- 978 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kimliksizdir Gecelerin
Avucumda gülüşünü tutuyorum, ağladığında vermek için
Serseri bir sevdanın öpüşünden kıskanıyorum seni.
Bir sevda karanfili kopardım yüreğimden, gizemine
Kutsal bir saray yaptım sana, yüreğimde otur diye.
Hiç söylenmemiş kelimeler biriktirdik içimizde bir Çigan müziğince. Çingene çalgıcılara anlattık durduk asil sevdamızı. Birbirimize yüreğimizi damıtıp hasretlere sarıldığımızda, bildik bir giz sarardı ikimizi. Bir rakkase gözlerini dikerdi gözlerimize ve unuttuğumuz danslara çağırırdı bedenlerimizi.
Tuhaf bir aşkın göz kapaklarını aralardık yağmurlar bizi ıslattığında. Yorgun topraklara gözyaşlarımızı döker, umudun çıkmaz sokaklarına dalar dalar geri dönerdik. Bir yakamoz ışıltısı çalardık mavi denizlerden. Acırdı canımız, gün yorgun şehrin üzerine düşünce. Eteklerimizdeki kelimelerden son bir şarkı düzüp, düşerdik yollara.
Gecenin damar sürgünleri dolanınca gövdene aşkı düşünürdün inatla. Acele çağrılar bırakırdın umutla. Gözlerindeki yaşları aynalarda izler, hâlâ bitiremediğin bir filmi yine beklemelere alırdın. Bir boşlukta sallanan geçmişine hiç aldırmaz, gelecek güzel günler adına hayallere dalardın.
Binlerce öpüşün ıslaklığı sarardı vücudunu ansızın. Rotasız gemilerin kayalıklara çarpar, iç çatışmaların sulara yansırdı. Biterdi sonra sevgiyle beslenmelerin. Tırnakların bedenini dolaşır, satır aralarına gömdüğün suretlerinde yeni hedefler çizerdin kendine. Oysa denizler karanlık, sular soğuktur. Ve sen aslını hiç bulamayacağın gece yarılarında yalnızlığın o inanılmaz sesini dinlerdin.
Parklara inince yolun, kağıt helvalar isterdi canın. Çığlık çığlığa oyunlara dalan çocukları izlerdin dalgın gözlerinle. Onlarca sevdalının isimlerini kazıdığı banklara ilişir, uzaktaki gemileri seyrederdin gün batımlarında. Denizden esen meltem saçlarını savurunca kendine gelir, biçare yalnızlığına sessizce söverdin.
Gecelere dönerdin yeniden yüzünü. Hiç sevmediğin, sevemediğin zifir karanlıklarda kendini arardın. Hesaplayarak bitiremediğin, adımlayarak geçemediğin yollar çizerdin ak kâğıtlara. Masum düşüncelerinden çelişkili bakışlar sunardın seni sevmek isteyenlere. Ağlamalara hazır, patlamayı bekleyen dudaklarından bir kahkaha yükselince boş verirdin seni üzen, yıpratan her şeye.
Kimliksizdin, kimsesizdin ve direncini yoklardın sevdalar kapını çalınca. Sana direnme gücü veren yıldızlarını severdin yalnızca. Gökyüzünden bir yıldız seçip açardın yüreğini sevgiye. Saatler tersine döner, akrep yelkovanı sokarak bırakırdı zamanı çevirmeyi. Masum tercihlerin olurdu arada bir. Aldanmaların tekil kalırdı geceye hükümlülüğün sona erince.
Yıllardır biriktirdiğin dileklere bilinmeyen yönlerini sıvadığında, oksijensiz mekânlardan kaçarak gelirdin çadırıma. Benliğinin bende olduğunu unutup sana ulaşmama izin vermezdin inatla. Aşklarımı didikler, olanaksızlığını paylaşırdın benimle aykırı bir sevdanın. Kendimi kaybettiğim boyutlardan gözlerinle beni geriye getirir, hayatımın sancılı tortularını silerdin sevginle.
Ardından biriken gözyaşlarını ucuz bir bahaneyle boşaltırdın ovalarıma. Kıraç topraklarım deşilir, boy verirdi filizlerim. Kollarına, dudaklarına ve yüreğine vurduğun prangalar yine çözülmez, yine ağlamalara açardın göz kapaklarını. Seninle ben gizemin kızı sevdalıyız isimsiz bir sevgi çiçeğine ve durmadan arıyoruz kayıp kentlerde sevgiyi. Aramızdaki tek fark, suskun kelimelerden diktiğimiz saraylara ulaşamamak. Gözlerimizdeki prangalar çözülmedikçe sen ağlamaya, ben de yazmaya ara vermeyeceğiz.
Selahattin Yetgin