- 563 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SON GÜNLERDE ÖNE ÇIKARTILAN ÜÇ KONU ÜZERİNE DEĞERLENDİRMELERİM
SON GÜNLERDE ÖNE ÇIKARTILAN ÜÇ KONU ÜZERİNE DEĞERLENDİRMELERİM
Başka Ülkelere benzemez benim Güzel Ülkem, benim Güzel Vatanım. Gündem çabuk değişir. Heyecan fırtınası hiç bitmez. Abartmak gibi olmasın. Teşbihte hata olmasın. Başka Ülkelerin, hele durağan hayatlarıyla bilinen İskandinavya Ülkelerinin, bütün yıl boyunca yaşadıkları heyecan, Bizim Ülkemizde bir ayda yaşanır. Tamam bizim Ülkemizde gündem çabuk değişiyor, etrafımız ateş çemberi. Hem fert olarak hem toplum olarak dinamik bir yapımız var. Bunlar el-hak doğru. Fakat başka doğru bir husus da şu: Bizdeki boyalı basın, kartel medyası ve kanal değil de sanki kanalizasyon olup da üzerimize pislikler boşaltan TV’ler Ülkemizin gerçek gündemini hep saptırıyorlar. Kendi nefsaniyetlerine ve enaniyetlerine uygun bir gündem oluşturmaya azami gayret ediyorlar. “Habbeyi kubbe, kubbeyi habbe yapıyorlar.” Yani istediği haberi şişirdikçe şişiriyorlar. İstediği haberi de söndürdükçe söndürüyorlar. Bu haberlerden elbette etkileniyoruz.
Bu etkilenmeden dolayı, yazı hayatımda bugüne kadar yapmadığım bir işi yapacağım. Boyalı basının, kartel medyasının, kanalizasyon misali yayın yapan TV’lerin öne çıkardığı üç haber üzerine kısa kısa değerlendirmelerde bulunacağım. Haydi bismillah.
1-Bu günlerde Rize Belediye Başkanı’nın bir demeci öne çıkarılıyor. Rize Belediye Başkanı Halil Bakırcı, “hısımlık hasımlığı giderir” mantığını öne çıkararak, “zengin vatandaşlarımızın Güneydoğu Anadolu Bölgesinden dini nikahlı olarak ikinci ve üçüncü eşlerini alabileceklerini” bir öneri olarak ifade etmiştir. Bu öneriye şiddetle karşı çıkan boyalı basının, kartel medyasının, kanalizasyon misali yayın yapan TV’lerin yetkilileri, gazetecileri, televizyoncuları hep bir ağızdan, bir koro gibi, “olur mu böyle şey, bu nasıl saçmalık, bu kadını hor görmedir, bu ilkelliktir” türü sözler sarfettiler, ortalığı velveleye verdiler. Bu öneriye karşı bu tür söylemlerle karşı çıkan insancıklara şöyle sesleniyorum: “Eğer Siz de en ufak bir insanlık varsa, gelin, metres hayatına, zinaya, her türlü fuhşa ve sapkınlığa da karşı çıkın.” Fuhuşa sürüklenen, metres hayatı yaşayan kadınlardır asıl hor görülenler. Fakat, bilinmektedir ki, Siz insancıklar, bu saydığım kötü ve kerih işleri normal saymaktasınız. Esasında asıl ayıplanması gereken ve yerin dibine batırılması gereken fiil ve işler, “dini nikahlı ikinci evlilikler değil, nikahsız birlikteliklerdir.”
