- 875 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
BARIŞTAN BAHSEDİP, BARIŞIK OLMAYANLAR
Arkadaşım, kafasına estikçe yazar e-posta ile gönderirdi ama bu seferki kadar öfke dolu postasını almamıştım bu zamana kadar.
Şöyle diyordu:
“Çok asabileştim.
Bazen bulaşık yıkarken elimde yıkamakta olduğum tabağı bir ötekine vurup, kırıyorum.
Dün sabah - ilk kez kahvaltı hazırlarken kendime- bir karasinek, çorapsız bacağıma kona-kalka hayli rahatsız etti. Sonra iki ayağımın tam ortasına, halıya konduğunu gördüm. Elimde kavanozda reçel vardı. Üzerine boca ettim. Ama uçup, kurtuldu. Öfkem, sineğe miydi, kendime mi; bir süre öylece ayakta düşündüm. Analiz ettim ki tek şeye değil, çok şeye…
Neden böyleyim ben?
Her sabah öfkeyle başlıyor.
Öfkem, önce kendime. Neden yatağa geç girdiğimi yargılıyorum.
Sonra, ara vermeksizin, “Gevreeek!” diye o tiz sesiyle bağıran simitçiye, yasak olmasına rağmen, “Sabah sütü geldi!” diyen, sütçüye.
Aksiliğim bu ikisinin sabah sabah benim tepemi attırmasından mı?
Egoizmi tepeden tırnağa sarınarak evden çıktığımı hissediyorum. Çatacak insan arıyorum. Çevremdekiler bu halimi seziyor olmalı tek tek uzaklaştılar benden.
Herkes birbiriyle konuşuyor, gülüyor, şakalaşıyor; öyle toleranslılar ki cadde ortasında top oynayan çocuklara bile gülümseyerek caddenin kendileri için tehlikeli olabileceğini, kuralsız sürücülerin son zamanlarda arttığını söylüyor sabırla.
Öfkemin kaynağı sorumsuz eşimden boşanmış olmam mı?
Çocuklarımdan birisinin olsun babasının lâfına bakıp, aramaması mı?
Yoksa her üçünün de babaları gibi bir karaktere sahip olacakları endişesinden mi?
Bu endişemi boşanmazdan önce de hep taşımıştım, şimdi daha da arttı.
Tavsiyelerinden birisini denedim bir ay süreyle. Günlere katılmamı söylemiştin ya…
Ne tahammül edilmez kadınlardı onlar öyle.
Pasta, börek, çörek, çiğ köfte ve sayamayacağım kadar abur-cubur. Ye ha ye.
Sonra da yaptıkları sabah yürüyüşlerinden, fitnes salonlarından, saunadan bahsetmeleri…
Hemen her o özel günde, o gün için aldıkları elbiseleri birbirine göstermeleri…
Falanca, filanca yere kuaför salonu açmış; şöyle iyiymiş, böyle iyiymiş…
Baktım; rahatlayacağım yerde hepten strese giriyorum, katılmıyorum artık.
Neden yalnızlığa hapsettim kendimi?
Stresim bir ele, bir tene, bir erkeğe mi?
Ruhumdaki fırtınalardan arınıp da tenimin açlığını düşünecek halde değilim ki bir karşı cinse ihtiyaç duyayım...
Akşamları dünü ve bugünü kafamdan siliyor, yarınlara bakıyorum.
Önce dünyaya acıyorum.
Meksika Körfezi’ndeki petrol sızıntısı yetmezmiş gibi şimdi de 500 penguen kıyıya vurup ölmüş. Midelerinden bir şey çıkmamış. Sebebin insanlar mı olduğunu düşünüyormuş geri zekalılar.
Sonra,
Aynı topraklar üzerinde kader birliği etmiş, aynı yaradana, kitaba inanan, ibadet ederken dirsek dirseğe gelen, çoğu birbiriyle hısım olan insanlarımızın yıllardır birbirlerine düşman edilmeye çalışmaları ve terörden muzdarip olmaları,
Barıştan bahsedip de kendileri barışık olmayan, bu konuda mangalda kül bırakmayan söz sahibi sıfatındaki insanlar geliyor aklıma.
Silahlı kuvvetlerin meclis iradesine meclistekilere asla müdahale edemeyeceği söz konusu edildi ve referanduma sunulacak anayasada bu da var.
Gör işte;
Nasıl her üçü birden bu konuda mutabık olduklarını söyleyiverdiler.
Tartışmasız hem de.
Bir de bunu anayasaya koymadan önce toplumumuza sorsalardı ya..
Şimdi soruyorum:
Bir iktidar partisi yöenetmelik ve tüzüklerle vatandaşın hal-hareket-tavır-kılık-kıyafetini düzenlemeye kalksa, bu topluma baskı olmaz mı?
Güvenlik güçleri bir nevi toplum huzurundan sadece iktidarın izin verdiği yan-yön ve sürede sorumlu.
En çok da bunlara acıyorum.
Nelerine mi?
İnsanlıklarına…”
Arkadaşımın kendisine değil, başkalarına acıyor duruma gelmiş olması iyileşeceğine işaret ediyor.
Yüksel ÖNAÇAN
Okunacak şairlerden bir diğer şair: Hakan İlhan KURT
YORUMLAR
Eğer gündemin canalıcı konuları takip edilirse, yaşadıkları doğal görünüyor ki, kendininkilerle de birlikte...
