- 6409 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
MADIMAK OTELİ VE BAŞBAĞLAR KATLİAMI
MADIMAK OTELİ VE BAŞBAĞLAR KATLİAMI
Kurtuluş Mücadelemizde, vatanımızın kurtuluş planlarının yapıldığı ve tüm millî cemiyetlerin tek yumruk ve tek yürek olarak birleştirildiği Sivas şehrimizin Madımak Oteli olayıyla ve Ateist Aziz Nesin`le birlikte anılması en büyük talihsizliktir.
Madımak olayındaki bariz tahrikler, derin güçlerin derinlerden gelen şeytanca planları ve o planların da harfiyyen uygulanabilmesi adına yetkili ve etkili makamların açık ihmalleri dikkate alınmadan Madımak hadisesi eksik anlaşılır kanaatindeyim.
Şiddetin ve terörün her türlüsüne karşıyım. Aynı zamanda milletimin birliğini, dirliğini ve huzurunu bozmaya yönelik her türlü kahpe niyet ve planların da karşısındayım.
O sinsi planların organizatörleri Madımak`tan kısa bir süre sonra Başbağlar`da camide yatsı namazını kılınırken genç, yaşlı, çoluk çocuk demeden 33 kişiyi yakarak hunharca, zalimce ve haince katlettiler ve basına yansıyan açıklamalarda Sivas`ın rövanşını aldıklarını söylediler.
Kartel medyası, Madımak olayını adeta bir kampanya gibi “anma ve suçlama” havası içinde ısıtıp ısıtıp gündeme getirirken, Erzincan’ın Kemaliye İlçesi Başbağlar köyünde 33 masum insanın katledilmesine sessizliğini sürdürüyor.
Sözde aydın, yazar ve kartel medyası, Sivas olaylarında ölenler için her yıl ortalığı ayağa kaldırmakta ve özellikle sol kalemler “Madımak’ı unutturmayacağız” türünden tahrik ve tehdit kokan yazılarıyla Başbağlar’ da katledilen masum insanları görmeyerek ikiyüzlü davranmaktadır. Sivas`ı her yıl abartarak gündeme getiren bazı basın kuruluşları, Başbağlar katliamını niçin görmezden geliyorlar? Yoksa onlara göre Başbağlar, Türkiye`nin bir parçası değil mi? Orada şehit edilenler bu ülkenin vatandaşları değiller mi? 150’den fazla ev yakıldı, koskoca bir köy haritadan silinmek istendi, 33 masum hunharca şehit edildi ve bu olay aydınlanmadı. Failler olayın ilk günlerinde yakalandığı halde gizli bir el onları serbest bıraktı ve sonradan yakalanma kararı çıkmasına rağmen aradan yıllar geçtiği halde ne hikmetse hâlâ bulunamadı.
Burada dikkat edilmesi gereken, bizim tarihin belirli dönemlerinde belirli iç savaşlara çekilmek istenmemiz ve bölücü kirli çevrelerin de bundan statüko, jakoben ve totaliter zihniyetin devamı ve tahkimi adına nemalanmak istemesidir. Kendi içimizde kendimizle boğuştuğumuz sürece birilerinin de gücüne güç takviyesi yapmış olacağımız gerçeği unutulmamalıdır.
Çorum`da, Maraş`ta 12 Eylül’e hazırlık olarak bu millete yaşatılan Alevî-Sünnî çatışmalarının, yine 12 Eylüle hazırlık olarak kardeşi kardeşe kırdırdıkları Sağ-Sol kavgalarının bir başka sahnesi olan Sivas olayıyla da toplumu yine başka kamplaşma ve savaş meydanına çekmek istediler. Son yıllara bakarsak laik-anti laik, dinci- dinsiz gibi kavramlar etrafında tetiklenen iç savaş hazırlıkları ve toplumdaki yansımaları, meydana gelen kırılmalar dikkate alındığında Türkiye` de bir savaş vardı ve buna her defasında yanlış isim koydular.
