- 699 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
düş/me
Uzun bir gecenin sabahındayım. Her dakika yeni bir kabusun eşiğinde geçen rüyalar dizisinin bittiği, gün içinde yeni bir kabus görme korkusuyla yoğrulduğum bir sabah içinde…Çağırdığım için mi geliyor kabuslar, korktuğum için bin bir korkuya bulanıyorum? Ve istemek…unutulmuş istemelerin öğle sonrası bir sağanak gibi üzerime tutulduğu şu an evet tam da şuan istiyorum. Kör kuyulardan çıkmayı, uzun bir yola düşmeyi, yolda kendimle didişmeyi… Sonra denizin hiç olmadığı, hiç var olmadığı bir limanda deniz türküleri söylemeyi. Özlemeyi…hasretle kavrulmayı kızgın güneşin tenimi yakarcasına değdiği gibi ruhuma da değmesini...
Ben yazlık sinemaları, her hafta oynana tiyatroları, sahilde akşam yürüyüşlerini değil kızgın güneş altında kavrulmayı istiyorum. İlk defa…ilk defa…gözyaşlarımın tuzunu dudaklarımın emdiği bu sabah, bir ışık bekliyorum. Kader deyip yüklemişken bunca yaşanmışlığı sırtıma, yeniden yaşamak istiyorum yaşanmamış bir yerde. Yeni bir ses duymak ümidiyle. Tanıdık bir seslenişle. Gözlerindeki parıltıyı, merakı, bilmediği her bir şeyi gözlerinde feryat figan anlatan o sesi… bir yabancıya dokunurken içinin titremesi gibi değil bin yıldır tanıyıp içselleştirmesi gibi bana kol kanat germesini, şehrin kapısından yalnız girişimin bilmem kaçıncı yılında şehrin kapılarının bir değil binlerin açıp uğurlamasını. Yolculuğumun başka bir iklimde sürmesini ama hep sürmesini. Özlemi gözlerime sürme diye çekip yol yol arşınlanmayı istiyorum.
Ben işte bu sabah çok şey istemiyorum. Sadece kabuslardan arınmış bir düş…