- 738 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MEDENİYET
MEDENİYET
Şehirlilik, şehre has yaşam tarzını ifade eden bir kavram. Arapça “ŞEHİR” anlamındaki "MEDİNE" kelimesinden türetilmiştir. Tanzimatçılar tarafından batıdaki "civilisation (sivilizasyon)" tabirini karşılayan bir kelime olarak Türkçeye sokulmuştur. Ancak, "civilisation” hiçbir zaman “MEDENİYET”i karşılayamamıştır.
Medeniyet kavramının birçok tanımı yapılmışsa da bunların her biri, birbirinden farklıdır. Bu tanımlardan bazıları kültürü de medeniyet kavramı içinde ele alır. Ancak kültür, bir milletin yaşamasını kolaylaştıracak olan bilgi birikimi; medeniyet de, bu kültürün maddî alanda ortaya çıkışıdır. Yani medeniyet, bir anlamda maddî kültürdür. Cemiyetlerin, gayelerine ulaşmak için birer vasıta olarak kullandıkları ictimaî, hukukî ve ticarî prensipler de medeniyetin bir parçasıdır.
Tarih boyunca yeryüzünde varlık göstermiş pek çok medeniyet mevcuttur. Mahallî özellikleri göz önüne alındığında, bu medeniyetleri iki grupta değerlendirmek mümkündür. Birisi, hayatlarını vahyin ışığında düzenleyen toplumların vücuda getirdiği medeniyet; diğeri de, müşrik ve putperest toplumların medeniyeti.
Eski Asur, Mısır, Yunan ve Roma medeniyetleri tarihteki putperest medeniyetlerden bazılarıdır. Bu toplumlarda, yaşayan ve ölmüş bazı kişiler ilâhlaştırılarak putları yapılır ve onlara tapınılırdı. İnsanları birbirine öldürterek veya aç aslanların önüne atarak katliamı seyretmek Romalıların en büyük zevklerinden biri idi. Bu cemiyetlerin ürettikleri medeniyetlere bakıldığında, sadece hipodromlar, piramitler ve putlara tapınılan puthanelerin kalıntıları görülmektedir. Bu cemiyetlerin kültürleri, insanın insana tahakkümü ve ilâhlık taslaması temel düşüncesinden kaynaklandığı için bu medeniyetlerin geniş halk kitlelerine yansıyan tarafı, ezilip horlanmaktan başka hiç bir şey değildir.
Yapılan tanımlamalar çerçevesinde değerlendirildiğinde; insanların insanlıklarını yok eden putperest hâkimiyetlerin ürettikleri maddi varlıklara da medeniyet denilebilir. Ancak “MEDENİYET” kavramının ihtiva ettiği hakiki mana Tevhid’in, yani İslâm’ın kendisidir. Cahil, müşrik sistemlerin medeniyet adına ortaya koydukları şey, insanı fıtratının gerektirdiği yere oturtmak için bir vasıta değil, onun Allah Teâlâ’ya dönük bu fıtrî özelliklerini yok edip, köleleştirmek için kullandıkları bir araçtır.
Medeniyet kavramı, Batı dillerinden Türkçeye aktarılırken kastedilen şey Batı idi. Yani Batılı’nın gözünde medeniyet Avrupa’dadır; bunun dışında kalan toplumlarsa birer barbarlar topluluğudur. Bu zaviyeden bakıldığında, medeniyet kavramının da diğer birçok kavramda olduğu gibi, kültür emperyalizminin yüklediği manaların izlerini taşıdığı görülür. Binaenaleyh bugünkü Batı Medeniyeti, kaynağı ve hizmet ettiği idealler bakımından tarihteki diğer putperest toplulukların bir devamı niteliğindedir. İşte Irak, işte Afganistan, işte Bosna, işte Batı Trakya, işte Çeçenya, işte Filistin, işte Afrika’nın mustazaf ve gariban kabileleri; Batı Medeniyetinin özelliklerini yansıtan canlı sahneleri insanlarının canları pahasına arz etmektedir.
Hıristiyanlık, Ortaçağ Avrupa’sına İlahî bir din olmaktan çok, puthaneye çevrilmiş kiliseler ile girdi. Hıristiyanlık dönemi Batı tarihi, kilisenin halka karşı zulümleriyle doludur. Dolayısıyla, böyle bir zihniyetin vücûda getirdiği bir medeniyete gerçek anlamda medeniyet denilmesi imkânsızdır. Zira medeniyetin ölçüsü insana verdiği değer ve ona götürdüğü hizmettir.
Netice olarak denilebilir ki, insanlığa hizmetten yana tavır koymak “MEDENİYET”, insanlığın hezimetine sebep olmanın her çeşidi de VAHŞET’tir.
Murat KAHRAMAN
Email:[email protected]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.