- 960 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Genc-i Kadim
GENC-İ KADİM
“Tevazu ve alçakgönüllülükte toprak gibi ol.” sözüyle, bizlere ne güzel sesleniyor Mevlana! Toprak gibi olmak… Bir insanı düşünün ki, kalbini kıracaksınız, küçük düşüreceksiniz; buna rağmen o, sizi gözetip doyuracak! Her gün üzerine bastığımız toprak, bunu yapmıyor mu? Öğrencinin beynine türevi, integrali, karmaşık sayıları sokarken, en karmaşık organ olan kalplere aşkı, sevgiyi, alçakgönüllülüğü ne ölçüde nakşedebiliyoruz? İşte gençlerin en büyük eksikliklerinden, tevazu!
Kendindeki bir eksikliği kapatmak için, bunu başkasına yansıtmak, onunla alay etmek ne kötüdür! Ders çalışmadığı için suçluluk duygusu altında ezilen bir öğrencinin, ders çalışan birini görünce “inek” diye hitap etmesi gibi… O aşağılık duygusundan kurtulmanın iki yolu vardır: Ya çalışanın başarısını kabul etmek, ya onu küçümseyerek kendini büyük göstermek. Başkasının omzuna basarak, onu ezerek yükselmek… Tabii “gurur” denilen illet, aşağılık duygusunu kabul eder mi! Örneğin; bir öğrenci derse geç kalmıştır ve sınıfa girince öğretmeninden özür diler. Arkalardan bir ses araya girerek: “Şuna bakın, özür diliyor. İlkokul sandı herhalde” diye kendince dalga geçiyor. Saygı kavramı ilkokulda mı kaldı? Yine okul ortamında, iki öğrenci çarpışıyor ve küçük olan özür diliyor. Karşıdan kibir dolu bir ses: “Aferin, adam ol.” diyor. “Önemli değil” diye gülümsersen, korkmuş olursun! Peki bu korku, o çocuktan mıdır? Gerçek büyüklük; güçlüye karşı güçsüz, güçsüze karşı güçlü olmak mıdır? İşte, bu durumlardaki gibi ezik (!) tayfanın yaptıkları da sivrilik olarak görülmekte veya farklı görünmeye çalışan biri, bunu karşısındakine yansıtmakta. Buraya kadar gelip, Cemil Meriç’i anmamak mümkün değil:”Herkes yanlış, ben doğruyum demek, güçtür şüphesiz. Peki gerçekten durum böyleyse ne yapsın?”
Şems-i Tebrizi bir gün Mevlana’dan, meyhaneye gidip, şarap getirmesini ister. Mevlana şaşırır; ama “bir bildiği vardır” diyerek meyhaneye gelir. Meyhanedeki herkes kınayarak bakar ve hakaretlere başlar: “Başındaki sarığından utan, bir de veliyim diye geçinirsin, şarap senin neyine?” diyerek Mevlana’yı yerin dibine sokarlar. Şems, ezilmiş ve mahcup bir şekilde Mevlana’yı görünce: “Şimdi daha iyi oldun.” der. Şems gibi bir dost, Mevlana gibi bir gönül ehline bunu neden yapar? Şems’in buradaki amacı, Mevlana’yı kibirden, gururdan arındırmaktır. Bunu ne ölçüde başardığı, günümüzde Mevlana’yı hala anmamızda gizlidir. Toplum, tevazu göstereni yüceltir; kibirlenen bir insanıysa yerin dibine sokar.
Kararlılık ne güzel şeydir, inat ne kötü… Onur ne güzel şeydir, gurur ne kötü… Utanmak ne büyük erdem, hayâsızlık ne kötü… Bırakın küçümsesinler sizi. Hatta dikkat çekmekten, övülmekten utanmanızla bile dalga geçsinler. Umursamayın bunu. Her şeyden utanın; ama utanmaktan utanmayın.
Lütfi KARABIYIK
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.