Hangi acı sevmenin verdiği acıdan daha asil, daha değerlidir?-- george sand
Numan Kurt
Numan Kurt
@numankurt

KÖYDE NİŞANLI OLMAK

12 Temmuz 2010 Pazartesi
Yorum

KÖYDE NİŞANLI OLMAK

10

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1689

Okunma

Okuduğunuz yazı 12.7.2010 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
KÖYDE NİŞANLI OLMAK

KÖYDE NİŞANLI OLMAK

KÖYDE NİŞANLI OLMAK


-Ooo! Hoş geldiniz efendim, sefalar getirdiniz. Buyrun, buyrun, ayakkabıları içeride de çıkarabilirsiniz.
-Hoş bulduk. Sizin bu katı da her gelişte şaşırıyoruz.
-Ayakkabılarınıza yer kalmamış, şu gazetenin üstüne de koyabilirsiniz. Lütfen salona geçin.
Köylülerine eşleriyle birlikte misafirliğe gelen Ali ve Tahsin beyler her seferinde aynı samimiyetle karşılanırlardı. Salonda koltuklarına oturunca da hal hatır sorma faslına geçilirdi. Aynı köyün insanları için de ortak sohbet konusu elbette köyleri, köylüleriydi.
Bu akşam ziyaretinde de söze ilk başlayan Ali oldu:
-Yahu hocam! Geçenlerde köye gittim. Bizim aşağı mahalle tam bir virane olmuş. Kırk yıl önce hepsi dolu olan evler bomboş. Bir iki aile, birkaç yaşlı kalmış mahallede. Baktım baktım da "Nerede o, 1960’ların yüz elli hanelik anlı şanlı Sadık köyü?" dedim.
-Ohooo Ali! Sen de bu devirde köy hâlâ yerinde dursun, diyorsun. Sen, ben niye geldiysek herkes ekmek yediği yere göçtü. Kimi işe girdi, kimi okudu ayrıldı.
Söz sohbet böyle devam ederken Tahsin duramadı, Ali’nin eşine takılmaya başladı:
-Zeynep, sizin köyde genç kızlar evlenme vakti gelince "Ahh! Sadık’tan birine varsam!" dermiş öyle mi? Bir de hamile kadınlar yönünü bizim köye döner "Bir kızım olsa da Sadık’a gelin versem!" diye dua edermiş.
Zeynep:
-Aman canım! Bu şişkinliğiniz de hiç bitmez. Kaldı mı şimdi o köy? Siz de köyde kız bulamayınca komşu köylere gelirmişsiniz. O zamanki köyünüzü, bizim köyleri ara da bul! Bizim köylere yine de tekrar gelip yerleşenler var, sizin o eski anlı şanlı köyünüzde şimdi o da yok ya!

