- 1474 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KARE BULMACA
Huzurun karelerindeki bulmacayı çözmeye çalışırdım eskiden; şimdi sek sek oynuyorum, çizgilere basmayı dert etmeden… İçimdeki gri duvarlı çocuk odasının kilitli kapısı, yemyeşil bir rüzgârla aralanıverdi…
Bir merhabayla başladık geçmişimizin ağır enkazlarını aşıp nefes almaya. Ürkek bakışlarımız, parçalanmış kalplerimizi korumaya almıştı. Konuşan ellerin vardı senin; benim susan kirpiklerim. Sarhoş adımlarım vardı benim; senin sebepsiz gülüşlerin.
Sesin pürüzlü ve yeşildi; dudakların buz mavisi. Gözyaşlarının boğuk sesiyle dolmuştu kirpiklerinin vadisi.Geveze yağmurlar birikmişti yüreğinin çukurlarında.
Önce küçük bir tebessüm, sonra bozulan kalp ritmi… Dönüp bakınca gördüğüm boşluğun, artık sen almıştın yerini. Biliyordum senin olduğunu orda. Kirpiklerin, gölgesini düşürmüştü yanaklarına. Gözlerin, bir kor gibi, gündeliğin mateminde ısıtmıştı içimi. Keşke, dedim; bakışların alsa götürse beni, sonra unutsa bir yerde, hiç dönmesem geri…
Deriden bir dünya giymiştim ayaklarıma, gözyaşını da acıyı da geçirmeyen. Yıpranmıyordu hiçbir şekilde… Sadece rengi kaybolmuştu, omzunda yüküyle gelen gözyaşlarını taşıdı diye.
Sonra, dünyamın yeri değişti. Ezilmeye yüz tutmuş tabanları, yumuşak yastıklarla umuda erişti. Şimdi benim dünyam bir gökdelenin en üst katında, camdan bir kutu içinde saklı. Benim dünyam, bazen yağmurlu bazen karlı. Küçük koltuklarım var bir de geniş mavi masam. Kitaplarım yere yığılmış, arka bahçemde üç beş günebakan…
Sesin, soluğun dünyamın en orta yerinde… Aynamda mutluluk desenleri, atmışım denize hüzünlü eldivenlerimi. Rüyamın son demlerinde kapatmışım defterimi; sayfaların gizemi senin gözlerinde gizli…