Siz doğru yolda diyorsanız, doğrudur Sayın Yükselenyıldız... Ailede huzur olsa bile Dünyada ve ülkede yaşananlar yetiyor asabiyete, işledimi insanın içine...
Teşekkürler paylaşıma ve saygımla...
Yükselenyıldız
Ortada Dersim isyanından büyük bir isyan var ama kim ne yapacağını maalesef bilemiyor.
''Öfkemin kaynağı sorumsuz eşimden boşanmış olmam mı?
Çocuklarımdan birisinin olsun babasının lâfına bakıp, aramaması mı?
Yoksa her üçünün de babaları gibi bir karaktere sahip olacakları endişesinden mi?
Bu endişemi boşanmazdan önce de hep taşımıştım, şimdi daha da arttı.''
Bu satırlar hatayı hep başkalarında aramamak, hep başkalarını suçlamamak gerektiğini de düşündürdü bana.
Bu derece sinirlilik çok zaman çekilmez oluyor. ( Oysa sorumsuz eşten ayrılmak tam tersi bir rahatlık vermeliydi.) psikolojik destek almak iyiye doğru gidecek süreci hızlandırabilir.
Saygılar
ÜZÜMKARASI tarafından 7/24/2010 10:07:03 AM zamanında düzenlenmiştir.
Yükselenyıldız
Ama nankör karakterler beyinden kovalandı mı rahatlayacaksınız.
Size değer vermeyene siz doğurduğunuz olmasına rağmen değer vermezseniz herşey yoluna girecek.
Psikolojik destek mi?
Ben yurtdışında bu konuda tahsilimi yarım bırakıp geldim.
Ve yurdumuzda gördüm ki psikolojik destek, insanlara ilaç olarak veriliyor. İlaçlı tedaviye krşıyım. Çünkü kalıcı bir rahatlık sağlamadığı gibi yan etkileri çok ve sonu daha berbat oluyor.
Sadece mantığınızı kullanınız.
"-Bana değer vermeyene ben neden değer vereyim, onlar için üzüleyim, hasretlik çekeyim ki?.. Aptallık bu."
diyemedikten sonra stres içerisinde boğulacaksınız ve ömür maalesef sağlısız bir şekilde sona erecek.
:))) Bölümleri öyle güzel yerlerde ayırmışsınız ki yormadan anlaşılır hale gelmiş nesir gerçekten. Örnek olmalı. Konu pekçoklarının hem fikir pekçoğununda yersiz bulabileceği tam bir tartışma. Zaman neyin doğru neyin yanlış olduğunu elbet gösterecek. Hayır görünende şer şerlerde hayır göreceğiz muhakkak nasılsa. En sonuna gittiğimizde görünen sorgulama son derece isabetli bir "deli"lik tezahürü ama gocunmak yerine gurur duymak gerekecek kadar hassas ve olumlu bir "delilik" .
Tebrik ve saygımla...asran...
Yükselenyıldız
Ortada Dersim isyanından büyük bir isyan var ama kim ne yapacağını maalesef bilemiyor.
Yükselenyıldız
Ortada Dersim isyanından büyük bir isyan var ama kim ne yapacağını maalesef bilemiyor.
Yazı bana, insanın içi dışı bir olmalı derler ya onu anımsattı. Yoksa dışı boyalı bina gibi dışı seni içi beni yakar.
Sözü nasılsa özü de öyle olmalı kişinin ama malesef birçoğumuz öyle değil. Güzel bir yazı kutlarım...
sevgi ve saygılar...
Yükselenyıldız
Ortada Dersim isyanından büyük bir isyan var ama kim ne yapacağını maalesef bilemiyor.
Yükselenyıldız
Ortada Dersim isyanından büyük bir isyan var ama kim ne yapacağını maalesef bilemiyor.
Bir insanin ic huzuru yoksa nereye gitse huzursuzdur.Nereye gitse oranin huzurunu da bozar.
Kendinle barisik olmayanlar etrafina pozitif birseyler verebilmeside mümkün degil.
Sag gösterip sol vuranlar devrindeyiz o yüzden her baris diyen icten demiyor bunu.
Güzel bir yaziydi.
Yüreginize saglik
Sonsuz saygimla
hicbitmez tarafından 7/23/2010 2:23:11 AM zamanında düzenlenmiştir.
Yükselenyıldız
Ortada Dersim isyanından büyük bir isyan var ama kim ne yapacağını maalesef bilemiyor.
Hiç ummadığım insanların birçok yanlışına tanık olmuşumdur...
Sonra durup sorarım kendime...Sende umulmadıklardan olabilirmisin?
Bazen; yapmam dediğimizin esaretine girermiyiz?
İnsanız şaşarız, ama; özünde yüreğinde iyi olmak, tekrar doğrulmana olanak tanıyacaktır...
İçeriği o kadar kapsamlı ki yazınızın hangi satıra ılişseniz ayrı bir konu...Ve dertlenme olanağı...Sevgiyle kalın...
Yükselenyıldız
Ortada Dersim isyanından büyük bir isyan var ama kim ne yapacağını maalesef bilemiyor.
"BARIŞTAN BAHSEDİP, BARIŞIK OLMAYANLAR"
Bu da bazıları için herşeyin sadece "dilde" olduğunun göstergesidir... Dil başka söyler, yürek başka...Vah ki vah o insanların haline...
Sevgi ve saygı ile...
Yükselenyıldız
Ortada Dersim isyanından büyük bir isyan var ama kim ne yapacağını maalesef bilemiyor.