o an şimdi.
Hayatımı hep, olmaya çalıştığım olmak için çalışırken geçirdim.
Belki ‘şimdi’dir ‘o’ an, ya da ‘o’ an ‘şimdi’.
Onlarca insanın içinde, bir tek sırdaşının olmadığını gördüğünde, yalnızdır ve yalnızlığın ne olduğunu, o zaman anlar insan.
Kaçırdıklarımızı görmek için arkamıza bakmamız yeterlimidir?
Gözyaşının rengi yoktur, renk çektiğimiz ya da çektirdiğimiz acıdadır, çünkü hayat tek renk veya tek kişilik değildir.
Kendimize baktığımızda gördüğümüz, iyi veya kötülerimiz için eleştiriliyor, uyarılıyor ama dinlemiyorsak, sadece kendimiz sorumluyuz.
Sorumluluk ve istekle yapılan her iş, sonsuz huzur ve rahatlıktır.
Ölümüne varız deriz, ama bir tek kendimizi, uğrunda ölünecek olarak biliriz.
Önce biz vazgeçemeyiz, vazgeçersek de vazgeçilmez olmak isteriz.
Karanlıkta gördüklerimizle, aydınlıkta gördüklerimiz, aynı değildir, onun için karanlıkta gözlerimizi daha çok açar, daha dikkatli davranırız.
Geçmişin etkisinde kalmadan ders alıp, geleceği aydınlatmak gerekli, yoksa geleceğin, geçmişten farkı kalmaz.
İnsanın dostu, istendiğinde ve ihtiyaçta yanında, düşmanı ise her an her yerdedir.
Güldürebilmek için gülmeyi, gülmek içinde sevmeyi bilmek gereklidir.
Mutlu olmak için, aynı fikre sahip olmak değil, aynı aşka sahip olmak gerekir.
Sorunlar, yürümeyi öğrenip, düşünmeyi bilmeyen ayakta mı beyinde mi?
Dinlemeyi bilmeyen kulakta mı, söylemeyi bilmeyen dilde mi?
Herkes düşünebilse, her şeyin, başladığı gibi, bir gün bitebileceğini.
Ah elimde keşke sihirli bir değneğim olsaydı şimdi…
NAZ