Gül Mevsimi
Sultan kadın ocağa çaydanlığı koyarken söyleniyordu. – Emrine keremine şükür, bu yılda kurak gitti. El ele baş başa kaldık tığ teber. Hasan Emmi:- Hatun hele ordan benim ceketi veriver, kahveye doğru gidem , mıktarı görem de yarın ilçeye inip şu kredi işini halledelim, yoksa oğlanın düğünü bu yıl da galcek. Dedi. Sultan kadın hışımla, -Hasan efendi ,Hasan Efendi krediyi çektin diyek neyle ödeyecen, hemi mıktar sana kefil mefil olmez. Gel bir yıl daha sabredelim, seneye Allah kerim.- Sultan kadın fakirin yeni senesi mi biter. Başka çarem mi var etrafin lafından osandım gari. Ne yapıp edip bu düğünü yapcen. Nedem oğlana da yüzüm tutmaz oldu. Çocuk eskerden geleli altıncı seneye döndü. Onun akranlarının çocukları okula başlaycek nerdeyse…
Sultan kadın ceketi verirken, -Bey şimdi devir değişti.bizim zamanımızdaki gibi değil. Biz köyde esir kaldık, bir iki evlek tarlanın peşinde. İki öküz ile bir merkebin peşi sıra gittik geldik. Bir arpa boyu ilerleyemedik. -Gel şu inadından vazgeç, çocuk kasabadaki fabrikanın gece bekçiliği işine girmek için söz almış. İzin veriver gitsin, maaşlı bir işi olsun. Yağmasa da damlar. Asgarı ücüret masgarı ücüret hiç değil geliri belli olur. -Sen ne deyon hanım. Bubamdan kalan tarlaları harabeye mi çevireyin. -Nankörlük etmeyelim. -Acı zulum bu günlere o bir iki evlek yerden kazandığımız rızıkla geldik.- Bubamın kemikleri sızılar mezerde.Ben bugüne kadar el kapılarına varmadımısa o tarlaların sayesinde. Köye su geliverse bizi deli deli dellendirir o tarlalar. Mıktar geçenlerde kaymıkam beye yine demiş “Dsi” Dedekavak’ın suyunu borularla bizim köyünen Aşağı Hacılar köyüne getirceğimiş. Aman herif “Ölme eşeğim ölme, yaz gelsinde yonca biçilcek” deyi bir laf var sizinki o hesap.Benim aklım erdi ereli o su bureye getirilcek. Ne bitmez maslımış bu. Kaveye gitmeden, sarı inek gene huysuzlanır yardım ediver de bir sağıvereyin. – Nerde görülmüş herif kısmının inek sağdığı hatun. Benim rahmetlik bubam hiç anama yardım etmezdi böyle işlerde. – Hanı işine geldi mi “hayat müşterek” deyon şindi ne oluverdi de caydın, cavır olmeyesice.
Hasan efendi söylene söylene kahvenin yolunu tutar.- Yok arkıdeş bu kadın kısmına yüz vermeye gelmeyo. Yüzü buluncu astarını da isteyollar. – Senin bir kadın başınıla nerden aklın erer böyle işlere. Eksik etek. Kahveye varır, ocakçıya seslenir:- Hele Yeşil bir çay gönderiver. Yeşil Hasan efendinin yeğenidir. Yeşil usta:- Dayı nassın işler ne âlemde der demez. Sorme be yiğenim, şu bizim Hulusi’yi bu yıl da baş göz edemiycez. Ne yaparsın dayı “petrol vadı da biz mi içtik” -Bana sorarsan sen oğlanı şu gece bekçliği işine yolle getsin.-Sen yengenle ağız birliği mi ettin. Yok dayı ne edem “aklın yolu bir.” Hele lafı uzatmeyi bırak da çay ver bana. Buyur dayı “ –Taze çıktı fırından ustası geldi Gürün’den.
Derken mıktar içeri girer. Selamunaleyküm arkıdeşler, ahvaliniz nicedür? -Eyi deyem de eyi olsun be mıktar. -Hayırdır Hasan Efendi, ne sıkıntın var. Şükür Mevlaya mıktar, eme fukara kısmının sıkıntısı mı biter... Dert bir değil elvan elvan. -De bakem Hasan Efendi, "derdini söylemeyen derman bulamez." derler. Senin de malumun mıktar bizim hâllarımız... Birkaç aydır havalar kurak gider. Belimizi büken nedenlerin başında bu gelir.