Ali’nin eşi Zeynep, komşu köylerden birinden gelin gelmişti köyümüze. Her akşam oturmasında da bugün olduğu gibi Ali’nin yakın arkadaşı Tahsin’le köy yarıştırırlardı. Birbirlerine takılmadan edemezlerdi. Ali’nin de hep gülerek dinlediğimiz bir "gelinkıza gitme hikâyesi" vardı ki bu buluşmaların çoğunda anlatması istenirdi. Çok da zorlamadan Ali o gün de başladı hikâyesini anlatmaya:
-Biliyorsunuz ben o zamana göre biraz geç evlendim. Ne yaparsın gariplik. Gurbettesin, ana yok, babanın da sözü geçmez. Çocuk yaşta çalışmaya başlamışsın. Sahip çıkanın da olmayınca böyle oluyor. Yine bugünlerime bin şükür.
Ben, Zeynep’le nişanlıyım. O zaman evlilikler hep görücü usülü olduğu için nişanlanıp da gelinkıza gidinceye kadar Zeynep’i şöyle yakından bile görmemişim. Zeynep, komşu .......köyünde. Bizim köyle o köyün arası yürüyerek bir saat çeker. Biz böyle birbirimizi görmeden, konuşmadan duracak değiliz ya! Ben de bir akşam nişanlıma, o zamanki köylünün tabiriyle gelinkıza gitmeye karar verdim. Nişanlıyla gündüz görüştürürler mi adamı? Öyle olunca da akşam karanlığında orada olmak zorundayım.
İkide bir arkama baka baka da olsa akşam karanlığında, korka korka Zeynep’in köyüne vardım. Doğrudan kapıyı çalmak olmaz. Karanlıkta, ses etmeden Zeyneplerin evinin yanındaki ahıra girdim. Eh, köy çocuğuyuz. Ahıra, ineğe alışığız. Oranın kokusu bile beni rahatsız etmiyor. Zaten ilk kez nişanlıya gelmenin heyecanıyla kokuyu falan duyan kim? Hatıllara bağlı ineklerin arasına saklanmış oturuyorum. Kayınpeder Hasan emmi yatıp uyuyacak da bize öyle haber gelecek. Ben de o zamanın evlerinde yüklük görevi yapan "evlik"e girip nişanlımla görüşeceğim. Bunları düşünüp, nişanlımla neler konuşacağımı hayal ederken dışarıdan gittikçe daha iyi duyulan ayak sesleri geldi. Ahırın kapısına yaklaştı. Kalbim heyecandan duracak sanki. "Herhalde kayınvalidem, kayınpederin uyuduğunu haber verecek." derken ahırın kapısı açıldı. Açıldı ya ben de dünyamı şaşırdım. Gelen Hasan emmiydi. Geç vakit ahırdaki malları yoklamak istemişti herhalde. Olduğum yere, iki ineğin arasına çöküp kalakaldım. Allah vere de ahırı dolaşmasaydı diye düşünürken ineklerin yanına geldi, beni gördü. Elimde nişanlıma getirmek için köyümüzden çıkarken bakkaldan aldığım fıstık, fındık, akide şekeri, lokum dolu torba. Yere çökmüş tir tir titriyorum. Ben onun bağırıp çağırıp beni kovmasını beklerken o bana:
-Ali, evladım sen ne arıyorsun bu saatte burada? Bizim evimiz yok mu? dedi.
Ter sırtımdan yürümüştü.
-İşte emmi, ben size gelmiştim de, utandım da... diye kem küm ederken Hasan emmi:
-Haydi bakalım. Doğru eve çıkalım. Sen de artık bizim evladımızsın.
Öyle rahatladım ki bu sözlerle. Rahmetli bunu sık sık anlatırdı sağlığında. Biz de böyle eşe dosta zaman zaman anlatır gülüşürüz.
.....................
Şimdi herkes evleneceği kişiyi önceden görüyor, tanıyor. Nişanlılık döneminde rahatça görüşüyor. Aileden biri gibi gidip geliyor. Kırk elli sene önce yukarıda Ali’nin anlattığı gibi gidilirdi gelinkıza, daha doğrusu nişanlıya. Köyün içinde de olsa nişanlın gece kimseye görünmeden gitmek zorundaydın. Kaynanan seni seviyorsa bu ziyaret kolaylaşırdı. Yoksa köyün içinde bile nişanlını zor görürdün. Hele de nişanlın başka köyde ise gecenin karanlığında gitmek ayrı bir korku, böyle Ali’nin anlattığı gibi kayınpedere ya da kayınbiradere yakalanmak ayrı bir korkuydu. Herkes Hasan emmi gibi anlayışlı olmaz ya! Bazen işin ucunda dayak yemek bile vardı. Köyün köpekleri de böyle zamanlarda ayrı bir bela olurdu.
Köy bakkalından alınmış, bekleye bekleye nemlenmiş, bayatlamış fındık, fıstık, akide şekeri ne kadar da tatlı gelirdi, nişanlısını kınalı elleri, utanıp hafiften kızaran yüzüyle bekleyen iki belikli köy kızlarına. Yorganın, yatağın kayıldığı; buzdolabının olmadığı yıllarda o görevi yapan "evlik"te, oranın serinliğine aldırmadan nişanlısıyla görüşen köy kızı ertesi gün komşu kızı yoldaşına heyecanla neler neler anlatırdı.
..........
Bilmem ki o zamanlar görücü usülü ile evlenenler kaderlerine mi razı oluyorlardı; yoksa hayattan beklentileri mi azdı? Birbirini hiç görmeden, baba-anne kararıyla evlenenler bile evliliği sürdürürken bugünün gençleri "Ben sevmeden, âşık olmadan evlenmem. Aradığımı henüz bulamadım." diyorlar. Şöyle düşününce haklılar da; ama onlar aradıklarını bulsalar bile çoğu, o "Senin için hayatımı veririm, aşkım, canım, ciğerim!" havalarını kısa zamanda unutup boşanmaya kalkıyorlar. Oysa evlilik karşılıklı hoşgörü, tahammül ister. "Armudun sapı, üzümün çöpü" diyenler, bırakın evliliği, hiçbir durumda mutlu olamazlar. Hayatı anlayışla paylaşırsanız zaman içinde sevgi de aşk da doğar. Bunu yapamazsanız işte o zaman tencere, tava havada. Sevgi öyle bir görüşte, şıppadanak oluşmaz. Emek ister, özveri ister.
...........
Bir yaz günü
Komşu düğününde
Kapı önünde
Köy kızlarının içinde
Nişanlısını gördü Halil
Göz göze geldiler
"Akşam sizdeyim" işareti verdi ona
Kaşla göz arasında
Al al oldu yanakları Ayşe’nin
Gözlerinde sevdanın ışığı
"Anladım" dercesine yumdu gözlerini
Daha bir sıkı tuttu
Yanındaki Hüsne’nin
Elini
"Sevda sevda derler de behey yarenler
Bir acayip hal olur"
Bir baktı Halil davula, zurnaya
Sonra elinde mendil
Durdu halaya
........................
Yüreğinizde sevdanız hiç eksilmesin.

