- 785 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Senin İçin Ağlayacağım
Kapısına kilit vurduğumuz sevgiler paslanınca
Bu şehrin sokaklarında bir seni, seni arayacağım
Rüzgâr koksa ellerin, rüzgâr olsa da gece saçların
Bundan böyle bir sen, yalnız senin için ağlayacağım.
Yaşanmamış günlerdi ellerine tutunduğumuz. Unuttuğumuz tüm yaşanmamışlıklarda o yarınları biz ellerimizle büyüttük, şiirler yatırdık sokaklara. Sevginin ve aşkın mayalandığı anılardan şiir çıkardık sabırla. Bitimsiz yollara daldık, uzun soluklu gecelerde seninle tenhalarda şarap içtik. ‘Bırak öyle dağınık kalsın kalktığın yataklar, saçların yılların düzeni dağılsın. Bırak pencerelerini kapatma, kapılarına kilit vurma, unuttuğun şarkıları hatırla’ dedin ben senin gözlerine zılgıt şiirler yazdıkça.
Solgun sesler arardık yıldızsız gecelerde. Bakışı günahkâr kalırdı gecenin. Direnişin düğümleri sırattı. Biz öpüşürken dışarıda mevsim dona durmuştu. Karanlık bir yaraydı düşüncemiz, zamana sırt çevirmiştik umarsız. Acısı duyulunca yüreğimizin, ağladık biraz. Oysa bir deniz görmüştük düşlerde. Maviydi deniz, sarıydı umutlar, kapanıyordu kapılar, biz açıyorduk. Her arayış bir son, her son bir başlangıçtı. Zamana direniyordu sevgi, aşk beklerken. Sokaklar karanlık, düşlerimiz aydınlıktı ve biz don tutan bir gecede sevişiyorduk. Gülüşün ısıtırken geceyi, mevsim halaya dururdu. Biz kahkahalar atardık ıssızlarda, çiçekler utancından eğerdi üşümüş boyunlarını.
Biz sevişirken don bile ağlardı, ağladıkça erirdi. Seviştikçe sevdadan hiç söz etmezdik, gizlerdik yüreğimizin yağmurlu düşlerini, kimseye söyleyemezdik. Vedaları da sevmedik oysa biz. Vedalar bizi sevdi. Biz sevdikçe geceler veda ederdi, biz ağlardık. Hüzünlü türküler gülüşür, kalplerimiz sevincin soluğunu taşırdı.
Bir kadın vardı, elleri minicik, kalbi minicik, yüreğine dokununca büyürdü. Bir kadın vardı, yanağında öldürücü bir gamze, gülünce yanakları al al açardı, benzersiz güller gibi büyürdü. Bir kadın vardı, geceydi, gündüzleri ağlar, geceleri gülerdi. Bir yüreği vardı, geceydi. Gündüzleri güler, geceleri ağlardı. Bir yüreği vardı, okyanusları taşırdı. Kimi taşıdığını saklamaktan utanır, ulu orta açardı. Ne var ne yoksa, açınca uçardı.
Önceleri böyle değildim ben. Bütün sevgilerime el sallardım gizlice. Kimselere göstermezdim gözyaşlarımı. Kelimelerime sarılır, onlarla uyurdum geceleri. Ateşler üzerinden atlar, vadilerdeki yılkı atlarının peşinde koşardım. Yorulunca toprağımı eşeler, deşilmiş ozan göğsümle, ağlardım. Kimseler bilmezdi bunu, kimselere söylemezdim. Yazılarım bir beni yakar, bir ben söylerdim aşk’ın inanılmaz türküsünü. O yıldızlı gecelerde, o parlak ayın yüreğimi okşadığı zifiri gecelerde de ağladım ben, kimselere göstermeden. Aşk’a dokunmak pahasına ağladım. Bunun içindir seni anlamam, ondandır yüreğine tutulmam.
Farkında mısın yüreğimin pusulası. Şu yeryüzünü dolaşan rayların eksenini değiştirebilsem, her istasyona yüreğini çivilerdim. Oysa ne zor şeydir seni özlemek, seni hazırlıksız beklemek. Hele ki, bir bekleyişin kapsülleri patlayınca durmadan içinde. Cılız görünür gökyüzü, inceliverir içinde sabırlar, boy boy hasrettir büyüttüğün. Hasretime ağlarsa toprak ağlar, ekin ağlar, başağı öğüten değirmen ağlar, duldasız, pusatsız bir resim gibi yediveren ayçiçekleri açar içimde, anlamını yitirmeden bu deli dolu yaşam.
Rüzgâr koksa ellerin, rüzgâr esse saçların, yine gözyaşı, hep gözyaşı dökülse içimden senin için. Zamansız düşüşlerine, sıcacık gülüşlerine tutunsa gece, yorgun düşsem seni özlemekten. Bir masal büyüsüyle seni anlatsam, sesini duyabilmeyi, duyunca seni sevdiğimi haykırabilmeyi, bizi iki ayrı limana götüren zamana küfürler etsem, ağlasam, kendimi okyanuslara atsam, mercan kayalıklarında kaybolsam, bir seni, seni anlatsam. Sevgime sağanak gibi kopup gelen sen, beni alıp uzak, çok uzak diyarlara götüren, yüreğimizden sözcükler damıtan, ağlatan, suların buz tuttuğu saçakları eriten sevgimiz değil mi, değil mi söyle! ? ..
Selahattin Yetgin
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.