2-1993 yılından beri, her Temmuz ayı içinde, Sivas Madımak Oteli’nde yaşanan o talihsiz ve yanlış olay aynı medya tarafından öne çıkarılır. Bu günlerde de yine öne çıkarılıyor. “Şu kadar sanatçı yakıldı, falan filan. Yakanlar şunlar bunlar.” Tamam. Bu olay yanlış ve lanetlenecek bir olay. Şu özellikle bilinmelidir ki, “bırakın bir insanı, bir hayvanı, bir ağacı yakmak dahi, Dünyanın en kötü ve lanetlenecek işidir.” Bu cihetle bu olayı herkes lanetlemeli. Şimdi boyalı basının temsilcilerine soruyorum: Peki, bu olaydan sonra 5 Temmuz 1993 günü Erzincan’ın Başbağlar Köyü’nde gerçekleştirilen katliam, Sizin tarafınızdan neden aynı önem ve ağırlıkta lanetlenmiyor? Siz boyalı basının temsilcileri, o katliamı yapan bölücü PKK’lı hainleri, alçakları ve adileri aynı şiddette neden lanetlemiyorsunuz? Siz boyalı basının ve kartel medyasının temsilcileri, “Madımak’ta o otelde ölenler sanatçıydı, Başbağlar’da şehit edilenler köylü, gariban vatandaşlar” diye mi onları görmezlikten geliyorsunuz. Şunu unutmayın, Başbağlar’da şehit edilen o köylüler, o garibanlar sırf Müslüman oldukları için özellikle seçilmişlerdir. Başbağlar’daki masum 33 kişi Köyün camisine toplanarak hepsi de bir intikam için şehit edilmişlerdir. PKK denilen hainler güruhu, bu Milletin Dinine, İmanına ve İnancına düşmandır. Bu hainler güruhu emri İsrail’den, ABD’den almaktadır. Kartel medyasında eğer insaf varsa, Madımak ve Başbağlar Katliamlarını aynı ölçüde ve aynı ağırlıkta gündeme getirir. Ayrıca, bu hainler güruhunun asıl hamisinin İsrail ve ABD olduğunu da gündemde tutar.
3-Bu günlerde bir de “siperde çömeldi” haberleri öne çıkarılıyor. Başbakanımız Recep Tayyip ERDOĞAN Bey’in Hakkari’de Gediktepe’de sınıra sıfır noktasındaki bir siperde çömelmesini malzeme yapan basındaki bazı gedikliler buradan hücuma kalkıyorlar. Boyalı basında, “işte korktu, işte rencide olduk, Devlet çömeler mi” gibi sözler ve imalar havada uçuşuyor. Basındaki bu gediklilere (gedikli’nin Türk Dil Kurumu Sözlüğündeki karşılığı, eskimiş demektir) şöyle sesleniyorum: “Ne zamandan beri kuralları uygulamak korkaklık ve rencide olmak mânâsına geliyor.” Siperde olmanın kuralı vardır. Herkes o kurala uymalıdır. Sizin işinize öyle geliyor. Başbakanımız o siperde çömelmeseydi, bu sefer tam zıttı bir sebeble saldırıya geçerdiniz. “İşte bak kurala uymuyor. Hem kendisini hem de kendisinin şahsında Devlet’i tehlikeye atıyor” diye bas bas bağırırdınız. Boyalı basında insaf olsa, olay ve konulara tam bir adaletle yaklaşırdı. Maalesef boyalı basın işine geldiği gibi yazıp çiziyor.
Bu üç habere dayanarak yaptığım değerlendirmelerin özü şudur: Boyalı basın, kartel medyası ve lağım misali yayın yapan televizyonlar işine geldiği gibi yayın yapmaktadır. İşlerine geldiği zaman bu Milletin değerlerine ve özüne saygısızlık etmektedirler. Bu basın ve medya yalnızca Ramazan Ayı’nda bu Milletin değerlerini hatırlamaktadır. O hatırlaması da tamamen duygusaldır!!! Duygusaldır deyince anladınız Siz. Yani tamamen paraya ve maddiyata dayanır, bu adamların hesapları. Boyalı basındaki bu adamları iyi bilmek ve ona göre davranmak gerek. Durum bu. Vesselam.
Ahmet SANDAL
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.