- 566 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
26 yıllık ızdırap bedeli
HAŞİMLER
1975 de başlanan inşat dan sonra, 1984 Yılında Arslantaş barajında su tutulamaya başlandı.Birçok köy sular altında kaldı,En büyük yarayıda maalesef HAŞİMLER aldı.
Haşimler, Muhtarlık olarak gökahmetli köyüne bağlı idi.Gökahmetli de su altında kaldı,Komşuları vardı Çaylılar,ibişler,Tahtalı,Karapaşalar gibi hepsi su altında kaldı.HAŞİMLER bir yetim,öksüz çocuk gibi ortada kaldı. O dönemde anacık köyü Haşimlere sütannelik yapmaya başladı. Bu birazda Zorunlu oldu zira haşimlerin çıkış kapısı sadece anacık tı,Ya yüzmeyi öğreneceklerdi yada eyvallah Anacık diyeceklerdi.Enteresandır ,Haşimlerin hepsi ağa çocuğu, o yüzden, ne süte nede sütanneye uzun süre alışamadılar.
Turaç kovalanan ekin tarlaları, gölgesinde Allah öküzü kapıştırdığımız söğüt ağaçları, cırnavuk seslerinin yankılandığı kavak ağaçları, mercanın ve sarıkızın otladığı otluk merası, karpuzuna karate yaparak oynadığım bahçeler, bir anda arslantaş barajı sularına zorunlu kucak açtı, Ceyhan nehrinin azgın suyu, çeşitli balık ve su canlılarına bu istilada, yağmada yataklık etti. Hiç tanımadığı bu darbeci misafirler karşısında yılanlar, kurbagalar, fareler kadar köy haklıda bu istilaya şaşırdı.
Köyün yarısına kadar ı 180 derece paralel sulara gömüldü. Eskiden Uzun süren su ve bent kavgaları olurdu, köyde. İlahi adalet dedi ki, alın size su, gömülün suya. Belki bilemem. Yâda beddua almışlardı Dam yerinin sahiplerinden. Belki bilemem. Köyün Ağaları, Ucsuz bucaksız ovanın sahipleri birer birer köyü terk ettiler.
Ömer ağa, İsmail ağa, Fakı ağa, Hamit ağa, Avşar ağa
Hepsi, Hakkın rahmetine kavuşmuş olan bu ağalar, bir zamanlar köyde hüküm sürdüler. Misafirperver, kadir kıymet bilen, selamıyla iş bitirilirdi. Bir dönem yukarı dağ köylerinden ameleler, ırgatlar gelip aylarca Haşimlerde kalır Yıllık nafakalarını kazanırlardı. Kavun, karpuz, Bostan(salatalık),Meke (mısır),Buğday Ve Pamuk Traktör naylonlarıyla(römorkla) haralarla Kadirli,Haruniye ,Osmaniye,Ceyhan ve Kahramanmaraş?a Taşınır pazarlanırdı. Antepten ,Maraştan tecirliden çerçiler eksik olmazdı köyde.
Uzun Kış gecelerinde, köylü bir evde buluşur, ocak başlarında, kadın, erkek, genç, yaşlı ayırt edilmeden PEÇİÇ oynarlardı. Bir tarafından sıkıca düğümlenmiş Havluyla dayak atılırdı yenilen kişiye.
Köylümün, atalarımızın, babalarımızın ellerine tutuşturulan üç kuruş istimlâk bedelleri beklide tarlalarının son hasatlarından elde edilen gelir kadardı . Evet, işte bizler ve bizden sonra gelen kardeşlerimizin hiç biri Balıkçı olamadı.(güden hasan denedi o da olamadı).Köylünün, kavak ağacından yaptığı kayıklar baraj suları sulama amaçlı salındığında dut ağacında asılı kaldı. Peki, gırtlağımıza kadar suyun içinde iken neyin bedelini ödüyoruz. Kime ne kazandırıyoruz. Sayın Halet Çambel ve namı değer çoban sülünün fantezisinin bana ve köyüme ne faydası oldu. Haşimler e yapılanların bedeli ödenmesi lazım değimli. Devlette devamlılık esastır KEY ve NEMA yı ödeyen, Terör zarını ödeyen devlet, Haşimlerin 26 yıllık ızdırap bedelini ödememesi gibi bir durum sözkonusumu acaba?
Fakı haşimoğlu /Haziran 2010
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.