- 1200 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
Küllüğe Düşen Tohum
Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal, pireler berber iken, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken, annesinin kozasında uyuyan mini minnacık bir tohumcuk varmış. Derdi, tasası, gamı, kederi yokmuş. Kozasının içinde güzel güzel uyumaktaymış.
Günlerden bir gün, kuvvetli bir fırtına çıkmış. Bizim küçük tohumu annesinin kucağından söke söke almış. Katmış önüne, günlerce savurmuş. Tohumcuk, sıcakta terlemiş, soğukta üşümüş, yağmurda ıslanmış. Sonunda rüzgâr onu, bir küllüğe götürüp bırakıvermiş.
Küçük tohum, savrulmaktan çok yorgun düştüğü için, atmış kendini küllüğün yumuşak kollarına. Tek isteği; biraz huzur, biraz dinginlikmiş. Rüzgâr çok yormuştu ya... Dinlenmiş günlerce küllüğün kollarında. Merak bu ya; etrafını seyre dalmış. Uzaklarda rengârenk açan çiçekleri görmüş. Yemyeşil dalları, allı morlu çiçekleri varmış. Özenmiş birden. O da kök salıp, dallanıp budaklanmak istemiş.
İstediği; birkaç damla su imiş. Kök salmak için. Beklediği yağmur gecikmemiş, damla damla düşmeye başlamış. Küçük tohum, kana kana içmiş yağmur sularını sabırla. Birazda gün ışığı görünce, çatlatmış kozasını çıkarmış başını. Küllükten yukarı, ağır ağır göğe yükselmeye başlamış. Çok mutluymuş küllükte. Toprağı tanımadı ya...
Nedense; diğer çiçekler gibi serpilip büyüyemiyormuş. Bedeni cılız, çiçekleri solgunmuş hep. Kökleri de sağlam değilmiş. Sallanıp duruyormuş rüzgârda; kavak ağacı gibi. Yine de tutunmuş sevgiyle küllüğüne.
Hiç beklemediği bir anda, o haşin fırtına yine çıkmış. Bizim eğreti duran çiçeği, söküp almış yerinden. Tıpkı annesinin koynundan aldığı günkü gibi... Savurmuş yine günlerce. Çiçek, tam kuruyup ölürken, bu defa güzel çiçekli bir bahçeye getirip bırakıvermiş rüzgâr.
Hayran hayran etrafını seyreden çiçek; toprağı tanımş. Onun güçlü kollarına sere serpe uzanmak istemiş. Çünkü, küllüğe hiç benzemiyormuş. Ya toprak? Toprağın güzel çiçeklerle dolu bir bahçesi olduğu için, bizim solgun çiçeğe bakmamış bile. Ne git demiş, ne kal demiş... Toprağın kapısında eşik olmuş çiçek; aşıkmış ya... Çiçeğin sevdası, günden güne karasevdaya dönmüş. Sararmış, solmuş, gün gelmiş dayanma gücünü yitirmiş. Ölmüş çiçek. Artık toprağın kollarındaymış. Gübre olmuş toprağın diğer çiçeklerine.
Gökten üç elma düşmüş. Biri küllüğe, biri toprağa, biri de çiçeğe. Ne yazana, ne de okuyana kalmamış.
Başka masallarda darısı başımıza…
YORUMLAR
Ben geldim:) Gübre olduğu çiçekleri gördüm Karadenizin tepelerinde...Ölüm esnasında bıraktığı kokuları eşit seviyede bölmüş binbir çeşit çiçeğe...Her biri ayrı güzel herbiri ayrı hayat sunuyor insan denen cevhere...İşte o güzellklerden bir buket getirdim tüm site üyelerine...
Bazen düşünürüm; kiminin canlısı yetişmez..! Kimi ölümle bile hayat sunar birine...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Sevgilerimle...
Nilgün Akçay
tebrikler kardeşime...
hrika bir masal okudum
hiç masal anlatmamişlardı kü.ükken... bir kaçtanecik o kadar...
çocukluğumu bana geri verdin can kardeim emine
tebriklerimi serdim sayfana
selam ve saygılarıda çıkınlayıp bisikletli postacılarla saldım... tez elden gelir :)))
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgilerimle...