SAKIN İNSANIM DEME KENDİNE
SAKIN HA! İNSANIM DEME KENDİNE
Bunalmıştım sıkıntılıydım ne yapabilirdim gibi düşünceler içerisinde yürürken, kendimi otogarda buldum. İlk otobüse bir Ankara bileti aldım. Otobüsün kalkmasına on dakika vardı, bir sigara yakıp gezinmeye başladım. Sigaramı söndürdüğümde kaptan yerine geçmişti. İçeri girip 27 numaradaki yerime oturdum. Tüm koltuklar dolu bir yanım boştu. Hareket ettik biraz ileride köprübaşında durduk ve bir yolcu aldık. Adam selam verip yanıma oturdu. Bana istersen cam kenarına geçebilirsin dediğinde böyle iyi olduğumu söyledim. Daha koltuğa oturmasıyla gıcık olduğum o soruyu sordu.
-Hemşerim memleket nere.
-Hemşerim dedin ya.
-İyide neresinden
-Tabanından.
Kendisini bir düşünce sarmıştı sustu. Şimdi düşünüyordu tabanı neresiydi daha önce hiç duymamıştı. Beyninde sorunun cevabını bulamayınca tekrar sorma cesaretini kaybetmiş sohbet faslına başka bir konuyla devam etmeyi kafasına koymuştu.
-Hemşerim ne iş yapıyorsun.
Susuyordum konuşmak içimden bir türlü gelmiyordu, bu yılışık adamsa konuşmak cümleleri mavzer kurşunu gibi arka arkaya sıralayarak mutlu olmak istiyordu. Evet, o saniyelik düşünce atmosferinde bulmuştum. Bu adama dersini vermeliydim, bundan sonra yolculuk yaparken başkalarını rahatsız etmesin.
-Benmi ne iş yapıyorum.
-Tabiî ki sen mesleğin nedir?
-Beklemek.
-Nasıl yani vallahi anlamadım.
-Bak arkadaş rahatsızım
-Geçmiş olsun neyiniz var.
-AİDS hastasıyım.
-Nasıl yani.
-Dedim ya AİDS hastalığı bulaşıcı bir hastalık, terden ve ağızdan geçtiğide yeni tespit edildi. Konuşurken ağzımdan çıkan bir zerreden mikrop sanada bulaşabilir.
Adamın tüm neşesi kaçmıştı cama doğru alabildiğince sokuldu. Bu esnada çay servisi başlamıştı muavinin verdiği kolonyalı mendili o kadar seri bir hareketle açtı, elini yüzünü biraz önce bana dokunan kolunu yırtarcasına siliyordu. Oturduğu yerden doğruldu önce ön koltukları kontrol etti sonra arkadakileri boş yer göremeyince geri oturdu. Kim bilir beyninde ne senaryolar yazıyordu, maazallah ya hastalık onada bulaşırsa ne olurdu hali kime nasıl izah ederdi. Kendisine ne içersiniz diye soran muavini dahi artık duymuyordu. Elimle bir dürttüm, adamın yüzünü görünce çok acımasızca davrandığımı anladım. Alnı boncuk boncuk terlemişti artık yapacak bir şey yoktu.
-Ne içersiniz
-Yok ben bir şey almayım.
-Beni ilerideki benzinlikte indirirmisiniz.
-Olur
-Size iyi yolculuklar tekrar geçmiş olsun.
Adam inmişti hayretler içinde kalmıştım. Ölüm çok korkunç olmalıydı şimdi bu adamcağız tahlil falanda yaptırır. Grip dahi olsa acaba hastamıyım korkusunu yaşayacak bir tipe benziyor. Yazık zavallı adama gibi düşünceler içerisinde uyumuşum. Gözlerimi açtığımda Ankara’daydım Aştide inip metroya binip Kızılay da indim. Güven parktaki o taş koltuklardan birisine oturup insan selini uzunca bir süre izledim. Bir koşuşturmadır gidiyordu. Ne kadar çok insan var diye düşündüm. Kimi hüzünlü kimi mutlu, bazısı sıkıntılı bazısı rahat. Saatime baktığımda saatin 13.30 olduğunu gördüm.
Başbakanlığın olduğu o caddeden yukarı doğru çıkarken kameralar dikkatimi çekti, her beş metreye bir kamera. Başbakanlığın korumalarından bir tanesinin bakışım dikkatini çekmiş olmalı ki yanıma geldi.
-Selamünaleyküm
-Aleykümselâm
-Nereye gidiyorsunuz beyefendi yardımcı olayım.
-Bakınıyordum şöyle arkadaş yasakmı.
-Olurmu ben sadece yardımcı olmak için sordum.
-Ateşin varmı arkadaş.
-Hayırdır ne yapacaksınız.
-Kendimi yakacağım,
-Şaka yapıyorsunuz
-Herhalde sigaramı yakacağım.
Cebinden çakmağı çıkartıp sigaramı yaktı. Teşekkür edip yukarı Türkiye Büyük Millet Meclisine doğru yürümeye başladım. Meclisin ziyaretçi kapısına geldiğimde elimde tuttuğum montu sırtıma giyip içeri girdim. Görevli polis memuru güvenlik kapısından geçerken üzerinde ne varsa masaya koyarmısınız dedi. Ceplerimde ne varsa hepsini masaya koymuştum. Küçük çakı bıçağımı da avucuma aldım kıllık yaparlar diye. Diğer polis komple bir aramadan geçirdi. Cüzdana kadar kontrol eden memur teşekkür edip kimliği uzattı ve devam edebilirsiniz dedi. Merdiveni çıkıp ziyaretçi kartı almak için yaklaştığımda bir polis yanıma geldi.
-Kimi ziyaret edeceksiniz beyefendi.
-İnsan Hakları Komisyonunu
-Kimliğinizi alabilirmiyim,
-Buyurun
-Şimdi siz burada biraz oturun
-Tamam
Yarım saat kadar bekletilmiştim. Her gelen giriyor ben bekliyordum ne kadar utanç verici bir durum diye iç geçirdim. Nice sonra polis memuru yanıma geldi ve içeri alamayacaklarını kibar bir şekilde izah etti.
-Neden içeri alınmıyorum. Sicilimmi bozuk,
-Aksine siciliniz temiz çıktı.
-İyide kardeşim neden içeri alınmıyorum.
-Genel kurul var, randevunuz yoksa giremezsiniz.
-Bunca insanın randevusumu var
-Zorluk çıkartmayın lütfen
-Tamam, o zaman randevu alırız.
İnsan haklarını aradım ve kapıda sorunla karşılaştığımı bildirdim. İçerideki görevli tamam biz ararız dedi ve kapattı.15 dakika sonra görevli memur tekrar yanıma geldi ve içeri alacaklarını yalnız güvenlik eşliğinde bu görüşmenin olacağını belirtti.
Biraz sonra iki tane sivil güvenlik görevlisi eşliğinde kapıdan geçmiş Hepimizin olan meclisimize bir cani, bir katil, bir terörist gibi girmiştim. Ben ne bir katildim. Nede cani ya da Mehmet’e kurşun sıkan terörist aksine bu güne kadar hiç suç işlememiştim. Bu günse tek suçum kendime insanım demiştim. Sakın ha insanım deme bir daha kendine.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.