Öyle sitemler vardır ki, bir medihtir ve öyle medihler vardır ki, bir kötülemedir. la rochefaucauld
evrensel
evrensel

SON MEKTUP

Yorum

SON MEKTUP

15

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

2391

Okunma

Okuduğunuz yazı 17.9.2007 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.

SON MEKTUP


“Her gece aynı rüyayı görmekten bıktım artık” dedi ve yatakta doğruldu. “Hep aynı rüya hep o” diye söylendi kendi kedine, sırtından su gibi terler akıyordu. “Hayırlara gelir inşallah” dedi ve kalktı yataktan banyoya gidip yüzünü yıkadı. Terini alması için kenarları dantelli havlulardan alıp sırtına koymaya çalıştı.

Yolunu doğrultup yatak odasına doğru ilerlerken salonun camından sızan sokak lambasının ışığı birden onu yanına çekti. Anneannesinin özenerek çeyizlik hazırlattığı Fransız güpürü tüllerini eliyle itekleyerek camın kenarındaki berjere oturdu ve ışığın kırılan yansımalarına doğru daldı gitti. Gözleri buğulanmıştı. Ne zaman geceden sabaha doğru ilerleyen saatlerde uykusu kaçsa hiç hayıflanmadan gelip bu koltuğa oturur ve düşüncelere dalardı.

Yıllar ne çabuk geçmişti. Hatırında kalan genç kızlığına ait hep aynı anılardı. Öyle bir hatıratı vardı ki unutamadığı; dile kolay 52 sene geçmişti üzerinden. Ne alımlı ne güzel kızdı. Dört dönerdi erkekler etrafında. Ama o zamanlar farklıydı. İltifatlar, yakaya takılan güller, göz süzmeler, bir pastanede muhallebi ikram etmeler. Kalp çalmak böyle bir şeydi, kapıları ardına kadar açmak istersen mutlaka en derinden işlemeliydin. Gönlünü elleri ile teslim ettiği bir adam vardı hayatında. Aylarca bakışmışlardı. Her an düşünür olmuştu, sabah onunla uyanıyor akşam koynuna hayalini sarıp yatıyordu. Yediği yemekte, okuduğu kitapda, elini uzattığı her şeyde “O” vardı. Nefes gibi muhtaçtı artık. Aniden bir gün Fehmi bey sokağın köşesindeki terzi Orhan ustanın kapısında belirdi. Kapının gümüş kaplamalı sapına aynı anda uzanmışlardı ve elleri değmişti. Zülal hanım çekivermek istedi ama elinin üstünde öyle ağır duruyordu ki Fehmi beyin eli. Kıpırdayacak ve elini çekecek delikanlı diye nasılda korkmuştu, oysaki… Gözlerini önüne eğdi genç kız yanakları al al olmuştu. Delikanlı hiç çekmek istemese de isteksizce kapıyı açıp buyur etti ceylan gözlüyü.

Orhan usta ikisine de şöyle gözlüklerinin altından süzdü ve gülümsedi. Aylardan beri bakışları ile konuşan bu güzel gençler artık ilk temaslarını da yaşamışlardı. O gün eline tutuşturulan leylak kokulu mektup zarfını, avucunun içinde ateş topu gibi yaktığı halde elinden bırakamadı genç kız. Günlerce gözlerden ırak yerlerde buluşmuşlar hep gözleri ile konuşmaya devam etmişlerdi. Öyle kolay da olmuyordu evden çıkıp gelmesi Zülal hanımın. Artık gezmedikleri tepeler, korular, gözden ırak çay bahçeleri kalmamıştı. Yaptıkları, gözlerinden en derinlere dalıp içinden çıkmak istemedikleri masallarını konuşmak ve dudaklarının delicesine birleşmesiydi. Kendilerini alamıyorlardı, hep akılları birbirlerindeydi.

Zülal hanım Fransız okullarında eğitim alan ve hâla öğrenciliği süren saray kökenli bir ailenin gözbebeği büyük kızlarıydı. Fehmi bey ise sırım gibi delikanlı ve Türk musikisine gönlünü vermiş, babası emekli bugünün PTT müdürüydü.