Türkiye’de yaşanan ve daha da yaşatılmak istenen savaşın gerçek adı; TÜRKİYE İÇİN BİR ŞEYLER YAPMAK İSTEYENLERLE, TÜRKİYE İÇİN HİÇ BİR ŞEY YAPTIRMAMAK İSTEYENLERİN SAVAŞIDIR. HATTA BU HADİSELER; GELİŞME, BÜYÜME VE MÜREFFEH TOPLUMLAR SEVİYESİNE GELEBİLMEK ADINA TEK BİR ÇİVİ DAHİ ÇAKILMASINI İSTEMEYEN İÇERİDEKİ DERİN OLİGARŞİK ZÜMRE İLE DIŞARIDAKİ GİZLİ SERVİSLERİN ORGANİZESİDİR.
Hangi coğrafya ve hangi çağ olursa olsun haksız yere öldürülen, yakılarak katledilen, sinsi plan ve suikastlerle şehit edilen masum insanların hepsine Rabbimden rahmet diliyorum. Tüm katilleri ve katliamlarda ihmali olan, göz göre göre fırsat veren, göz yuman, insanlarımı kamplara ve kategorilere ayırarak, inanç farklılıklarını ve hayat sistemlerini kullanıp istismar ederek düşman kutuplar haline gelmesine yönelik sinsi plan kuranları da LANETLİYORUM.
Gerçekleri görmek, görebilecek yere gelmekle mümkündür. Milletçe akl-ı selime sarılarak, birlik ve beraberlik çizgimizi sağlamlaştıracak hakikatin peşinde olmaktan başka çaremiz yok.
Pusuda sinsi sinsi yatan iç ve dış düşmanlara birlik içinde olduğumuz dönemlerde hiç fırsat vermedik. Bundan sonra da vermeyeceğiz.
YORUMLAR
Ankara’da söz varken anadolu’da niye yüz vardır
sorsan söylerdim sana
artık fotoğraflar renkli
beklemek adreslerde anne adı olduğunda
umudu gözlerin ötesinde
akrep sarnıcı bilmecelerin yabanıl ciddiyetinde
çarmıha ger
lütfen çiçek göndermeyin
adı vaktinden önce konmuşsa
intiharına ne hacet
kalabalıklardasın
tez elden buyur et de
bitsin akıp giden ömrümüz
ben sensiz öldüm bağışla
ankara’da söz varken anadolu’da niye yüz vardır
sorsan söylerdim sana
şerefiyle ölmüş birine ağlamak niye
okumayı bilmediğinden olsa gerek kitaplara düşmanlığın
öyleyse döv dizlerini
koşarak kaçtığın çöl, gül bahçesi olmayacaktır asla
çünkü aşk nedensiz doğmuş heyecan değildir
dallanır vakitsiz söylenmiş bütün sözler
ikindi tayfında açılır
hecede ölüm bütün kelebekler
“don vurdu bu sene ekinler çürüdü ağam”
o ki susmayı edep eyler
duygu kasvetinde rahat
şehre koşar
say ki kıyamet onun adına yazılmış
ayrılığı ar eyleyip gel eylediğinde
gamze yanak kurşun üstü
bir soylu dil git eylediğinde
kırmızı tomurcuk gül
yan ki yan
önce çok söz
bir kusurun vardır elbet
ankara’da söz varken anadolu’da niye yüz vardır
sorsan söylerdim sana
şehir ki çiçek bozuğu yüzdür…”
ONLARIN, YAVŞAKLARIN YAVŞAKÇA, MÜNAFIKÇA NUTUKLARINA İHTİYACI YOK BENCE...
BIRAKALIM BU MELEKLER CENNETLERDE UYUSUNLAR!
EY IRAKLARDAN DAVUL ZURNAYLA GETİRİLENLER!
ELLERİNDE RENKLİ PAÇAVRA TAŞIYAN ..NELER!
BİR GÜN, HEPSİNİN AMA HEPSİNİN HESABI SORULACAK!
RUHLARI ŞAD OLSUN!
deniz_tayanç tarafından 7/5/2010 5:04:36 PM zamanında düzenlenmiştir.