- 1000 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
LİDER OLMANIN KOŞULLARI VAR
Dünyanın her bir yanındaki ülkelerin kendilerine has liderleri var. Nitelikleri ve yetenekleri birbirinden farklı. Kimileri tüm dünyanın tanıdığı kişiler olmuş, kimileri de kendi ülkelerinin sınırlarını aşamamış. İçlerinden bütün dünyaya hükmetmeye çalışan, ama bunu yapamadığı gibi, kendisini ve ülkesini mahvedenler çıkmış. Kimileri de yaptıkları güzel şeylerle insanlığın takdirini toplamış ve insanlığa mal olmuşlar. Bazıları saman alevi gibi parlayıp sönmüşler, bazıları ise ebediyete kadar sürecek beğeni kazanmışlar, insanların kalbinde taht kurmuşlar ve ölümsüz olmuşlar.
Ben bu yazımda; kendi ülkemdeki birkaç önemli ve örnek liderden söz etmek istiyorum. Ecdadımızdaki liderler arasında Fatih Sultan Mehmet gibi Ortaçağ’ı kapatıp Yeniçağ’ı açanlar var. Cumhuriyet döneminde ise Mustafa Kemal Atatürk gibi bütün dünyanın önünde saygı ile eğildiği büyük bir lider çıkmış. Onun arkasından gelen İsmet İnönü; Churchill’in .“Bir siyasi mektep aç, talebelerin olalım” dediği büyük bir devlet adamı ve siyasi lider olmuştur.
Üçüncü sıraya da rahmetli Alpaslan Türkeş’in konulmasının bana göre doğru olacağını düşünüyorum. Çünkü hakkında yapılan eleştiri ve tartışmalara rağmen, özellikle ülkemizin içinde bulunduğu buhranlı dönemlerde, uzlaşmacı ve özverili tutumuyla gerçek bir lider olduğunu kanıtlamış bulunuyor. Bu görüşüme karşı çıkanların olacağını biliyorum. Çünkü bu değerli insanı yakından tanınamış olsaydım ben de aynı şekilde hareket ederdim. Bu nedenle kim ne derse desin bu görüşümün arkasında olacağım.
Bana göre, ülkemizde dördüncü sırayı alacak bir lider henüz çıkmamıştır. Tabii liderliğe özenenler, hatta kendilerini Atatürk’ten sonraki sıraya koymayı düşünenler bile olmuştur. Ama koyma suyla değirmen döndürülemez ki. Lider olmanın önemli koşulları var. Herkes lider olamaz.
Bir ülkenin veya bir siyasi partinin başına geçmekle ya da çok büyük mevkilere gelmekle lider olunmuyor. Bu işin mal, mülk, servet sahibi olmakla ve maddi zenginlikle de ilgisi yoktur. Dolar milyarderi olmakla veya sarayı andıran konutlarda oturmak da, lider olunması için önemli kriterler arasında değildir. Yukarda sayılan özelliklere sahip “Astığı astık, kestiği kestik” liderler ortaya çıkabiliyor. Ama bunlara “Lider” değil “Diktatör” adı veriliyor.
Aslında diktatörler arasında da gerçek liderlik vasfını kazananlar olmuştur. Ama dünyada hem bunun örnekleri, hem de sayıları çok azdır. Örneğin “Fidel Kastro” gibi. Tabii Fidel Kastro gibi değerli insanların diktatör oldukları da tartışılır. Zira bunlar; halklarının çıkarları, refahı ve bağımsızlığı için çalışmışlardır. Bu uğurda emperyalist devletlere kafa tutmuşlar ve onların boyunduruğu altına girmemişlerdir. Halkının sevgisini, saygısını, bağlılığını ve güvenini kazanan bu değerli insanlar halkla bütünleşmişler ve bir “Halk kahramanı” olmuşlardır.
Lider olmak apayrı bir şeydir. Birincisi, liderlik bir “Allah Vergisi”dir. Lider olacak kişide doğuştan gelen bir liderlik niteliğinin olması lazımdır. Bundan sonra; bir liderde olması gereken niteliklerin başında, öncelikli olarak iyi bir aile terbiyesi almış olması gerekiyor. Sonra da iyi bir eğitim görmüş, toplumsal alanda bilgi sahibi ve yönetim konusunda deneyim kazanmış olmalıdır. Kazanılan deneyimler çok önemlidir. Ancak, daha önemli olan husus; bir liderin, gerek kendi yaşadıklarından, gerekse tarihteki örneklerden ders almasını ve bunları iyi değerlendirmesini bilmesidir.
Yüreğinde yüksek derecede vatan sevgisi taşımalıdır. Bu konuda kuşku yaratacak şeylere sebebiyet vermemelidir. Vatan toprağını kutsal saymalı ve korumasını bilmelidir. Devletin bütün değerlerine sahip çıkmalı, dolaylı yollardan başka milletten insanların eline geçmesini önlemeye çalışmalıdır. Yer altı zenginliklerimizin değerlendirme ve işletilmesinde tüm hassasiyetini göstermelidir.
Diğer devletlerle antlaşmalar yaparken, kendi ulusunun hak ve çıkarlarını ön planda tutmalı, egemenlik ve bağımsızlığımıza aykırı düşebilecek durumlarda dikkatli olmalı ve bu değerlerimizden hiçbir şekilde ödün vermemelidir.
