SARI SÜPÜRGE
Böğürtlenlerin arasından uçarken yolumu şaşırdığımı sandım, karşıma çıkan çıplak bir araziydi. Biraz soluklanıp tekrar havalandım. Geldiğim yöne tekrar dönerek uçmaya başladım. Devedikenlerinin yakının da olan yuvamı yaklaşık yarım saattir bulamıyordum. Her zaman gittiğim yolları tekrar tekrar denedim. Yorgun düşmüştüm ve Ayşen Hanımın camına ilişip birde yukardan görmek istedim. Pencere kenarından da tam gözükmüyordu. Üç tane dev gibi binanın arasında kalan küçük bir çalılıktı sadece..
Tam uçmak üzereydim ki Ayşen Hanım her zaman ki saattinde pencerenin kenarına akşamdan hazırladığı ekmekleri ufalamaya başlamıştı bile. Onu bu zamana kadar hep hayranlıkla izlemiştim ama bugün başkaydı. Evimin yolunu bulamamanın sıkıntısıyla penceresine kanatlarımı vurarak telaşımı belli ettim.
Artık beni tanıdığına tamamen inanmıştım. Birbirine benzeyen onca çalıkuşunun içinde beni tanımasına artık şaşırmıyordum. Ayrıca bana bir de isim takmıştı, Sarı Süpürge diye seslenirdi. Benimle uzun uzun konuşur, her şeyini anlatırdı. En çokta Amerika’da yaşayan kızından bahsederdi, onun hayvanlara karşı olan sevgisini gözleri dolarak anlatırdı. Derdimi ona nasıl anlatmalıydım. Onun ve benim hislerimin çakıştığı bir nokta vardı bunu biliyordum. Dikkatini çekmekbilmek için önce pencereye kanatlarımı vurdum, çalılara doğru uçtum, tekrar pencerenin kenarına geldim.
‘’-Neler oluyor Sarı Süpürge, nedir bu telaşın?’’ derken, bir yandan beni izliyor bir yandan da heyecanını gizleyemiyordu. Off konuşamıyordum işte..
Son bir hamleyle pencereye kanatlarımı vurup saçlarının etrafında dolandım ve çalılıklara doğru uçmaya başladım. Bütün derdim yumurtalarımdı, yavrularım..
Yanına döndüğümde, ‘’ Anlaşılan senin bir derdin var seni bu kadar huzursuz görmemiştim,’’ dedi. Çalılıklarla ilgili bir derdimin olduğunu sonunda anlatabilmiştim.
‘’Şimdi aşağıya iniyorum Sarı Süpürge, bakalım derdin neymiş…’’
Ayağı aksadığı için beşinci kattan inmesi biraz zaman aldı. Diz kapaklarından geçirdiği bir ameliyattan sonra sol ayağında hafif bir aksama kalmıştı.
Ben ondan önce çalılığa inmiştim. Uzaktan sesi öfkeli ve çok gür çıkıyordu. O narin, zarif sesli Ayşen Hanım değildi sanki. Aynı zamanda ikinci blokta oturan Haşim Amcanın sesi de geliyordu. Onun da sesi öfkeliydi. Ben hâlâ ne olduğunu anlayamamıştım. Olan biteni öğrenmek için yanlarına yaklaşmaya karar verdim.
‘’- Haşim Bey, Haşim bey utanmıyor musun? Yaşını başını almış birisin, hiç mi bilmiyorsun bu çalılıklar da kuşlar ve bazı hayvanların yaşadığını, yuvalarının olduğunu, ne yaptın çalılığa böyle? ’’
Yuvamın başına gelenler aydınlanmaya başlıyordu.
‘’- Ayşen Hanım gidin evinize de sabah sabah beni günaha sokmayın’’
‘’- Elinizdeki o tırpanı bırakmazsanız eğer hiçbir yere gitmem.’’
Haşim Amca, elindeki tırpanı toprağa bırakıp, Ayşen Hanımın yanına ilerlemeye başladı. Ben de ona zarar verecek diye korkmaya başladım.
‘’- Gelin sakin sakin konuşalım Ayşen Hanım. Sizin hayvanlara karşı ne kadar duyarlı olduğunuzu biliyorum. Aslında ben de hayvanları severim. Sevmesem evimde iki tane kanarya beslemezdim’’
‘’- Söylediğinize bakın bir de yaptığınıza! O çalılarda binlerce hayvan yaşıyor Haşim Bey! Sarı Süpürgenin yuvasıda orada!’’
