- 600 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DEVLET Mİ, MİLLET Mİ, ORDU MU?!
Tek başına hiçbiri değil! Lakin en büyük ve en önemlisi millet bence!
Çanakkale harbini düşünelim öncelikle, sonrasında da yüzlerce şehit verdiğimiz diğer savaşları, vatan kurtarmak, aynı zamanda din kurtarmak adına olan savaşları…
Devlet yoktu, ordu vardı lakin yeterli ve tam bir birlik içersinde ve tam teşkilatlı da değildi. Tek güvenç Atatürk’ün iradesi ve askeri dehasıydı! Lakin yeter miydi millet ordunun yanında olmasa, Atatürk’e güvenmese ve yanında yer almasa.
Taş plaktan, Hafız Kemal Beyi dinlerken aklıma geldi tekrar bu konu ve kaleme alma gereği duydum, bu günümüze çözüm arayışları ve nereden nereye geldik üzüntüleriyle.
Hafız Kemal Bey, Süleymaniye camiinin baş müezzinidir. Babası deri ticaretiyle uğraşan Mehmet Agâh Bey, annesi İstanbul hanımefendilerinden Feride Hanımdır. Küçük yaşlarda Hocası Hafız Halil Efendi’nin yanında Kur’an’ı hıfzetmiş. Fatih Merkez Rüştiyesi, Vefa idadisinden sonra, babasının tıp eğitimi almasını istemesine rağmen O, Arapça ve Farsça öğrenmiş ve musiki dersleri almış. Bu arada Çanakkale Savaşına katılmış ve Tabur İmamı olarak hizmet etmiştir. İlk musiki eğitimini Kasımpaşa Küçük Piyale Camii İmamı Cemal Efendi’den almıştır. Bestenigâr Ziya Bey, Muallim Kazım Uz, eğitim aldığı diğer hocalardan.
Süleyman Çelebinin kaleme aldığı, Hz Muhammed’e ithafen yazdığı mevlit isimli şiirini seslendiren kişi de O’dur. Daha sonrasında Riyaset-i Cumhur ince saz ekibinde görev alan sazendelerden biri; yani Atatürk’ün meclislerinde de, Türk Sanat Musikisi icra eden mükemmel bir ses ki pek çok gayrimüslimin, onun okuduğu ezan ve Kur’an’ın ahenkli efsununa hayranlıkla Müslüman olduğu da söylenmektedir.
Bilindiği üzere, Riyaseti Cumhur ince saz ekibinde yer alan pek çok hafız, müezzin ve imam olan musiki icracısı bu üstün vasıflı sesler, daha sonrasında Ankara radyosunda görev almışlardır. Sadettin Kaynak da bunlardan biridir, lakin o daha öncesinde İstanbul’a giderek plak yapmış ve serbest musiki hayatına başlamıştır. Kim bilir belki de böylesi iyi olmuştur, böylelikle daha bir Sadettin Kaynak olmuş; daha doğru deyişle çok daha öncesinde ünlenmiştir.
Hafız Kemal Bey, Çanakkale harbine Tabur İmamı göreviyle katılmış, savaşın her bir cephesinde bir elinde Kur’an, diğerinde silah, cansiperane savaşmıştır da. İlk hücum emriyle ileri atıldıklarında, yanında yaralanıp düşen Musevi silah arkadaşının verdiği acı da çok büyük olmuştur. Hafız Kemal Beyin evi musiki meşkleri için toplanma mekânı haline gelmiş ve meclislerde Ali Rıza Şengel, Selahattin Pınar, Kemal Batanay, Sadi Işılay, Hafız Burhan, Sadi Hoşses gibi pek çok ünlü sima bulunmuştur. Hafız Kemal Bey, Mecit Sesigür, Zeki Sesli, Zeki Altın, Nusret Yeşilçay, Hüseyin Tolon gibi önemli talebeler de yetiştirmiştir. Sayısız taş plak, radyo kaydı gerçekleştiren Hafız Kemal Bey, 9 Ağustos 1939 tarihinde bir yıl boyunca çektiği hastalıktan dolayı vefat etmiştir. Mezarı Edirnekapı’dadır. (Allah rahmetini esirgemesin kendilerinden)
Nereden başlayıp nereye geldim yine ve dağıtmaya da başladım konuyu, seyrini de değiştirirken bir yandan. Lakin yazacak konu çok olunca ve her geçen gün birikip her birini ele almaya zaman yetmedikçe, yazarken de başka çağrışımlar sökün edince, bazen böyle farkındasız çıkıyorum konu dışına. Bağışlayınız lütfen.
Demek istediğim şuydu ki aslında; Hafız Kemal Beyle bir takım zihniyetlerin dikkatini bazı şeylere çekerken, bir ülkenin kurtuluşu, selameti gerekiyorsa, devlet yoksa bile başta, ülke bitmiş tükenmiş, hatta neredeyse elden gitmişse bile, ordu yalnız bırakılmışsa, ordu devletin güdümündeyse, baskılanmışsa, eli kolu bağlanıyorsa bile, yapamıyor, yaptırılmıyorsa gereği hiçbir şeyin…
İş millete düşüyor!..
Ve en büyük güç de millette; Çanakkale’den ve diğerlerinden örneklerle!!!
Ve de yine bir Atatürk lazım bize, öylesi güçlü, öylesi Allah aşkıyla, vatan aşkıyla dolu, inançlı ve de öylesi imanlı bir milletle birlikte!!!
p.r.alkan
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.