- 681 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
KENDİ FIRTINASINI KENDİSİ YARATANLAR
KENDİ FIRTINASINI KENDİSİ YARATANLAR
Sana ithaf edilmiş bir ömrün,
Acılı, özlemli belki de küskün satırlarını okuyorsun…
Kaldır gözlerini sevdiğim,
Bana değil sevdama dokunuyorsun…*
İçimde demlediğim sükûtumu kelimelere hapsedip sonra birer birer boşluğa savurduğum bir kasım akşamı ayrıldım sessizce ikliminden… Zamansız bastıran yağmuruna rağmen açmadım ben şemsiyemi, ıslattım Çukurova kokan yüreğimi ve yöneldim istasyona… Perşembe 17:58 treninin anısıyla meşgulken zihnim, “Ey sevdiğim bir gün bana yar demedin yar demedin, gece gündüz tenhalarda ağlayanım var demedin…”diyordu kulağımda eskiden kalma sesiyle Yavuz Bingöl... İşte tam da o anda yaz dedim kalemime, halinden bihaber yâri yaz... Halini anlasın diye değil halini anlatmak için yaz… İçin daha fazla kanamasın diye yaz… Evet, karar verdim, seni ve yıllardır beslediğin o pervasız yalnızlığını yazacaktım…
Hiç bilmediğin bir şeyden bahsedecektim sana, kendimden… Şiirdeki gibi… Ya da kendimdeki senden… Ne fark eder, ikisini de bilmezsin ki… Gitmeye karar verip defalarca adınla geri dönerken bu şehre ben, adımı bilmiyorsun sen… Ben sevginin en haysiyetli olanını yükleyip bakışlarıma yürürken cesurca gözlerine, sen sevmelere meydan okuyarak aslında korkuyu giyiniyorsun üzerine. Oysa ben senin okuduğun şiirin mısralarıyla yağmalanıyorum gün batmadan getirdiğin gecelerde…
Bamteline dokunulmuş olsa da onurlu bir yalnızlık yaşadığım şimdilerde. Kapanmış gözlerim gayrısına, sevdamı bekliyorum zamanın kilitli sandığında. Öyle umarsız bir bekleyiş ki bu Sevgili, sevdiğin şair bile beni anlatıyor sana şiirinde senden çok anlayarak;
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar,
Ne de şeytan bir günahı,
Seni beklediğim kadar… (Necip Fazıl KISAKÜREK)
İşte şimdi, tam da şimdi seni yazıyorum Sevgili, yüreğimin vurgun saatlerinde bir Seyhan misali delicesine akarken kanım, seni yazıyorum… İnsanlar uyuyor ve gökyüzü ilk kez bu denli yalnız… Katran karası bir okyanus oluyor gözlerim siyah gecede. Çığlıklar yuvarlanıyor sevdamın uçurumlarından, yasak umutlar can çekişiyor içimde… Sonra pişmanlıklar dolanıyor ayaklarıma… Yitik bir zamanda mevsimleri unutmuş hafsalam, bir hazan bir de ıslak kasım kalmış elinde… O da güze dönmüş yüzünü, firak yudumluyor sustukça tükenen kalbim gibi…
Biliyor musun, Sevgili alev küllense de yürekte köz hiç bitmiyor… Ne vakit söndürmeye çalışsam kızıl bir kora dönüyor gözlerin gözlerimde. Ruhum bedenime sığmıyor adeta, taşıyor, tırmalıyor hücrelerini tenimin. Sanki alacağı var da o halden bilmez yüreğinden, sıyrılıp gitmek hesap sormak istiyor gözlerinden.
Sonra yıldızları dökülüyor bir bir şehrin, kasırgaya tutulmuş yapraklar gibi kopuyorlar ömrümün satır sonlarından… Ve sen sadece izliyorsun düşmesini yıldızların, fark edemiyorsun ardından gülümseyen sabahı. Bense, içimden bir türlü sürgün edemediğim sevdanla bir sabah daha yalnızlığa kodluyorum numaralarımı… Ufuklar kan kırmızı… Yokluğunda büyüttüğüm şiirlerimi yakıyorum tek tek, rüzgârın alevinde… Bugün de gitmedin benden, bu gün de geçiremedim bu yüreği senden… Bir suskunluğumun altına daha attın imzanı sessiz sedasız…
Bu arada sakın bu yazdıklarımı anlamaya çalışma Sevgili. Zira, sen bana yalanın gerçeğe olduğu kadar uzaksın. Beni zemheride kar sevdasına düşenler anlar ancak… Bir de kendi fırtınasını kendisi yaratanlar… Öyle bir şey çünkü sana dair bütün yaşamışlığım…
Şimdi de dönüp diyorum ki kendime, Mehtap ne gereği vardı şimdi bu yazının… Niye dile geldin ki yüreğim… Sonra söz veriyorum kendime söylediğim hiçbir şeyden nedamet duymazcasına;
Ben beni bir daha ele geçirsem,
-Âbı hayat içersem demiyorum-
Kapılar bir daha açılsa,
Ben bu haneye bir daha girsem,
Yaşardım yine böyle kan revan içinde,
Yine böyle aşk ile sersem,
Ben beni bir daha ele geçirsem… (Nazım Hikmet RAN)
Mehtap DEMİRÖZ
*Özlem ESMERGÜL(Kısmen)
YORUMLAR
Aşk ışığı yansıtan, varlıkların karşı akse yansıması belki de. Doğa üstü güçleri çağrıştıran, sihrini insanın içlerine taşıyan ve orada hapsolunmuş ruhları yeniden çıkaran bir enerji kaynağı aşk.
Aşk insanı iç yolculuklara çıkarmakla kalmaz belleğin derinliklerinde uyuya kalmış, unutulmuş duyguları da ortaya sermeye ve onlarla yüzleşmeye çağırır.
Giriş bölümü harika olmuş özellikle, vurgular güzel. Göndermeler yerinde. Duygu akışı ve konu seçimi çoğumuzun içine düştüğü yada düşeceği med cezirleri yaşatıyor insana. Güzel olmuş. Sadece paragraflı yazarsan daha okunur olur. En azından okurlar sıkılmaz. Sonra o trene binmişliğim vardır. Bilirim tren yolculuklarını, bilirim tren istasyonlarındaki akıl almaz hayat duygularını...
Emeğine sağlık, başarılar