BY PAS OLDUĞUM YAZI
‘Bir yazar en çok yazısı itibariyle hangi hususta eleştirilir?’ denilse ve bu soru bana doğru yöneltilse derim ki bugün benimle muhatab olan cemiyetin sıkıntısı: çok eski kelimeler Arabca, Farsca ve Osmanlıca’yı seçmemdedir.
Öte yandan sık sık eleştiriye maruz kaldığım taraflarımdan birisi de çok manidar ve ağır ifadeler kullanmama dairdir.
Düşünürüm; Galile, Dünya için yuvarlaktır lâfını edince neredeyse Giyotin’e baş verecekti; Menderes, dün, Aydan’ın Aşk-ı Memnu’suyla muhakeme edilip beraate uğrasa da, bugünkü AKP dâvâsının uzağında ve malûm güçlerin tuzağındaki öteki iddialarla, aylarca eza ve cefaya maruz bırakıldı. Üstünde söndürülen sigaralarla kabuk bağlayan derisinin muhafaza edemediği bedeni, o müthiş hıncın nihai tarihi 17 Eylül 1961’de dârağacında tarihe geçti.
İşte, bir çok misali bağrında barındıran ve dolayısıyla cemiyeti, zaman zaman süründüren bu bu hâl, nesilden nesile sirayet ederken, binlerce yıllık dil, din, iman, ahlâk, fazilet ve sadakate dair gelenek ve görenekleri de yok etmeyi başardı.
Hak ve hukuk diyorsanız eğer.. Eğer, bu toplumda önder sıfatı taşıyan ve yetişmesi çok zor görünene saygı ve adalet diyorsanız, Galileo’nin başına niçin Giyotin’i indirmeye tevessül buyurup işi müebbetle bağladınız ve 8 yıllık göz hapsi hayatının 6 yılını kör yaşamasına rağmen ‘Hürriyetiniz’den bir kırıntı ihsanı göstermediniz. Ve; boğazına yağlı urgan geçirdiğiniz Menderes’i niye Musalla Atı’na bindirdiniz?
Madem ki insanlar arasında adalet arayıcısıysanız niçin Menderes’e halâ hakaret de., Deniz Bey’’in Aşk-ı Memnu’sunu ortaya koyan vicdan muhakemesine dünya fırtınasını koparmak.. Bu insanlık, hakikaten iki yüzlü ve fikir hokkabazı. Zamanı mekânla, imanı dekanla, adaleti bakanla karıştırıyor..
Siz ne zamandan beri İncil veya Tevrat’ın öyle uluorta tartışıldığına vakıfsınız? Amma konu Kur’an-ı Azimüşşan olunca, hadis yamyamları çıkıyor ve birkaç devşirme risale parçasıyla İslâm’ı Miraç’tan düşürüyor. Mevlid’i hurafesiyle karalıyor, Kadir-i Mutlaka, -hâşâ- Peygamber’e ‘sahtekâr’ diyecek kadar ’yok!’ diyor. Pek tabii iblislerin işine geldiğinden, devrin bu yerli kâfirlerine ’hop bre Şeytan!’ diyecek bir melek taraftarı çıkmıyor.
Hz. Ali’yle kurulan ’Mülkün Temeli Adalet’, temellerini sağlamlaştıracakken, çürüme gösteriyor. Yürekler ve yürekleri taşıyan başlarda zemberekler kırılıyor. Bir kimsenin üzerinde hakkı olmayan kimse, bir kimsenin üzerinde hakkı olan diğer kimseye, "mülkün temeli dediğin o senin adaletinin içine" köpürüşüyle saldırıyor.
Her şeye hâkim zannettiğimiz akıl; mevzuu iyilik, hoşluk ve sıkıntılardan reha olunca karaya vuruyor ve duruyor. Mevzuu, Hakk’a iman, kalbe Kur’an ve hayata Hadis nakşedene gelince, aklı ve fikri büyük bilinenler Nemrud’un ateşine odun olacak kadar yakıcı bir hâl alıyor.
Ya çare.. Asırlardır, bu toplumun inanç ve iman menzilinde yer almışlarına ’yobaz’ gözüyle baka baka, Ad ve Semud kavmine taş çıkartacak kadar işi ileriye götüren şerlilere, ya ibret ve sekaret nerede?
Durup durup Misyoner’lere tavır sarkıtan ve öfke dağıtanlar, niçin, içlerindeki kendileri gibi görünüp en kâfir, en fitnebaz, en fücurkâr olanlara dersini veremiyorlar.?
En ekmel; yani en mükemmel ve müstesna bir dinin, vahiyle veya hadislerle çizdiği yola koyulanların aklını bulamaç gibi karıştırıcı ilim yoksullarına dünyayı dar edemiyorlar.
Dünya’nın ne kadar ızdırab verici ahlâksızlığı varsa, teşhirde Batı’ya, hattâ Doğu’ya bile fırsat vermeyen milletten olmak, bu şerefli millete yakışıyor mu?
Sonradakilere göre masumdan olanların asılışına şapka çıkaranların, birkaç günlük gözaltılara, yoğun bakımlar, tansiyon ve şeker komaları üzerine hikâye ürete ürete milletin iktidarına isyan etmeleri hangi ölçüye sığar. Ne demiştik.? “Osmanlıca yazıyorsun, anlayamıyoruz. Dili ağır, ilmi yazılar yerine öz Türkçe yaz. Tüm, olanak, olasılık, yanıt, kanıt, öteleme-çöteleme, söylem, eylem, kazanım, öğüt, uğraş, otlangaç ve kamusal doğurgaçlı cümlelerin niye yok. Diline halâ ’diye düşünüyorum’u düşürmediysen, ‘devrin nesline bir şeyler vermiyorsun” fikriyle eleştiriliyorsun. Evet öyle..
Şimdi çağın manzarasına bir bakalım mı? Kaç defadır ele aldık. Nesiri şiir diye yutturanlar ’şair.’ Milletin milliliğine hakaret uyduranlar ‘sanatçı.’ Kur’an ve hadislere dil uzatanlar ‘ulema.’ TV denilen illetlerde koca arayanlara, karı ayarlayan bayanlar, ‘dest-i izdivaççı.’ Özü senden ve benden kopuk ne kadar gevezelik dizi varsa al sana ‘film.’ Yerli, doğru dürüst bir çizginin olmaması gam değil. Batı propagandalı ya devşirme çizgilerle, ya da büyücü Selena’larla büyütülen bir neslin var.
Sokaklarda omuz atan gençlik, batakhanelerde madde uğruna batan gençlik. Chat’le başlayan aşkların üstüne yağdırılan kriz kurşunları.. Hepsi mubah da.. hepsi hoş ve kabul de.. Senin bin yıllık kültürüne, gelenek ve ananelerine sadakatın niye kambur? Niye safsata, yeninin yanında eski? Evet.. bu milli davranış ve ananevi tutumlarından dolayı hor görülen bir kitleye fosil, yeni nesilin alışkanlıklarına basamak teşkil eden yenilikçilere de aydın gözüyle bakılan bir Türkiye; esasında yaprak vermeyen dalları çürümeye yüz tutmuş, birkaç asırlık Söğüd’e benziyor. ..Ve sanki, köhne kovuklarında Baykuşlar Nevbet çalıyorlar, Örümcekler ağ örüyorlar.. İşte, son anlarımın ruh manzarası bu.. Ve benim âlemim bundan ibaret..