- 754 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
BEKLERKEN
Otuz adım. Yaklaşık otuz adım sonra yanındayım. Biraz geç kaldım ama sana bir hediye aldım. Asla tahmin edemeyeceğin bir şey… Dur. Esasında, pek öyle değil. Senin bildiğin bir şey bu… Fakat her defasında böyle yapıp içimi rahatlatıyorum, bunu sen de biliyorsun. Sana tahmin edemeyeceğin hediyeleri alacak kadar param yok. Evet, sinemaya, tiyatroya, pikniğe ayıracak param var ama öyle pahalı hediyeler için yok. Çünkü benim için “an”lar önemli. Öyle mutlu olduğun ve benim de içinde bulunduğum, mutluluğuna şahit olduğum “an”lar değil, dahil olduğum anlar önemli. Bu yüzden bu hediye alma konusunda pek becerikli olduğum söylenemez. Neyse, lafı uzatmayalım. Öncelikle bunu arkamıza saklayalım. Şimdi dik bir duruş ve gülümseyen bir yüz ile yanına gelmeye hazırım.
Bir dakika. Acele etmenin bir anlamı yok. Az daha bekle ki bakayım beni nasıl bekliyorsun. Beklerken, benimle olduğun kadar güzel misin? Kırmızı diz hizasında bir etek, beyaz bir gömlek, kapkara bir çanta ve kırmızı bir ayakkabı… Yine yapmışsın yapacağını. En sevdiğim renkleri giymiş ve hiç makyaj yapmamışsın. Bu halini o kadar çok seviyorum ki. Bakmaya doyamıyorum. Akşama kadar burada böylece durabilirim. Anlaşıldı, sen beni beklerden de güzelsin. Ama şimdi kendimi de yabana atmayacağım. Sana güzel gözükeyim diye hiç saçlarını taramayan ben, sabahın köründen beri tepemdeki iki tel saçı yatırmaya çalışıyorum. Sonunda başardım. Görüşlerinize ve sevgilerinize hazırım komutanım! Böyle esas duruşta durursam beni deli sanacaklar, en iyisi orda olmana rağmen ben seni bekliyormuş gibi yapayım.
Etrafa bakınmak en doğrusu sanırım. Şu teyzeye bakın hele. Yahu teyze köpek beslemek senin neyine? Bir kedi görüp deliriverse, o önde sen arkada koştur babam dur. Yazık değil mi sana? Şu simitler kaça acaba? Bir tane alsam da öyle beklesem... Hem vakit geçer. Olmaz ama. Dişlerimin sağına soluna susam yapışır. Benim de pat diye karar verip yanına gideceğim tutar. Temizlemeyi de unuturum. Rezil olurum neme lazım. En iyisi durmak ve izlemek… Sağı solu izlemek.
Karşıdaki apartmanda, balkonda bir adam var. Bir şey içiyor. Rakı olmalı. Ben bu adamı biliyorum. Bu saatte balkonda oturuyorsa ve tek başınaysa, mutlaka rakı içiyordur. Hoş, yalnız adam tek başına bir bardak su içsin, ondan bile çarpılır ama bu rakı. Eminim ki rakı. Sevdiğim ne âlemde acaba? Oturduğu yerden kalkmış, bir ileri bir geri yürüyüp duruyor. Salak kafa! Beklettin kızı, şimdi işin yoksa gönlünü al. Yavaştan yürümeye başlamalı. Onun görmeyeceği şekilde, tam bana arkasını döndüğü an…
Az kaldı. On adıma kalmaz yanındayım sevdiğim. Gülümseyişinden belli, demek geldiğimi hissetti. İyi de gül yüzünün baktığı tarafta değilim ki ben! Bana baksana ben bu taraftayım!
Yine aynı adam geldi. Ve yine tanımadığım sevdiğimi elimden aldı. Nasıl da sıkı sıkı sarılıyor… Yapmayın yahu! Yapmayın Allah aşkına! Ben gideyim öyle sarılın. Ben buralardan kaçayım da öyle öpün birbirinizi. Dağların tepelerinden ardında tek göz oda bir evde yatağıma uzanayım da, öyle el ele tutuşun. Yapmayın bunu bana!
Bilmiyor muydum en başından beri beni hiç görmediğini? Bilmiyor muydum farkıma dahi varmadığını? Biliyordum evet. Evet, ama ne yapayım? Ben böyleyim. Sevgiyle çalışan, ancak sevgiyle ayakta duran bir beden benimkisi… Başka türlü yaşamaya kalksam, yarına kalmaz terk ederim âlemi!
YORUMLAR
Erhan bey sayfanız dolu dolu tebrik ederim. Anlatımınız çok başarılı hele tasvrleriniz o kadar canlı ki sanki simitçinin yanında da ben varmışım gibi.. Kutluyorum efendim. Saygılarımla..