- 1276 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Behçet Aysan'ı Özlemek
S E L İ M İ Y E
ses ver, suların yelesini bırak aksın, söz ver
damlasın çocuk yaralarına koşarkenki şeyler
sana yeniden sus diyecekler, başla anlatmaya
olsun, kim kocaman bir ölü görmek ister
ay parçalanırken düşer tam kalbin üstüne.
tam kalbin üstüne belki bir rüzgâr getirmiştir
o şimdi tankerlerin yanaştığı yıkık iskeleye
salacak, uzak bir anı olarak orda kalsın
kadife ceketim, ağız mızıkam ve on üç yaşım
hepsi orda kalsın çok uzak bir çağ olarak.
istemem vermeyin geri dönen mektuplarımı
ağır bir tramvay, akşamüstü, çın, paşakapısı
bu saatler okul dönüşüdür, gökyüzü bile yatılı
deniz , martılar ve acı hepsi aynı yöne gider
düşlerin gündüz ve gece olarak ikiye ayrıldığı.
bir ranzaya çıkarak kırık camlı pencereden
mor sarı ışıklarla dolardı trenler koğuşa
haki battaniyelerdi sarıldığım annemin eli
ve tahta dolap kapaklarında istasyon adları
sanki bin kilometre uzakta bir şehirdi haydarpaşa.
hep onu aradım tutuşan samanların yanışını
suyun sıcak bir kan gibi külrengi akışını
siyah arabaların çektiği düşlerimin yıldızları
sessizce adıdır bir direnişin ve aşkın yalvarışı
yaşayıp yıllar sonra aynı koğuşta tutuklu olarak.
Ne zaman Behçet Aysan’ın kitaplarına girmemiş şiirlerinden Selimiye’yi** okusam; "sesler ve küller." Madımak Kıyımı yaşanmasaydı, bugün belki de elli altı yaşında olacak, daha nice şiirlere kabaracaktı naif yüreği.
Selimiye şiiri, on üç yaşında, "gökyüzü bile yatılı"yken, ağız mızıkasını yitirmemiş bir askeri öğrencinin, yıllar sonra da "çocuk yaraları"na damlayan suların mor-karanlık ağıdıdır.
Behçet Aysan’ın askeri ortaokul-lise yılları Üsküdar ve çevresinde geçmiş. Selimiye, Harem, Haydarpaşa, Çengelköy, Kuleli ve "uzak bir anı olarak orda kalsın" dediği Salacak’ta. Ben, o yıllarda ilkokul öğrencisiydim. Nerde mi? Zeynep-Kâmil İlkokulu’nda. Ahşap bir bina, Karaca Ahmet Mezarlığı’na komşu. Sonradan Halk Eğitim Merkezi oldu. 60’lı yıllarda Üsküdar’da apartmanlar yok gibiydi. Geniş bahçeler, bostanlar, yazlık sinemalar, yıldızlı geceler ve fesleğen kokulu pencereler vardı.
Hani Aysan’ın şiirindeki gibi: "Ağır bir tramvay, akşamüstü, çın, paşakapısı." Çocukluk... O zamanlar okul çıkışı, Kadıköy-Kısıklı arasında çalışan tramvayların arkasına takılırdım iki durak arası. Kapıağası’ndan Zeynep-Kâmil’e kadar. Tramvayın arkasında hep demir çıkıntı olurdu, ayak basma yeri. Bir seferinde yoktu; ellerim kesilmiş, düşüp dizlerimi kanatmıştım. Olsundu. "Sanki bin kilometre uzakta bir şehirdi haydarpaşa" annesinden uzak, esmer bir çocuğun "deniz, martılar ve acı hepsi aynı yöne gider" dediği tramvaylı, yeşil zamanlardı. Tıpkı "düşlerin gündüz ve gece olarak ikiye ayrıldığı."
Ne zaman Haydarpaşa’dan Selimiye Kışlası’na baksam; "hâki battaniyelerdi sarıldığım annemin eli" , "istemem vermeyin geri dönen mektuplarımı" diyen bir çocuğun yalnızlık ve hüzünle gölgelenmiş gözleri düşer imgelemime.
