3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
919
Okunma
Yaşantısını kontrol altında tutanlara, hayran kalıyorum. Daha öğrenciyken, hangi meslekte mutlu olacaklarına karar veriyorlar. O mesleği yapmaya başlayıp, başarılı da oluyorlar. Nasıl bir eş seçilirse mutlu olunur, biliyorlar. Etrafı araştırıp, adayları belirleyip, eşlerini seçiyorlar. Görkemli düğünlerle, gösterişli bir şekilde evleniyorlar. Kaç çocuk uygundur mutlu bir evlilik için, güzelce araştırıp ona göre çocuk sahibi oluyorlar. Dostlarını dikkatlice seçip, kuralları kendileri belirliyorlar. Haftanın hangi günü dışarı çıkılacak, hangi mekanlara uğranacak, hepsi önceden tespit ediliyor. Yıllık kazanç hedefleri, eksiksiz gerçekleştiriliyor.
Parmakla gösterilip, gıpta ile izleniyorlar. Allah, daha da kusursuz etsin, muhteşem bir yaşama sahipler. Saat gibi planlayarak kurulmuş düzenleri bozulmasın diye de, geceleri uyumayıp nöbet tutuyorlar. Kolay kolay kimseye güvenmeyen, kontrol bağımlısı bu insanlar, mutlu olamasalar da, mükemmel bir şekilde mutluluk rolü oynuyorlar.
Ben ise öğrenciyken edebiyata, psikolojiye olan düşükünlüğüme rağmen; meslek seçiminde tamamen farklı bir yöne kaydım. Hangi akla hizmet ederek, ruhuma aykırı bir meslek seçtim kendime, halen anlayamıyorum. İlkokul öğretmeni babamın da tavsiyelerini kulak arkası ederek, bildiğimden şaşmadım. Okulu bitirken, çok önemli bir iş yapacağımı zannederek başladığım görevimde; yanlış seçim yaptığımı anlamam uzun sürmedi.
Fakat bunu kendime itiraf etmek yerine , hayatımın mesleğiymiş gibi davranarak asıldım işime.
Mutlu olamadım belki işimi yaparken de, en iyi şekilde yaparak kendi ayaklarım üzerinde durmayı başardım.
Sevgi kapımı çaldığında kalbim de çarpmışsa, hesap kitap yapmadım, uygun bir eş adayı olur mu ondan diye. Saymadım, o mu daha çok aradı, sevgi kelimesine kim daha çok uğradı diye. Mükemmel eş adayı olacak kişiler, eğer yüreğimi kandıramadıysa, red kelebekleri yolladım. Sevgi renklerime gelecek kaygılı kuşlar uçurmadım, o büyülü bakışların tadını çıkarmayı tercih ettim. Yük olmadım hiç kimseye, gözleri gözlerime aşkla kondu diye. Sadece sevdaya pencere açıp, güllerle etrafını sardım. Birlikte yaşlanabiliceğim, mükemmel bir eş seçemedim kendime. Hangi özel okulda okutacağım telaşına kapılacağım, süper zeki bir çocuğa da sahip değilim.
Dostlarım, masum yıllarımızı hatırlayabiceğim kadar eski. Planlamadan ararız birbirimizi. Korkmadan , sevgi ile seçeriz cümlelerimizi. Kimin ihtiyacı varsa onun üzerinde toplarız, kardeş ellerimizi. Arkadaş bahçem çok geniş benim, kendine güvenen rahatlıkla girebiliyor içeri. Çiçeklere ve çimlere zarar vermek yasak sadece, kapı dışında bulur bir anda kurallara uymayan kendini.
Düşünüyorum da hiç planlamadan, özgürce seçmişim yaşam çizgimi. Mesleğimde yükselirken, tırnaklarımı geçirmişim bilgiye ve ilerlemeye. Ter akıtarak kazanmışım, her kuruşumu. Bileğimle belirlemişim, hak edilerek kazanılan onurlu duruşu. Belki gelecek garantili, bir eş sigortası seçmedim kendime. Fakat, sevda gülleri ile donattım gökyüzünde ki evleri. Belki de fark yaratarak, derin duygularda yüzdüm küçük bir kuğu gibi.
Çay bahçelerine gidip, çay eşiliğinde simit yemeyi çok seviyorum. Hele bir de yanında, can bir dost sohbeti varsa; dünyanın merkezinde hissediyorum kendimi. Geleceğe dair, hiç bir garantim yok belki Günlük sağlığımla, günlük işlerimi yapıyorum. Yarın, nefes alıp alamayacağımızı kimse bilmiyor. Nefesi garantileyemedikten sonra, banka hesabını, ideal eşi, arkadaşları, nasıl garantileyebiliriz ki?
Sadece sevgi, eşlik edebilir günlük nefes sayımıza. Sevgi varsa içimizde, bir simit bir dostla da dünyanın en mutlu insanı olabiliriz. Yeter ki hislerimizi yitirmeyelim, temel duygulardır en büyük gelecek garantisi.
Sıkıntılı anlarımda bile, yüreğimin bir köşesinde sakladığım insani değerlerimle mutlu olmayı başarabiliyorum. Ayakta kalmak için çok emek sarfediyor, belki çok haksızlığa uğruyorum fakat, kişiliğime zarar verilmesine izin vermiyorum.
En büyük zenginliğin, duygusal bütünlük olduğunu düşünüyorum. Duygularını yitirmeyen insanlar, çevrelerini kontrol etmeğe gerek görmezler diye düşünüyorum.