- 978 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Denizin Kumral Çocuğu'na...
Ahh şair ceketli,
Beş yıl olmuş o haziran sabahından bu yana...
Hava nasıldı o gün, sisli puslu muydu yine bugünkü gibi? Hatırlamıyorum…
Ruhum öyleydi şair ceketli, yüreğim öyleydi. Tıpkı şimdiki gibi…
Radyoda senin şarkılarını çalıyorlar bugün sık sık Kazım…
Sesin dinmiyor kulağımdan…
Özledim be Kazım, özledim seni…
Sahi niye gittin, hiç mi düşunmedun sen bizi?
Ben bazen yokluğunu unutuyorum be Kazım, aldatıyorum seni şu zaman denen illetle. Ama o hiç unutmamış Kazım…
Mektuplar yazıyormuş sana, bana öyle dedi…
Bir de: ‘’Bir gün’’ dedi, ‘’Birgün gidebilirsem Hopa’ya okuyacağım bu yazdıklarımı ona. Gömeceğim ya da toprağına…’’
Ağladım ben Kazım, çok ağladım…
O da ağladı…
Dedi ki: ‘’Hava yağmurlu burada yine. Bir ben ağlamıyorum yani.’’
Daha çok ağladım Kazım. Ağrılar girdi başıma…
Özledim Kazım, anlasana…
‘’Hiç mi düşunmedun sen, sevduğun böyle ağlar’’ dedin gittin, hiç mi düşünmedin Kazım, hiç mi düşünmedin?
Ağlıyoruz işte biz, hüngür hüngür…
Ha bir de kumral çocuk, dedi ki o : ‘ ’O çok fiyakalı hastalık dediğin illet aldı seni bizlerden. Farkındaydın, alay ettin ölümle. Sana da bu yakışırdı zaten.’’
Sahi Kazım bu yakışırdı değil mi zaten sana da?
Ha kanser, ha konserdi değil mi denizin çocuğu?
Ha kanser, ha konserdi…
Daha neler neler dedi be Kazım, daha neler neler dedi…
Düşündükçe ağlıyorum. Tutamıyorum yaşları…
‘‘ ‘Yol kenarlarındaki su birikintilerindeyim’ dedin, her yağmur yağışında seni görüyorum yollarda Kazım. ’Yarin yurdun yok’ ya hani, ’Gökyüzüne göresin’ ya hani. Hep bizimlesin be Kazım. Sen göklere layıksın zaten... ’Uzak yerler çeker beni’ dedin, gittin uzak yerlere, geri dönüşsüz. Ah o uzak yerler yaktı canımı senden sonra Kazım! ‘’ yazmış sana…
Ahh o fiyakalı hastalık, ahh o lanet olası Çernobil…
Ahh Kazım ahhh…
"Işığımız sönmeden gidiyorum" dedin vedaları öğrettin…
Sen gittin gideli hep vedalar yaşıyorum ben Kazım, hep vedalar yaşıyorum…
Kazım,
Gittiğinden beri susmadı şarkıların, susmayacak…
O da öyle dedi. ‘’Onu anlatamıyorum.’’ dedi bir de Kazım…
Seni o kadar çok seviyor o, bil Kazım. Bil Kazım…
En çok da neye ağladım biliyor musun?
‘’Bana ’Kazım’ de geri dur, değil mi abi?’’ yazmış sana…
Dayanamadım işte be Kazım, bir kez de buna ağladım…
26.05.2005…
Hopa sana ağlar Kazım…
Ben sana ağlarım…
O sana ağlar…
26.05.2010…
Hopa yine sana ağlar Kazım…
Ben yine sana ağlarım…
O yine sana ağlar…
’Güneşli güzel günler göreceğiz çocuklar, inanın buna...’
İnanıyoruz Kazım, inanıyoruz buna...
Şarkılarla geçtin gittin aramızdan, seni seviyoruz denizin çocuğu…
Cennette buluşalım mı?
Cennette buluşalım…
Kulağımda senin şarkın şair ceketli;
‘’İşte gidiyorum bir şey demeden, arkamı dönmeden…’’
Şikayet ediyorum ama be Kazım, elimde değil…
Gidiyorum işte kumral çocuk, kulağımda şarkınla gidiyorum, yüreğimde seninle gidiyorum…
Hoşça kal, ben gidiyorum…