Radyoda "bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm" ü imleyen bin yıllık uzunhava. İçimi acıtan bun ve Behçet Aysan’ın "bir eflatun ölüm" şiirinden gücenik dizeler:
".....................................
söylenmemiş sahipsiz
bir şarkıyım
belki
sararmış
eski resimlerde kalırım
belki esmer bir çocuğun dilinde.
bütün derinlikler sığ
sözcüklerin hepsi iğreti
değişen bir şey yok hiç
ölüm hariç."
Sevgili Aysan, asla sahipsiz bir şarkı değilsin. Sararmış eski resimlerde kalmayacak o mahzun yüzün de . Ne zaman acıyla gelse temmuz, bir ranzaya çıkarak kırık camlı pencereden: "kim kocaman bir ölü görmek ister" diye sorduğun, Selimiye şiirini ansırım. Kırık bir veda.
Bıraktığın gibi her şey: "aynı gökyüzü aynı keder ."
İLHAN BÜYÜKCEBECİ
_________________________________
* Damar Dergisi Temmuz 2005 sayısı
** DÜELLO, Behçet Aysan, Toplu Şiirler, Adam Yayınları, Aralık 1993
KARŞI GECE, birinci basım: eylül 1983
SESLER VE KÜLLER, birinci basım:nisan 1984, (1984 Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü)
EYLÜL, birinci basım: 1988, (1986 Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü)
DENİZ FENERİ, birinci basım: mart 1987, ( 1987 Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü)
Kitaplarına girmemiş şiirleri (20 temmuz 1992, ankara tarihli DÜELLO şiiriyle birlikte sekiz şiiri.)
YORUMLAR
bizim kuşakların şansı diyorum ben buna
mamaklar da selimiyede kutlanmak da denebilir...çok ince bir kevgirin deliklerinden geçirilirek ölüm pahasına yazılan dizelerde
insanlığın ızdırapları saklıydı
sevgi vardı hiç paylaşılamayan
yoksulluğun güzel yanıydı sevgiyi sunmak sevgisiz yüreklere...
karanlık bir dönemin sancılarını daha sonraki yıllarda daha belirgin okuyacağız elbet...düşüncelerine göre sınıflandırmadan
her düşünceyi dost bilerek yaşamayı öğrendiğimizde çok geçti
kırılganlığımıza,çektiklerimize rağmen hayat adına alacaklarımız çoktur dünyadan
Ama sadece işkencelerde ölmedik
bedel öde öde bitmiyor
asırlık bir yangın hala bizi yakmaya devam ediyor
madımakta otuz yedi canı değil sadece
asırlık sevgimizi de yaktılar...yana yana büyümek sevgi adına ne güzel bir duygu...
bu işin sağı solu yok...söz konusu insanlık...ve yaşadığımız dünya...
yüreğinz var olasun şair...saygılar sevgiler
ilhanbuyukcebeci
Bu kadim topraklarda gözyaşı hep vardı; kahır, kardeş kavgası...
Eskiden beri İngiliz oyunları, Fransız maşaları.
Madımak'tan önce de Kahramanmaraş, Çorum katliamları.
Vicdanını yitirmiş güruhların, Nazi benzeri evlere çarpı koymaları.
İslamın Muaviyeci uygulamaları.
Suudi saraylarında şatafat, sokaklarda sefalet.
Attila İlhan'ca sorarsak, "Hangi İslam?"
*
Yetim hakkı, dahası "kul hakkı"... Gönlümüzün, imanımızın neresinde?
Kaç kişi sorguluyor bunu?
Sevgi çokça...
selimiye her türlü çığlığı çıtırtıyı ansıtır şiirde
behçeti bir de hayatı gezindiği yurt seyrinde..çiçeklerce dökülmesi her karışa
başka bir şey bu..haziran temmuz ayları isli paslı hiç silinmeyen görüntüler.metin bir dyarlıktı..hasretinde prangalar eskittik..illede akarsuyu..gittikçe derinleşen çavlanda
sevemedim bir türlü bu sessizliği..içindeki çıtırtıları
hele böyle duyarlı bir yürek taşıyan İlhan sesinde buluşmak bir nebze hafifletti yaramı
ilhanbuyukcebeci
'Gecede sözcükler ışıyor'
O güzel insanların anısı acıtıp duruyor içimizi;
Temmuz'larda daha çok,
merdivenlere oturmuş isli bir çaresizlik gibi.
Öğretmenim,
Çözümsüz denklemlerde yüreğim.
Yorgunum.