- 670 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Dilinde aşk vardı. Yüreğinde ihanet/ Bir sevda masalıydı bizimki bölüm-13
Bir Sevda masalıydı bizimki
Bölüm 13
1
Gece yarısı Şirvan’la ben camın önünde dışarıyı seyrederken, annem ve babamın da bir adım gerimizde, omuzlarımızın üzerinden sevgi ve gurur dolu gözlerle bize baktıklarını hissedebiliyorum. Şirvan ve benim ne kadar ne kadar çok mutlu olduğumuzu gözlerimizdeki ışıktan anlamışlardır.
Sabah dokuzda ikimizde ayaktaydık. Ama ben hala akşam yatmadan evvel Şirvan’ın vermiş olduğu iyi geceler öpücüğünün dudaklarımda bıraktığı yumuşacık ve nemli tadına takılıp kalmıştım. Acaba yıldırım aşkı dedikleri böyle bir şey mi? Ben ki bu güne kadar hayıtımda hiçbir kadına yer vermemiştim. Ama Şirvan tanımadığım bir dünyadan çıkıp geliverdi ve yaşantıma yerleşti.
Kahvaltımızı salona hazırladık. Acele etmeden, tadını çıkara, çıkara karnımızı doyurduk. Havadan sudan konuşurken Şirvan aniden:
_ İyi her şey çok güzel ben kendi hesabıma böyle duyguları ilk defa yaşıyorum ama aramızda konuşulması gereken bir konu var, aramızdaki yaş farkı. Ben senden ben senden beş altı yaş büyüğüm. İlerde bu sorun yaratmasın?
Şirvan’ın bu sorusuna elimde olmadan gülümsedim. Ben gülünce o da güldü. Parmağımın ucuyla burnuna bir fiske vurduktan sonra sorusuna cevap verdim.
_ Bak hayatım bu sorduğun soru bizim ailede hiç sorun olmaz. Babam annemden yaklaşık on beş yaş büyüktü. Veda ablamı hiç saymıyorum. Kaldı ki bu bizim hayatımız olacak ve ben yapmadığımı çok iyi biliyorum. Bizim kararıma saygı duyacaklarına inanıyorum.
Şirvan:
_ Ee, bugün ne yapıyoruz kaptan.
Cevat:
_ Önce ağabeyimle konuşacağım. Hayatımın kadınını bulduğumu bir an evvel müjdelemeliyim. Tabi o da beni önce tersleyecek. Bildiğim bir sürü sözleri arka arkaya söyledikten sonra beni dinleyecek. Ve son sözü kendisi söyleyecek.
Şirvan:
_ Sende olmaz mı diyeceksin?
Cevat:
_ Yoo benim yanlış kara vermeyeceğimi bilir ve her zaman olduğu gibi kararı bana bırakır. Ben ağabeyciğimi tanımaz mıyım? Şimdi düğün yapalım desek bir, bir buçuk seneyi bulur. Şimdi bütün dikkatimi okuluma vermeliyim bu sene mezun olacağım.
Şirvan:
_Haklısın benim de öyle Fabrikada işleri yoluna koymalıyım her şeyden evvel. Daha da önemlisi holdingin yönetimini profesyonel ellere devretmenin zamanı geldi galiba. Bundan sonra hayatımın önemli bölümünü kocama ayırmam gerekecek. Öyle değil mi hayatım?
Cevat:
_ İşte bu konuda şans ayağına kadar geldi yapacağın tek bir hareket var o şansı çok iyi değerlendirmen lazım. Seni bugün öyle biri ile tanıştıracağım ki, bütün sorunlarına sihirli bir değnek değmiş gibi çözülecek.
Şirvan:
_ Söyle bakayım kimin elindeymiş bu sihirli değnek?
Cevat:
_ Sen hiç Emir Dağlı diye birinden bahsedildiğini duydun mu iş hayatında?
Şirvan:
_ Yo bu isim bir şey ifade etmiyor bana. Ama dur bir dakika düşüneyim. Ben bu ismi bir yerden hatırlıyorum. Ama nereden? Kafamda müthiş bir şekilde alarm zilleri çalıyor. Hay Allah şimdi hatırlayacağım. Tamam, hatırladım ama eğer düşündüğüm kimse ise sen onu nereden tanıyacaksın?
