RÜYA
Yıllar sonra çocukluğunu geçirdiği genç kızlığa adım attığı şehre 33 yıl sonra ilk kez gidiyordu. Bunca senedir telefonla görüştüğü ilkokul öğretmeni Zeyno’yu görmek istemişti. Israrlara dayanamayan Zeyno 4 günlüğüne gitmeye karar verdi, uçak biletini aldı, otelde yerini ayırttı, ilkokul arkadaşlarıyla görüştü sürpriz hazırdı.
Akşam saati yıllarını geçirdiği bölgeyi alaca karanlıkta gökyüzünden izlerken heyecanını dindirmeye uğraşıyordu Zeyno . Uçak inişi tamamladı ve Zeyno bir taksiye binip otele geldiğinde telefonu çaldı arayan 11 yıl aynı sırayı paylaştığı arkadaşı İlkgül’dü otele gelip onu alacağını söyledi . O gece 33 yılın yok edemediği arkadaşlığın sıcaklığıyla geçti .
Ertesi sabah Zeyno otelden çıktı ne o çok sevdiği aile dostlarının eski eser taş evi bir cafe bar olmuş. Merdivenleri çıktı yavaş yavaş garson hanım karşıladı “ Cafeyi gezmek istediğini “ söyledi Zeyno. Gezerken gözleri doldu anılara gitti az değil 47 yıl önceye dönmüştü orada gezerken oaileyi ablaları ağabeyleri çanta pikapta çalınan plakları anımsamıştı . Ardından İlkgül ile buluştu ve 2 arkadaş Öğretmenlerinin evinin kapısını çaldılar . Ak saçlarıyla bir hanım kapıyı açtı gözlerine inanamayarak ikisine bakıyordu. İlkgül de aynı şehirde olmalarına karşın 10 yıldır öğretmenimize yaşam gayilesi nedeniyle görüşememişti. Öğretmenleri “Hanginiz hanginizi getirdi” diyerek ikisine de sarıldı. Hep beraber sabah kahvelerini içtiler sevgi ve saygı ile öğretmenlerinin elerlini öperek oradan ayrıldılar. Ardından Zeyno şehrin müzesini gezdi, akşam üniversite de beraber okuduğu arkadaşı ve eşiyle yemeğe çıktılar gecenin geç saatinde yağmur altında koşarak otele dönerken mutlu idi ve ertesi günü düşünüyordu.
Sabahın erken saatinde uyanıp hazırlandı. Bu Pazar sabahı ortaokul arkadaşı Hasan ile kahve içecekti. Ancak Hasan geldiğinde nereye gitmek istesin diye sordu ve tüm gününü Zeyno’ya ayırdığını söyledi. Zeyno iki yere gitmek istedi bir doğuda diğeri batıda idi . Önce batıya doğru gittiler hadi yakındaki harabelere gidelim dedi Hasan Zeyno’ya. Harabelerin yolunda bir yazlık beldeye geldiler ki Hasan “Nail’i hatırlıyormusun ?” dedi . Zeyno’nun sesi sevinçle çınlayarak nasıl hatırlamam onu ilkokuldan tanırım yan sınıfımızda idi “ dedi . Nail’in sahibi olduğu tesise gittiler ve ona sürpriz yaptılar. Hasan’la Zeyno harabelere giderken Noyan yemek hazırlatmaya başlamıştı . Hep beraber gün batımına dek süren yemek ve güzel sohbetin ardından Zeyno ve Hasan şehre dönmek üzere yola çıktılar. Yorucu günü ardından Saat 21 gibi Hasan Zeyno’yu otele bıraktı .
Zeyno eski taş binanın çatı katında olan odasına çıktı ve yatağına uzanmaya hazırlanıyordu ki telefonu çaldı. Lisede ona hayran olan Can’dı arayan. Yıllardır birbirlerini kaybetmemişlerdi . Zeyno programını yaptığında Can’ı aramıştı; ancak “o tarihlerde şehir dışında olacağını bir ihtimal Pazar günü döneceğini “söylemişti. Dönmüştü ve Zeyno ile görüşmek istiyordu . Zeyno Lobi’ye indiğinde Can onu bekliyordu. Otelden çıktılar sonbaharın gecelerinin serinliğinde yavaş yavaş yan yana yürüyerek o Cafe Bara gittiler merdivenleri çıktılar terastan geçip arka avluya inen merdivenlerden inip bir masaya oturdular. Ana salonun kalabalığı yoktu sakin sessiz bir ortamdı . O ilk gençlik yıllarına dönüldü, Can ergenlik çağındaki erişilmez dediği kıza, ilk gençlik günlerinde ulaşabildiğini o gece anlamıştı yıllara meydan okuyan o eski evin bahçesinde rakılarını yudumladıkları kavuşma gecesinde.Yıllar önce Moda yolunun kenarında Kervan Cafeye gittikleri gündü o gün . Dolmuş şoferleri Can’a seslenmişti “ kandırıyor seni kanma” diye verdiği yanıtı anımsayıp güldüler “Bir kandırabilsem “. Ertesi gün işgünüydü Can için gece yarısını geçmişti . O eski evin arka kapısından taş sokağa çıktılar yürümeye başladılar.
O şehrin gece sessizliğinde taş binalar sağlarında sollarında taş yolda yıllara sonra gelen buluşmanın mutluluğuyla kaçırılan bu güzelliği yaşayamadıkları ilk gençlik günlerinin coşkusuyla elele yürürken biliyorlardı ki yaşadıkları sevgiyle ve sevdalar birbirlerine olan duygularında en ufak bir değişiklik yapmamıştı. Yolu ne kadar uzatırlarsa uzatsınlar otelin önüne geldiklerinde Can Zeyno’nun yanaklarından öptü ve gözleriyle birbirlerine kim bilir bir daha ne zaman görüşürüz ….
Zeyno sabah çatı pencereden gelen güneş ışığının oynaşmalarını izleyerek uyandı. Yatağında dün geceyi düşündü gülümsedi kalktı . Hayatında önemli rol oynayan 3 öğretmeninden sonuncusunun görev yaptığını öğrendiği yakındaki Liseye gitti ve Sevgili öğretmeni ile görüştü mutlu oldu ve mutlu etti . Öğlen yemeğinde ilkokul öğretmeni ve 5 ilkokul arkadaşıyla yemek yedi ardından Uçağa binip yaşadığı büyük şehre döndü Zeyno .
Zeyno’nun bu gezide en etkilendiği saatler Can’la geçirdiği 2-3 saatti .Çekmiş olduğu fotoğraflara baktığında hayretler içinde kaldı ! Çünkü gittiği her yerin ve görüştüğü tüm kişilerin fotoğrafları vardı ; Ancak ne Can’ın fotoğrafı vardı ne de o eski taş evin ve o roma dönemimden kalan taş sokakların gece çekilmiş fotoğrafı vardı.
Zeyno kendi kendine sordu “ Can’la geçirdiğim o saatler RÜYAmıydı?”
Bu sorunun doğru yanıtını tek kişi biliyor!
e. funda deniz
30.06.2010
YORUMLAR
Yaşam anılarının güzel anlatımları insanın kendine ait gerçek öykülerini düşündürüyor.
Bu düşünde anılması ve hatırlanınca yâd edilmesi ve bezende nagüzelliklerinin hayalde ve reel de yeri olmayan tüm tanımların yaşam olgusu üstündeki düşüncelerinin toplam ifadesini bir anda olsa hatırlatmanız takdire ve düşünmeye değer…
Kutlarım
Saygılarımla