Lider güzel konuşmalı ve dinleyenleri etkilemelidir. Ama konuşmaları inandırıcı olmalı ve insanlara güven vermelidir. Şairane konuşmalar yapılması ve hamasi nutuklar atılması yeterli değildir. Yapılan konuşmalarda; doğru, gerçekçi, batıcı ve kışkırtıcı olmayan, başkalarına hakaret içermeyen ve toplumda rahatsızlık yaratmayan sözcüklerin kullanılması önem taşır.
Liderin, sureti-intikal kabiliyeti yüksek olmalı ve olağanüstü durumlarda, önemli kararları anında verebilme yeteneği bulunmalıdır. Ama acil kararlar verirken hataya düşmemelidir. Sabırlı ve soğukkanlı davranmalı, sakin olmalı, sinirli ve hırçın davranmamalı, olaylar karşısında paniğe kapılmamalı ve sinirlerine hâkim olmasını bilmelidir. Huzursuzluk yaratacak durumlara sebebiyet vermemek için dikkatli olmalı, ayrıca doğabilecek huzursuzlukları önlenmesi için de çaba göstermelidir.
Ağırbaşlı olmalı, her fırsatta kendisini ortaya atmamalı, sırası geldiğinde özveride bulunabilmeli, kişisel duygu ve fikirlerini gizleyebilmeli, her konuda fikir beyan etmemeli, az ve öz konuşmalıdır. Sorumluluk duygusu taşımalı, özeleştiri yapabilmeli, ne kendisini ne de halkını kandırma yoluna gitmemelidir.
Geçmişi hususunda herhangi bir endişe taşımamalı, kendisine güvenebilmeli, gelecek için aşırı ihtiras duygularından uzaklaşmış, bencillik ve çıkarcılık duygularından arınmış, başkalarının haklarına saygılı ve hakkaniyet ilkelerine sahip olmalıdır. Devlet malını kişisel hizmetinde kullanmamalı, yakınlarına çıkar sağlamamalı ve tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumalıdır.
Yolsuzluk yapmamalı, yolsuzluk anlamına gelebilecek davranışlardan kaçınmalı ve yolsuzluk yapanları koruyucu bir rol üstlenmemelidir.
Sağduyulu olmalı, gerçekleri görmeli, ilerisi hakkında görüş bildirebilmeli ve geleceğe ışık tutabilmelidir. Görüşleri yıllarca sonra bile değerini koruyabilmeli,
İçinde yaşadığı zamandan çok, gelecekte nasıl anımsanacağını önemsemelidir.
Devletin; başta TBMM olmak üzere, TSK, yargı, üniversite, basın ve benzer tüm anayasal kurum ve kuruluşlarına saygılı olmalı, demokratik kitle örgütleri, sendikalar, basın mensupları ve vatandaşlar arasında ayırım yapmamalı, bunlardan bazılarını korurken, diğerlerine karşı hasmane bir tutum izlememelidir. Sahip olduğu oy çoğunluğuna dayanarak, kendisine karşı olduklarını düşündüğü kimseler üzerinde baskı uygulamaya kalkmamalıdır.
Liderin hayalleri olmalıdır ama bu hayaller toplumdaki çoğunluğun hayalleri ile örtüşmelidir. Olmayacak şeyleri hayal etmemeli ve mümkün olduğunca gerçeklerden uzaklaşma gayreti içine girmemelidir.
Yazımın sonlarına geldiğimde, yazdıklarımı gözden geçirmek istedim. Meğerse hiç farkına varmadan, yukarıda sözünü ettiğim üç liderin özellik ve niteliklerini, yaptıklarını ve yapmadıklarını alt alta sıralamışım.
Herkesin bildiği üzere; Büyük Atatürk, dünyanın en büyük liderleri arasında yerini almış bulunuyor. Birçok ulus, bağımsızlık savaşlarında onu örnek almışlardır. Küba’da heykeli dikilmiş, Norveç’te ise; “Atatürk gibi düşünmek” bir atasözü olmuştur. Türkiye’de ise; Türk Ulusu’na hitaben yaptığı konuşmaları ve bunların, aradan geçen uzun yıllara rağmen değerlerini yitirmemeleri yanında, günümüzde bu sözlerin adeta birer kehanet gibi kabul ediliyor olmalarıyla ölümsüzleşmiş bulunuyor.
İsmet İnönü, İnönü Savaşları ve Lozan’daki başarılarından sonra Türkiye’yi İkinci Dünya Savaşı’na sokmayışı, Ülkemizi çok partili siyasi hayata geçirişi,
Türk Milleti’ne hitaben yayınladığı “12 Temmuz 1947 Beyannamesi” ve son derecede demokratik bir şekilde gerçekleştirdiği 1950 Seçimleri ile hakkında yapılan bütün düşmanca eleştirilere rağmen, liderlik vasfını korumakta devam ediyor.
Alpaslan Türkeş, ölümünden 15 yıl geçmesine rağmen, toplumun büyük bir kesimi tarafından, aramızdan daha dün ayrılmış gibi sevgi ve saygıyla anılıyor.
Dilerim Türk Ulusu, yakın bir gelecekte “Dördüncü” liderini de bulur.
Saygılarımla…
27. 06. 2010
www.fikirplatformu.net
www.edebiyatdefteri.com
www.antalyabugun.com
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.