- 1006 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Siyaset İletişimin Mesajları
Siyasetin en genel anlamı , ’toplumun tümünü ilgilendiren veya toplumu oluşturan birimle arasındaki son aşamada meşru yola dayanarak düzenleyen faaliyetler bütünü’ ya da ’toplumdaki değerlerin paylaşımında çatışma, mücadele ve asıl olarak da iktidarı ele geçirme ve kullanma’ olarak tarif edebiliriz.
Bir toplumda ’yönetim’e talip olanlar için iktidarı elde etmek, kullanmak ve devam ettirmek temel amaçtır. Bunun için toplumun desteğini kazanmak yani ’ ’rıza’ yı elde etmek ve sürdürmek gerekir.
Toplumsal destek/rıza, yönetilenlerin gözünde yönetenlerin ve onların uygulamalarının meşruiyet kaynağıdır.
Yönetenlerin ve onların uygulanmalarının meşruiyetini sağlayan ’rıza’nın sağlanması ve değişen toplumsal/ siyasal koşullarda yeniden üretilmesi, yönetilenlerin ’ikna’ edilmesiyle mümkün olur. Tarih boyunca sosyo-ekonomik ve siyasal gelişmelere bağlı olarak gelişen ’rıza’yı sağlamaya yönelik ’ikna’ metotları siyasal iletişim olgusunu ortaya çıkarır.
Siyasal iletişimi belli ideolojik amaçlarını topluma, belli guruplara, kitlelere, ülkeler ya da bloklara kabul ettirmek ve gerektiğinde eyleme dönüştürmek, uygulamaya koymak üzere siyasal aktörler tarafından çeşitli iletişim tür ve tekniklerinin kullanılması ile yapılan ‘’iletişim’’ olarak tanımlayabiliriz. Kısaca siyasal iletişim, iletişim ve halkla ilişkiler tecrübesinin politik alana taşınması olarak tarif edilebilir.
İletilecek mesajların etkinliğini artırmak ve hedeflenen amaca ulaşmak için toplumun ihtiyaçları, eksiklikleri, özlem ve idealleri, kültürü, seçmen eğilimleri, sosyal sınıflar tespit edilir, mesajın içeriği bu esaslara uygun bir biçimde dizayn edilir. Mesajların etkinliği, bir yönüyle kısalıklarına, çarpıcı üsluplarına, anlaşılabilir ve akılda kolay tutulabilir olmalarına bağlıdır. Yani kısaca ’az sözle çok şey ifade etmesi’ istenilir.
Ülkemizde seçmenlerin, parti liderlerini tanımlama için, ’Başbuğ’, ’Mücahit’, ’Baba’, ’Karaoğlan’ gibi her biri sosyo kültürel anlamlarla tanımlamalara dayalı stereotipileri kullandıkları, bunların zaman zaman siyasal afiş ve ilanlarda geçen mesajlarda yer edindiği görülür. Bu tanımlamalar aslında paylaşılan ve uzlaşıma dayanan bir yapıya sahip olup, kültürün bir parçası; kültürel bir üretimdirler.
Alpaslan Türkeş için kullanılan ’Başbuğ’ Türk tarihinde önderler için kullanılan bir stereotipi olmakla özellikle milliyetçi siyasal geleneğin liderini tanımlamada en elverişli enstrümanlardan biri olarak belirmiştir.
Necmettin Erbakan için kullanılan ve İslam’da cihat eden kişileri tanımlayan ’Mücahit’ liğin bir siyasetçi için kullanılması İslam’ın siyasallaştığını gösterdiği kadar, Türkiye özelinde İslam’ın siyasallaşmasının sosyo-ekonomik ve siyasal alanda yaşanan olay ve süreçlere karşı mücadeleci bir tavır olduğunu ifşa etmekle oldukça anlamlıdır.
Süleyman Demirel için kullanılan ’Baba’ lakabı geleneksel cemaat hayatından aktarılan bir stereo tiptir. Cemaat hayatının merkezi evidir. Ev içinde baba merkezdedir ve bütün otorite onda toplanmıştır. Anlaşılan cemaat hayatının gelişimi ve değişmesi ile birlikte babanın otoritesi bir lider üzerinden siyasete taşınmıştır.
Bülent Ecevit için kullanılan ’haydi bakalım bizim oğlan’ şeklinde ifade edilebilecek ’Karaoğlan’ yakıştırması gündelik dile ait bir tanımlama olarak, ’içimizden biri’ imajı vermektedir.
Bu stereotipilerin her birinin kültürel birer üretim oldukları ve belli bir toplumsal tabana hitap ettikleri gayet açıktır.
Anadolu’da hemen her köy ve kasabada insanların belli özelliklerine binaen çeşitli lakaplar takıldığını, kimi zaman da bu lakapların lakap takılan insanın gerçek ismini unuttururcasına sıklıkla kullanıldığı hatırlanırsa siyasal liderlere takılan lakapların sosyo-kültürel dünyamızı yansıttığı kadar, lakap takmanın da aslında Türk toplumunun geleneklerine gönderme yaptığı ortaya çıkmaktadır.
Mustafa Macit, Türkiye’de Toplumsal Değişim ve Siyaset, kitabından alıntılanmıştır
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.