...........................................................................................................

12 Temmuz 2010
Numan Kurt

Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Köyde nişanlı olmak Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Köyde nişanlı olmak yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
KÖYDE NİŞANLI OLMAK yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Engin Tatlıtürk
Engin Tatlıtürk, @engintatliturk
13.7.2010 23:33:14
Kaliteli ve sindire sindire bir anlatım.

Zevkle okunur bir yazı.
Tebrikler.
Selamlar.
Nermin Kaçar
Nermin Kaçar, @nerminkacar
13.7.2010 23:16:26
Sevgili hocam, beğenerek okudum bu güzel öykünüzü. Emek ve birikimin eseri. Güne düşen yazınızı kutluyorum. Saygılarımla
İZ
İZZET KOCA, @izzetkoca
13.7.2010 10:43:46
Bu yazı gerçekten güzel olmuş. Tebrikler.
Toynak
Toynak, @toynak
13.7.2010 08:43:01
güzel bir türkiye öyküsü
geçmişle geleceğin kıyaslamasına biraz hüzün düşmüş olsada
bizim insanımızın gerçeği..sevgilerle
Mehtap ALTAN
Mehtap ALTAN, @mehtapaltan
13.7.2010 08:20:46
güne gelen emeği kutluyorum...
tacettin yıldırım
tacettin yıldırım, @tacettinyildirim
13.7.2010 06:09:04
hocam epeydir sayfalardan uzaktınız.....size yakışan bir yazıyla......dönüşünüz çok hoştu.....bedri beyle epey mevzunuz geçti.....selamlar....
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER, @ayselaksumer
13.7.2010 00:07:44
Güne gelen yazınızı kutluyorum. Saygılarımla..
Emine UYSAL (EMİNE45)
Emine UYSAL (EMİNE45), @emineuysal-emine45-
13.7.2010 00:05:12
10 puan verdi
Fovari yazım güne gelmiş; kutlarım.
Emek verilip derlenmiş bir yazı idi.

Sevgi ve saygılarımla...
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER, @ayselaksumer
12.7.2010 22:26:40
"Sevgi öyle bir görüşte, şıppadanak oluşmaz. Emek ister, özveri ister."

Çok beğenerek okudum. Sevginin ne demek olduğunu öyle güzel anlatmışsınız ki.. Çok haklı ve yerinde tespitlerde bulunmuşsunuz. Sevgi emek ve özveri ister. Kutluyorum. Saygı ve selamlarımı sunuyorum.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Emine UYSAL (EMİNE45), @emineuysal-emine45-
12.7.2010 07:31:59
10 puan verdi
Eski adetlerimizi ne güzel anlatmışsınız. Yazınızı okurken o günleri yaşar gibi oldum. Dilerim bu yazı güne gelir de şimdiki gençler eskilerin neler yaşadıklarına yakından şahit olurlar.

Beğenerek okuduğum güzel bir yazıydı, kutlarım...

Saygı ve sevgilerimle...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.