benimle vedalaşmaya gelmişler içim huzurludur artık der.
Doktor o sözleri hayretler içinde dinlerken odadan dışarıya bakar, oysa onun dediği ve göstermeye çalıştığı gibi o yerde yani dışarıda ne bir kuş vardır ne de bir bekleyen ceylanlar vardır. Ne de kralın dediği gibi ona gelen dostları dışarıda bekleyenleri vardır.
Doktor döner orada hastasını muayene eder ve oradan çıkar gider.
O gidince, kral tekrar mavi kanatlı güvercinlerle tekrar konuşmaya başlardır.
-Der ki.
-Söyleyin dostlarım bakalım, ben şimdi burada ölürsem yerime siz söyleyin benim yerime kim baksın,kim kral olsun.
-Der.
-Oradaki toplanıp gelmiş mavi kanatlı kuşlar hep bir ağızdan kuş sesleriyle Allah’a yalvarmaya başlardır.
-Hepsi birden pencerenin önünde başlarını gagalarını havaya gök yüzüne kaldırmış ve çığlık çığlığa kuş diliyle Allah’a yalvarmakta, ormanlar kralının yakalandığı hastalıktan ölmemesini ve ondan iyileştirmesi istemektedirler.
-O anda güvercinler mavi kanatlarını çırpmaya başlarlar, içlerinde bir sevinç belirtisi belirmiştir ve onlar mutluluktan hep beraber orada kanat çırpmaya başlamışlardır.
-Kuşların içindeki en büyük olanı penceredeki camı gagasıyla tıklar ve kral bunu duyar. Hasta olan ormanlar kralı yavaşça yerinden doğrulur ve oradaki pencereyi açar ve kral’a der ki;
-Biz senden başka kral istemiyoruz ve Allah bize müjde verdi,sizin de canınızı bizlere bağışladı, artık iyileşeceksiniz size geçmiş olsun kralım diyerek havalanırlar.
-Onun pencerenin önünden havalanmasıyla birlikte diğer ormandaki bütün mavi renkli ne kadar güvercinler varsa, onlar da havalanıp yeşil vadinin üzerinde uçmaya başlarlar.
-Ve onlar havalanıp uçmaya başlayınca içinden berrak sulardan akan etrafı zümrüt yeşil bazı yer sarı ve bazı yeri kızıl renklerden oluşan ormanlık vadideki milyonlarca kuş vadinin derinliklerine doğru o güzel vadi üzerinden süzülerek geçerler.
-Kral olanları görmüştür dostlarına pencereden el sallar, ve onlarla vedalaşır.
-Ve kral onlarla vedalaşırken o anda yanına biri gelir ona der ki kral.Şuradan dışarıya bir bakar’ mısınIZ ne güzel bir manzara var, kuşlar ne güzel süzülüyor karşıdaki yeşil vadinin üstünde der,ve o anın bir hatıra olarak kalması için vadinin üzerinde süzülerek uçan mavi kanatlı kuşların bir fotoğrafının çekilmesini isterdir.
-Aradan bir aydan fazla geçmiştir tüm doktorlar tam ümidi kestikleri sırada, doktorlardan biri kralı artık bir hastanede ameliyat etmeleri halinde onu ölümde kurtarabileceklerini söylerdir.
-Diğer doktorlar da uygun görerek kralın beynini açıp içindeki birikmiş kanı ne varsa temizleyerek, onu günlerden sonra hayata döndürürler.
-Ve böylece işte böylece bizim o ormanlar kıralı tutulduğu bu garip hastalıktan kurtularak, mavi kanatlı güvercinlerin ve ormandaki ceylanların ve hatta ormanlardaki ağaçların fidanların duası yerini bulur ve doğadaki mavi kanatlı güvercinlerin duası ve müjdesiyle ormanlar kıralı ölümden kurtulmuş olurdur.
Yüksel Şanlı er
22 Temmuz 2010-07-22