- 928 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
TOPRAĞA ÇAKIL TAŞI EKERSENİZ GÜL BİTMEZ
Her tohum çekirdeği nasıl programlanmış ise ona göre şekillenir. Çekirdeğin içinde sakladığı sır programı bizim bilmemiz mümkün değildir. İnsan da çekirdeğindeki giz ile bir dizi özelliklerini programlanmış çekirdek halinde zuhur ettirir. İnsan bedenen ve zihnen büyüdükçe bu özelliklerini ortaya çıkarmaya başlar. Duyuların ve duyguların inkişafı önceden programlanmış çekirdeklerin inkişafı gibidir. İnsanın yaradılışının çekirdeğine sevgi programı yüklenmiştir.
(‘’Ya habibim seni sevgimden yarattım’’) Buyurmuş Allah. Sevgi hamurumuz ama bundan ne yapacağız ekmek mi tarhana mı börek mi mantı mı onu biz seçeceğiz. Öyleyse çekirdekteki programı biz yaşayacağız. Sevgisini yitirenler neye güzel bakabilirler ki, onu yitirenler neden haz alırlar ki. Yaşam yük gelir onlara. Kendi dahi çekilmez olur zihninden,
Sevgisiz kişiler paylaşamazlar, işbirliği yapamazlar, hoş göremezler, üretemezler, sağlıklı ilişki kuramazlar, toplumdaki tabiriyle ruh gibidirler.
Hayata olumsuz bakan kafasını duygularını oradan ayırmaz soyutlamazsa doğruları bulamaz. İnsanın programında temiz güzel dürüst ahlaken üstün olanları sever ve sevgiye zahir olarak bakarsanız. Bazı özellikler ararsınız;
Doğru sözlülük
Cesaret
Adaletlilik
Tevazu
Paylaşımcı olmak
Fiziki güzellik
İffet
Gibi bu özellikler kişiyi sevmeye sebeptir.
İlahi pencereden bakarsanız güzel yaratılmışı sevmek bir görev gibidir. İnsan şöyle düşünür: mademki Allah güzel yaratmış sevmiş yaratmış onun güzel yarattığına kusur bulamazsın, onun sevgisinin üstüne sevgi düşünemezsin.
Şöyle bir kıyaslama yapacak olursak:
Kirazın tadı leziz, kavun şeker gibi, çocuğum ailem güzel, arabam çok müthiş dersiniz. Bu insan olarak zahir olarak düşüncemizdir onu ifade ederiz.
Yaratılış olarak düşünürsek maneviyattan bakarsak; O zamanda kirazı yaratan ne hoş yaratmış deriz. Kavuna bu topraktan şekeri tadı yükleyen Allah ne büyük deriz Allah arabayı bana nasip etti verdi deriz, ya da çocuğumu Allah verdi bana emanet etti deriz. Teki güzel görmek umumu görmeyi engeller, umumun güzelliğine bakmak gerek.
Sevgi nefrette boğulmamaktır. İnsan bakışını hep haktan yana güzelden yana çevirecek olursa; nefret sayfasında yorulmaz boğuşup durmaz. Üzülmemizin bir sürü sebepleri vardır. Bunların başında kin ve nefret gelir. Nefrete boğulan hoş göremez; Kin tutan affedemez. Affedersiniz çamura batan eşek gibi debelendikçe batar.
İnsan kendi gönlünü bir çiftçinin tarlası gibi görmeli; Gönül tarlasını sürmeli, nadas etmeli, ottan çöpten ayıklamalı, tohumun atılacağı yumuşacık bir hale getirmeli. ALLAH HAZIRLANAN BU TARLAYA SEVGİ TOHUMUNU ATAR VE GERİSİNİ SANA BIRAKIR. Tarlaya atılan sevgi tohumunu sularsan bakımını iyi takip edersen sevgi filizi büyür, ta ki başak verecek hale gelir. İnsan gönlüne küçücük bir sevgi penceresini açarsa, büyüdükçe büyür ve gönülde sevgi den başka bir şey kalmaz. Her şey sevgi olur o zaman. Sevgi züleyha’nın nefesi gibi gönüldeki kiri yakar yok eder. Üç bin derecelik bir fırına demiri atarsanız demiri eritir cürufunu üstüne alır, esas cevheri altta kalır cürufu atarsın cevheri alırsın.
Sevgi karşılıksız olmalı, karşılıklı gösterilen sevgi değersiz bir metaa gibidir. Karşılıksız sevgi göstermek her babayiğidin karı değildir. Ancak Allah sevdim yarattım emrini veriyor. Kişinin anne ve babasından başkası karşılıksız sevebilirimi bilmiyorum, severse de birlikteliğimizin çok olmasından olabilir. Yiğit sevdiğinden soğur sorulmayı sorulmayı diye bir türkümüz var çok seviyorum diyen eşinden biraz tantanayla üç beş ay ayrı kal bak bakalım hala karşılıksız sevmeye devam edecek mi? ÖYLEYSE SEVGİYİ SONSUZA DEK KARŞILIKSIZ VERECEK OLAN ANNE VE BABADIR. Anne ve baba hep veren el olur, biz ise hep alan el oluyoruz. Doğumundan sonra ki yaşlarda süt verir doyurur. Hastalandığında uykuları kaçar, buram buram ter döker. Biz ise ağlayarak onu uykularında bile rahatsız ederiz. Yürümeye başlarken karıncalar alır payandalar alır, ne alacağını şaşırır. Biz alınanları kırarak teşekkür ederiz. Elin kalem tutar, boya alır pastel alır, kalem alır, defter alır. Biz ise duvarları karalayarak, koltuğu boyayarak karşılık veririz. On yaşından sonra sanki büyümüşsüzde her işin üstesinden gelebilecekmişiz gibi yanımızda istemeyiz. Böyle daha çok uzatabiliriz.
Arkadaşınız sizi unutabilir, sevgiliniz sizi terk edebilir, dost bildikleriniz yan çizebilir. Ama anne ve baba her halükarda sizinle dir. Sizin yanınızda yer alır. Şairin dediği gibi
Herkes herkesi unutabilir, anne ve babamız hep bizimle olur. Hiç şaşmadan evladını düşünür. Allah herkesinkini anne ve basına yakınlarına bağışlasın. Sadık Alper bebekken bir gün rahatsızlanmıştı da annesi başında 24 saat ağlamıştı, Canın verebilse verecekti o zaman, Şimdi anne hastalanıyordu oğlu ona annesinin yandığı gibi yanmıyor.Mehmet Talip BİLGİL