‘’- Sarı Süpürge de ne oluyor?’’
‘’- Benim çalıkuşum. Tam da yavrulama mevsimi. Bekli de onun yuvasını altüst ettiniz. Yumurtalarına da zarar vermiş olabilirsiniz,’’ dedikten sonra Haşim Beyin yüzü al al oldu, başı önüne düştü. Yüzünde pişman olmuş bir ifadeyle:
‘’- Hadi Ayşen Hanım, yumurtaları arayalım, belki hâlâ sağlamdırlar.’’
Onların bulunduğu bölgeye doğru uçtum. Onlar bir taraftan ben bir taraftan yumurtalarımı aramaya başladık. Epey zaman geçmişti. Tam umudumu yitiriyordum ki Ayşen Hanım neşeli bir çığlık attı.
‘’- Buldum onları,” diye bağırıyordu. Heyecandan kanatlarım birbirine dolandı. Öyle acele ediyordum ki küçük yüreğim yerinden çıkmak üzereydi. Ayşen Hanım da uzaklardan bana Sarı Süpürge diye bağırıyordu. Yanlarına vardığımda üç yumurtamın da sağlam olduğunu görünce, hem Haşim Amcanın hem de Ayşen Hanımın etrafında deliler gibi dönerek uçmaya başladım.
Serin bir rüzgâr otları denize doğru eğdi. Arkasından karanlık yağmur bulutları geleceği kesindi.
Ve ben gelmekte olan yağmurların ıslatacağı bu akşamı, her zamankinden daha mutlu bir şekilde karşılamaya hazırdım.
YORUMLAR
Çok güzeldi Seniha
O hassas, duygulu yüreğinle, kuş kanadı çığlıklarınla duyurmuşsun, hayvan sevgisini, eminim yazını okuyan herkesin gözü kuş yuvalarına takılacaktır. Bambaşka bir sevgidir hayvanları sevmek, güzeldir, mutlu eder. Eline, yüreğine sağlık. İyi ki yazıyorsun. Devammm. Sevgilerle, dostlukla kal.
Sevgili Seniha, konu seçimin ve öykü anlatımın o kadar canlı ki, insanı alıp içine sokuyorsun.
İnanın o çalıların içinde ben de varmışım gibi hissettirdiniz. Çok akıcı bir kaleminiz var. Hiç bir cümlesinde dile takılan bir yeri yok.
Allah vergisi vesselam... Sen yazarken zorlanmadığın gibi, biz de okurken zorlanmıyoruz...
Mirac kandilinizi ve güzel yazınızı kutlar, sağlık ve mutluluklar dilerim...
Sevgilerimle...
Yazınızı okuyunca içim burkuldu biliyor musunuz? Neden mi? Evimizin arka cephesinde ufak balkonumusu ama kapısı olmayan bir yer var, oraya girip temizlemek çok zor oluyor. Camdan atlıyorum ve çok dar( niye yaptıysa müteaHHİT). Geçen gün temizlik yaptım, orayı da süpürüp, sildim. İçinde biraz çalı çırpı vardı attım. Akşam kızım gelince farketmiş;
---Anneeeee... diye br bağırışı vardı ki, korktum. Koştum gittim yanına. Meğer oraya kuşlar yuva yapmış 2-3 gündür oradalarmıştı. O kadar üzüldüm ki... Şu an kendimi Haşim Bey gibi hissettim:((((
Sevgilerimle...
mavideydisevgi tarafından 7/8/2010 2:12:12 AM zamanında düzenlenmiştir.
Seniha hanım, çok güzeldi öykünüz, ellerinize yüreğinize sağlık.Zannettim ki camı açsam sarı süpürge benimle de dertleşmeye gelecek.Bir çalıkuşu ile bir bayanın dostluğu, akıcı bir biçimde işlenmiş, güne gelebilecek bir yazı, tebriklerimle...
çingene
Aslı budur, ben her sabah onları dinler ve izlerim.. Çalılıktaki tüm hareketleri de takip ederim. Bu yazıda öylece çıkıverdi..
Sarı Süpürge hayal değil yani, belki birgün sizin de pencerenize konar da dertleşirsiniz benim gibi..