Bir zaman sonra ansızın evlenmeye karar vermişler vermesine ama iki tarafın da aileleri karşı çıkmıştı. Birbirlerine o denli âşık olmuşlardı ki gözleri ailelerini bile görmüyordu. Kızımız bir gün sevgilisine teslim olmuş deliler gibi, aşk ve şehvet dolu saatler yaşamışlardı. Öyle deli saatlerdi ki 52 yıl geçmesine karşın hâla unutamadığı ve hep hayali ile yaşadığı, özlediği erkeğini her gözlerini kapayışında kalbinde buruk bir acı ile anımsıyordu. Dokunuşlarını, nefesini daha birkaç saat önce yaşamış gibiydi. Öpüşlerini ise hiç ama hiç unutamadı, başkası ile evlenmiş olmasına rağmen. “Senden başka kimseyi sevemem” derken dilleri yıllara meydan okurcasına doğruyu söylemişlerdi. Fehmi beyin ayrıldıkları o son gün söyledikleri hala kulaklarından gitmiyordu. “Şimdi sen gidiyorsun ya herkes sana benzeyecek, her şarkı sana yazılmış gibi gelecek, şimdi tüm yollar sana çıkacak, sanki sen buluştuğumuz o parka gelecekmişsin gibi gidemeyeceğim artık oraya. Acıtacak içimi sensizlik.”

Son zamanlarda rüyalarına giren işte o adam yıllar önceki sevgilisiydi.


Artık bembeyaz tenli bembeyaz saçlıydı Zülal hanım. Zaten onun için pamuk hanım derlerdi kendisine. Yıllar geçmesine rağmen hâla güzel, hâla alımlıydı. Ama yürekciği yaşlanmıştı hem de daha yıllar önce hayatını vermeye hazır olduğu adamdan ayrıldığı o gün. Pamuk gibi elleriyle ud çalardı efkârlandığı geceler. Yıllar önce ormanda hem yürüyüş yaparlar el ele hem de birlikte meşk ederlerdi o güzelim Türk sanat musikisinden en güzel eserleri.


Böylece yıllar geçti, hep soran gözlerle baktı postacıya bana sevdiğim adamdan bir haber var mı diye. Hep umutla bekledi bir haber almayı. Ne eşine bir kusurda bulundu ne de çocuklarına vazifesini eksik yaptı. Herkese çok güzel yansıttı aile yaşantısını. Kocası; ilgili, sevecen ve insan yüreği olan bir erkekti ama kolay değildi silip atması Fehmi beyi. Kendisine son derece anlayışlı olmuştu yıllarca, beklemişti karısının sevmesini.

Fehmi bey ile ayrılırken anlaştıkları gibi her beş yılda bir görüşüp bir kahve ile hoş seda etmeye başladılar. İlk ayrılığın ardından geçen beş yıl sonunda buluştuklarında gözlerine bakamamıştı her iki sevgili de. Şimdilerde mektup gelmiyordu ve buluşmalarına da üç yıl vardı. Merak etmiyor değildi ama elinden gelen bir şey yoktu, Fehmi bey ailesi ile birlikte yurt dışında yaşıyordu.
Hasret nasıl çekilir öyle iyi öğrenmişlerdi ki, özlemleri her geçen dakika büyümekte ve çaresizlik boyunlarını bükmekteydi.


Birden sokaktan geçen sütçünün sesi ile irkildi. Sabah olmuştu. Yine o güzel anları yeniden yeniden yaşamıştı. Ter içindeydi, Fehmi beyin elleri sanki az evvel avuçlarının içindeydi, sıcacık.

Kalktı perdeyi tamamı ile açtı. Ocağa çayı koymak üzere mutfağa ilerledi. Kocası öldüğünden beri hep yalnız başına kahvaltı eder olmuştu. Çocukları da pazar günü ancak kahvaltıya gelebiliyorlardı. Zülal hanım boğazından geçemeyeceğini bile bile bir şeyler yemeğe zorladı kendini. O gün diğerlerinden farklı bir gündü. İçi bir garip heyecanla üzüntü arası bir duygu seline sıkışıp kalmıştı. Nedense boğazına düğümlendi son lokması. Tam kendine çeki düzen verip her sabah gittiği anıları ile dolu o parka gitmek için hazırlanacakken kalbi sıkıştı. Birden kapının zili ile irkildi. “Kimdi ki bu saatte gelen?”. Ayakları yürümedi biran nedensiz. Zorlanarak da olsa kapının kolunu çevirdi. Göz göze geldiği adam aman Allah’ım neler oluyordu. Fehmi bey karşısındaydı yıllar sonra, evine gelmişti O’na gelmişti. Konuşmak istedi sesi çıkmadı, elini uzatmak istedi ama çakılmıştı yerine. Birden fark etti ki kendi yaşlanmıştı ama karşısındaki adam hala eski günlerindeki gibi zıpkın bir delikanlıydı.