Cevat:
_ Aynı adamdan bahsediyoruz değil mi?
Şirvan:
_ Benim aklıma gelen Emir Dağlı, Türkiye’nin İleri gelen holdinglerinden birinin üst yöneticisidir.
Cevat Holdingin adını hatırlıyor musun?
Şirvan:
_ Tabi hatırlıyorum. Geçen sene İzmir’e gelmiş ve Sanayi odasının tertiplediği bir konferansa konuşmacı olarak katıldı bende en ön sıralardan birinde idim not almaktan parmaklarım uyuşmuştu. Çalıştığı firmaya gelince, Gün holding şirketler gurubuydu bildiğim kadarı ile.
Cevat:
_ Tamam, şimdi oldu aynı insandan bahsediyoruz. İşte bugün onu ziyaret edeceğiz.
Şirvan:
_ Anlayamadığım buraya kadar tamam da sen nereden tanıyorsun Emir Dağlıyı
Cevat:
_ Kendinin biraz kuzeni olurumda. Anlayacağın babamın kız kardeşinin oğlu.
2
Emir Dağlı
Oturduğu koltuktan gerinerek kalktı. Her yanı tutulmuştu. Salonu bir baştan bir başa gitti sonrada geri geldi. Bu gidiş gelişler on beş dakika sürdü. Buzdolabından bir bardak meyve suyu alarak başına dikti. ‘Son aylarda hiç bu kadar sıkı çalışmamıştım’ diye düşündü. Yeniden çalışma masasının dönerek masanın üzerinde duran dosyaya baktı. İşte yine aynı şey oluyordu. Amerika’dan döndükten sonra, geçirdiği bir kaç aylık bocalama devresine müteakip küçük bir şirketin birinci katında ve küçücük bir odada iş başı yaptığı gün bütün vücudunu kaplayan heyecanı hiçbir zaman kaybetmediğini anımsadı. İşte bir işi daha bitirmenin tadı kendine sonsuz mutluluk veriyordu. Şimdi ise bu binanın kırk sekizinci katı
tamamen kendine aitti. Şirket geçen yıl doğum gününde bir sürpriz yapıp kırk sekizinci yaş gününü bu hediye ile taçlandırmıştı. Alışık bir tavırla kolundaki saate baktı.’ Zaman ne çabuk geçmiş, gecenin sıfır ikisi ve ben hala ayaktayım’ ‘ Eğer sabahki toplantıya yetişeceksem biraz dinlensem iyi olacak.
Salondan terasa çıktı altına bir sandalye çekerek oturdu. Uzaktan uzağa geçen bir arabanın sesi ve uzaklardan rüzgarın kulağına kadar taşıdığı vapur sesini saymazsak İstanbul derin bir uykuya dalmıştı. Gökyüzündeki yıldızları uzun, uzun seyretti Yaşlanmak böyle bir şey galiba Bu gidişle bir gün yalnız ölüp gideceğim. Bu gece kendinde bir başkalık hissediyordu hayırlar olsun dedi kendi kendine. Her zaman yaptığı gibi telefonu eline aldı ve annesinin numarasını tuşladı. Sonrada aceleyle vaz geçti ‘ Ne yapıyorum ben kadıncağızı gece, gece telaşlandıracağım’ Dile kolay bu meslekte son yedi senesi bu şirkette olmak üzere tam yirmi beş yılını vermişti. İş gezileri hariç bir gün dahi tatil yapmamıştı. Aslında tatile de ihtiyaç duymamıştı. Yanında o olmadıktan sonra. Yaşantısını ikiye bölmüştü o ve ondan sonrası. Hayatına girdiğinde okulun bitmesine bir sene kalmıştı. Tesadüfen kantinde görmüştü onu. Sonraları sık, sık karşılaştılar. Ve bir gün laf arasında arkadaşlık teklif etti. Kız beklediği bir şeymiş gibi hiç düşünmeden kabul etti. Artık derslerinin dışında zamanının önemli bir kısmını onunla beraber geçiriyordu. Adını öğrendiği zaman bütün vücudunu bir ürperti kaplamıştı bir isim ancak bu kadar yakışırdı bir kıza. Elinde olmadan şimdide o ismi tekrarladığını fark etti Jasmin.
Tuğrul Ahmet Pekel 2010
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.