Genç adam gözleri dolu dolu elindeki zarfı uzattı ve “bu sizin için, babamın son vasiyetiydi ” dedi.


evrensel/ANKARA

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Son mektup Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Son mektup yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
SON MEKTUP yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Mirage
Mirage, @mirage
19.9.2007 03:48:39
Hani insanın geçmişiyle yaşaması zordur derler ya,yada geçmişi yüreğinizde yaşatmayın derler...derken kolaydırda yaşarken bir o kadar zordur.Heleki izleri ruha,bedene sinen bir aşk namesiyse imkansızdır geçmişi silmek.İfadeler aldı götürdü beni.Tasvirler son derece başarılı,öyleki yaşatıyor hikayeyi.Bu hikaye ispatladı ki insan bir defa sever,bir defa teslim olur aşka...Ötesi yok...

Tebrikler yüreği kelebek misali kanat vuran arkadaşım.
dervişustasu
dervişustasu, @dervisustasu
18.9.2007 23:55:43
kutlarım..
CeydaGork
CeydaGork, @ceydagork34
18.9.2007 23:49:13


çok geç geldim biliyorum...affet can kızım

soluksuz okudum....

sen mükemmel yazıyorsun...tadında kıvamında leziz bir şerbet gibi içiverdim....

sevgimle.....aşk daim olsun....
ershazber
ershazber, @ershazber
18.9.2007 22:20:47
günün yazısını ve yazarını kutlarım
sevgiler
pastoral_rapsodi
pastoral_rapsodi, @pastoral-rapsodi
18.9.2007 22:09:09
tebessümle..
Şenay
Şenay, @enay
18.9.2007 20:21:06
elimde olmadan kendiliğinden süzülüverdi bendini kıran göz yaşlarım yanaklarıma...
harikaydi canı gönülden kutluyorum
sevmenin ne demek olduğunu yeniden yaşattınız teşekkürler yüreğinize...
kutsal mavi
kutsal mavi, @kutsalmavi
18.9.2007 15:45:58
off çok kötü oldum :(
yazınız o kadar güzel ki...ne desem az kalır...
final yüreğime bir ateş düşürdü...:'(

salıcakla kalın..çok güzeldi...
el
elifdicleli, @elifdicleli
18.9.2007 13:35:29
muhteşem bi yazı okudum, bi solukta desem yeridir, teşekkürler...
SILAM
SILAM, @silam
18.9.2007 01:29:11

günün yazarını canı gönülden tebrik ederim hüzünlü satırlar..
AyşegülTezcan
AyşegülTezcan, @aysegultezcan
18.9.2007 00:09:43
Okurken yaşatan satırlar...
Hissederek yazmak ve okuyanlara o duyguları vermek kolay değil.
Cümlerin birbiriyle bağı ve yazının akışı su gibi... Alıp götürüyor tebrikler.
zehra_in
zehra_in, @zehra-in
17.9.2007 22:07:09
harikaydı.

tebrikler...
_ZERRE_
_ZERRE_, @-zerre-
17.9.2007 22:04:16
10 puan verdi
sevgili Evrensel arkadasim , o kadar güzel geldi ki yazin .. gece de okumustum . anca yazma olanagi buldum .

bu yazdiklarini daha genislettiginde mutlak bir gün bir kitap cikarmalisin .

hayranlikla okuyorum hep yazilarini .



gönülden tebrik ediyorum .
sevgilerimle .
voyager
voyager, @voyager
17.9.2007 11:21:59
çok içten bir yazı okudum.

bugünlerde böylesi yaşamlar var mıdır, acaba?
asran
asran, @asran
17.9.2007 04:22:08

evrenselim gönlünde biriken öykülerin kahramanlarından olabilmek istiyor insan her yeni hikayende.

bir yerler var. bilmediğim ama hep aşkın yaşandığı. satıraralarına sıkışmış nice yaşanmışlık var böyle.

kalbinin her atışı aşk diyor yeniden yeniden.

senin olduğun her yerde bir aşk kokusu dolduruyor boşluk kalan yanlarımı.

sevgi ve saygılarımı muhabbetlerimi koy gönlüne.

Mary Jane
Mary Jane, @maryjane
17.9.2007 03:48:19
10 puan verdi
uzun zamandır böyle bir yazı okumamıştım..
harikaydı...içtendi...ve yaşatarak okuttu...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL