- 17071 Okunma
- 24 Yorum
- 1 Beğeni
Unutmak ve Unutulmak Üzerine
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bazen bir şarkı takılır dudaklarıma. Gecenin bir vaktinde uzaktan bir şarkı duyarım. Anılara, unutmaya, unutulmaya dair bir şarkı. Geçmişe dalar giderim o an. En çok da “Unutma” kavramına takılırım, şarkının sözleri kulaklarımda çınlamaya başladığında. Tutarım elinden bu kelimenin ve yüreğimin, aklımın rehberliğinde geçmişimde gezintiye çıkarım.
Koyu bir hüzün yayılır önce odamın her bir köşesine. İmkânsızın, bir daha asla yaşanamayacak anların acısı kaplar bütün benliğimi.
Yaşarken, ayrılığın bir gün bizi farklı iklimlere savuracağını asla ihtimal etmediğim insanlar gelir aklıma. Birlikte attığımız kahkahalar, döktüğümüz gözyaşları belirir belleğimde.
Ben bu insanları aramıyor, sormuyorum. Yaşıyorlar mı onu dahi bilmiyorum. Yıllardır birinden ne bir selam ne bir haber geldi. Belki görüşmedik uzun zaman, ama daha dün ayrılmışçasına yüzlerini, sözlerini hatırlıyorum her birinin. İşte o zaman sorular üşüşüyor beynime. “Bunca bihaberken onlardan, nasıl oluyor da hâlâ hatırlayabiliyorum onları?” diye...
Ya onlar… Onlar beni hatırlıyor mu acaba?
Unutmak, unutulmak şaşırtır yolumu, cevap veremem bu sorulara.
Unutmak nedir ki? İnsanın belleğinden tamamen silinmesi mi isimlerin ya da yüzlerin?
Ya sakladığımız anılar, bohçalayıp sandıklara koyduğumuz hediyeler… O anılarda daha dün gibi canlı duran arkadaşlıklar, hatıra diye sandıklara saklayıp, bir türlü atmaya kıyamadığımız arkadaş hediyeleri… Arayıp sormasak da hiç bir arkadaşımızı, sırf bu anılar ve hediyeler bile unutmadığımızı göstermez mi onları? Unutulabilirler mi her şeye rağmen? Daha da ileri gidelim; bir arada yaşanmasına rağmen bazıları, unutulanlar sınıfına dâhil edilebilir mi?
Cevap veremem dedim ya... Ben daha unutmak kavramının tanımında kararsızım. Belki de unutmanın sırrını çözebilmek için, akıl ile yüreği ayırmalıyım birbirinden. “Akıl nasıl unutur?”, “Yürek nasıl unutur?” sorularının cevabını aramalıyım.
Arkadaş, dost, sevgili ne olursa olsun birini yüreğinizde misafir etmediyseniz eğer, aklınız kısa zamanda unutur onu.
İş, okul, seyahat vb. nedenlerle görüştüğünüz, aklınız ile tanıdığınız insanlardır böyleleri. Birlikte olmanıza sebep olan şeyler ortadan kalkınca unutursunuz onları. Aylar, yıllar sonra karşılaştığınızda belki hatırlarsınız birini, belki de benim gibi -isim ve yüz hafızası berbat biriyseniz- kim olduğunu çıkaramaz, kendinize hatırlamış süsü verip, karşınızdakini kırmadan durumdan sıyrılmaya bakarsınız.
Normaldir aklın unutması. Çünkü onun da bir kapasitesi vardır ve yeni insanlara yer açabilmek için silmelidir bazı isimleri, yüzleri belleğinden. İç acıtmaz bu unutmalar, ne unutan, ne de unutulan için.
Benim asıl anlamaya çalıştığım, duygularımı altüst eden ve cevabını aradığım soru, yüreğin nasıl unuttuğudur.
Yürek unutur mu hiç? Yürekteki birini unutmak için ne olmalıdır?
Bir insanı aylar, yıllar boyunca görmemek yüreğin, o insanı unutması için yeterli midir? Ya da halen aynı mekânı, aynı zamanı paylaşmak, görüşmek, o insanın unutulmamasına çare midir?
Bu sorunun cevabı belki de içimizdedir.
Bakın içinize.
Bu güne kadar hayatınıza aldığınız insanları düşünün bir bir. Eş, dost, akraba, arkadaş, komşu, sevgili... Geçmişinizden bugününüze bir yolculuk yapın ve selam vermeye çalışın hayatınızdan gelip geçen insanlara.
Kaç kişi, yüzüne gülüşlerini, gözlerine unutamadığınız bakışlarını yerleştirip, selamınızı “Başım gözüm üstüne” deyip alıyor? Kaç kişi kaçan bir otobüsü yakalama telaşıyla koşuyor aklınıza, yüreğinize? Kaç kişi ete kemiğe bürünüp, gecenin bir yarısında nazlanmadan yalnızlığınızı paylaşmak üzere odanıza geliyor?
Bu kadar mıydı tanıdıklarınız ya da hayatınıza aldıklarınız? Değildi elbette. Kimi, devrilen yıllara yenildi ve çekti gitti hayatınızdan. Yılların, yolların hesabını yapmadan inatla var oldu belleğinizde kimi de.
Öyleyse ayrılığa suçu yüklemeden önce, bir başka fail aranmalı. Bize dostlarımızı, dostlarımıza bizi unutturan bir fail...
Yürek olabilir mi acaba bu? Yılları, yolları, görüşmeyi, konuşmayı hiç hesaba katmadan kendince bir çetele tutan yüreğin verdiği ses midir unutmanın, hatırlamanın emaresi?
Yüreğinizin ses verdiğin kaç kişi var? Kaç kişi var görünce yüreğinizin dalgalandığı? Olanları saymak için ikinci elinizin parmaklarına ihtiyacınız oldu mu?
Kim bilir belki de gerçek unutma budur. Yüz yüzeyken, yüreğin bir ses vermek için kılını bile kıpırdatmamasıdır.
Bir zamanlar onsuz, lokmanın bile boğazınızdan geçmediği arkadaşınızı, yüzünü görmek için kapı sesini beklediğiniz komşunuzu, bir haber almak için günlerce telefon başında nöbet tuttuğunuz sevgilinizi düşünün.
Artık yediğiniz lokmada arkadaşınızın yokluğunu hissetmiyorsanız, komşunuzun kapı sesine kulak vermiyorsanız, telefon başında nöbet tutmuyorsanız siz, “Bu insanları unutmadım.” diyebilir misiniz?
Belki “Nasıl olur? Her gün görüyorum elbette unutmadım” dersiniz. O zaman bir düşünün bakalım hatırlayan aklınız mı, yüreğiniz mi?
Dedim ya... Unutmak cevabını hâlâ bulamadığım bir kavram.
Nedir unutmak? Yılların yolların araya girmesi mi, yoksa iç içeyken yüreklerin duyarsızlaşması mı?
Belki de bunların hepsi unutmanın tanımı, belki de hiçbiri.
Bilmiyorum.
Bildiğim, yüreğin kendine göre bir çetele tuttuğudur. O, bazı insanları alıyor koynuna, yıllara yollara meydan okuyarak taşıyor bugünlere, yarınlara.
Bazı insanları ise, görürken görmezden gelerek kaydı silinmek üzere koyuyor kapının önüne.
Ve kendi yoluna devam ediyor, ince eleyip sık dokuyarak.
YORUMLAR
Yazınızın içtenlikli ve satır aralarının gizemli anlatımını bir güzel melodi tadında düşüncelerde iz bırakır buldum.
ve
Yaşanan zaman ve düşün algılamalarının ilgilisi için önemli olduğunu düşündüm.
Kutlarım…
Yüreğinizdeki sevgi yolunuza ışık tutsun…
Saygılarımla
sevgidamlalarim
Unutmak isteyip de unutamadıklarımız...Unutamadıklarımız ama hatırlanmadıklarımız...Adımızın bile geçmedikleri hafızalar...Belki de nasıl olsa unutulacak deyip bizlerin bu süreci bilerek, isteyerek uzattıklarımız...ertelediklerimiz...
Yaşama ilk merhaba deyişimizden bu yana istesek de istemesek de dururlar bir yerlerde.Er geç bir zaman diliminde çıkarlar karşımıza.Bazen hatırlatırlar kendilerini, bazen de biz...
Bu yazının üzerine çok şey yazılır ve söylenir.Hepsini, kelime ve cümleleriyle içime hapsediyor ve geride bıraktığım yıllarıma sessizce dönüyorum.
Gerek Türkçeyi kullanışı ve gerekse yazım kurallarıyla, anlatım ve içeriği yönünden Sn. yazarı kutluyorum.
Götürdünüz...Yaşattınız. Teşekkür ediyorum.
sevgidamlalarim
sevgidamlalarim
Yıllar yılları kovalarken, yaşın kemale erdikçe, sırım gibi, selvi boyların, küçülse de milim, milim, ağır, ağır, saçların seyrelse, şakakların ağarsa, bir çift göz yeter yüreğinin pır pır etmesine maziye dair bir sima ile karşılaşırsan. Eğer ki güneş gözlüğü yoksa üzerinde . İster miyop olsun ister, hipermetrop, astigmat hiç fark etmez, bir çift göz yeter.
Tebrikler
Saygılar, selamlar
sevgidamlalarim
özenli yazılmış manadar ve güzel bir yazı. yazarı kutluyorum.
unutmak, unutmak... tam bana göre. zihnimizde yeni bilgilere ve sevgilere yer açmak için unutmak biraz da gereli değil mi? unutmayı vefasızlık olarak görmeyenlerdenim ben. yeter ki unuttuklarımızla karşılaştığımızda bıraktığımız yerden başlamasını bilelim.
sevgilerimle..
sevgidamlalarim
evet.. hele hele yaz gelince, bir dönem daha bitince ve yeni bir döneme daha başlayınca daha çok yoklar beynimizi hayatımıza uğrayanlar...
insanın aslıdır ya nisyan/unutmak...
faydası kadar zararı, zararı kadar faydası var..
kalp için ilaç
zihin için zehir belki..
kutlarım...
sevgidamlalarim
konu olarak güzel bir konu seçmişsiniz. unutmanın akılda mı yoksa yürekte mi olduğunu düşündüren bir soru gibi zihnimizi yorması oldukça başarılı. yazı üzerinde oynamalarla yazıyı sağlamlaştırsaydınız daha da başarılı olabilirdi...
tebrikler...
sevgidamlalarim
Unutmak gibi bir şeyin var olduğu için için Allah'a şükretmek lazım...Öyle ya, hiç bir şeyi unutamasaydık, acılarımızla, kederlerimizle sonsuza dek yaşamak zorunda kalsaydık...
Yazınız yer yer orjinal imgelerle süslenmiş, iç konuşma tarzında güzel bir şekilde ele alınmış...İnsanoğlunun kendi içindeki çelişkilerini gösteriyor...
Kısacası, MÜKEMEL, YÜREĞİNİZE KALEMİNİZE SAĞLIK. TEBRİK EDERİM...
sevgidamlalarim
Günün yazısına ve değerli yazarına tebrikler.
Yazı, özellikle içerik ve konu yönünden çok güzel. Bu haliyle seçkiyi fazlasıyla hak ediyor.
Fakat, şu cümleyi çözmekte ve anlamakta çok zorlandım. Galiba bir hata var burada :
'' Yaşarken, ayrılığın bir gün bizi farklı iklimlere savuracağını asla ihtimal etmediğim insanlar gelir aklıma. ''
sevgidamlalarim
Sevgili arkadaşım öncelikle güne gelen yazını ve sizi kutlarım...
İnsanoğlunun yüreği o kadar geniştir ki, ve oraya kimleri misafir ederken, kimleri çıkarır...
İnsanoğlu (ben de dahil olmak üzere) biraz bencil... Dostumuzu, arkadaşımız, sevgilimizi hatta yeri gelince çocuğumuzu bile yüreğimizin en güzel yerinde ağırlarız...Ta.. ki çıkar çatışmasına girene kadar.
Ama ufacık bir çıkar çatışmasında emin olun, yüreğimizden çıkarması çok kolay oluverir...Hep "reddedilen evlatlar","reddedilen analar,babalar" çıkar çatışması sonucu olmaz mı?
Çok acı ama gerçek en ufacık bir olayda bile çıkarımız varsa çok severiz, ölür bayılırız...Çıkarımız yoksa "unutur" gideriz.Hem de hiç üzüntü duymadan...
Konu çok güzel, gerçekten de herkesin okuyup kendisine dersler çıkarabileceği bir yazı...
Sevgilerimle...
mavideydisevgi tarafından 6/26/2010 4:58:03 PM zamanında düzenlenmiştir.
sevgidamlalarim
güzel ve anlamlı yazınızı tebrik ediyorum .
ve gerçek dostluklar , gerçek sevgiler asla unutulamazlar.
kalp unutmaz ve duyularımız yani beş duyu unutamaz..
şarkılar bile hep unutulmaz unutulmaz demez mi??
mutlu günlere ..sevgilerimle...
sevgidamlalarim
Deger verdikce cogalir aldikca güzellesir..
Kutluyorum yüregini
sevgimle
sevgidamlalarim
düşündüren sorgulatan değerli bir çalışmaydı...
güne düşen çalışmayı kutluyorum.....
sevgidamlalarim
unutma......altı harfli bir kelime bile olsa.....kolay değildir....öyle güzelliklerle beraberlikler olurki.....ölene kadar unutulmaz...duygulu....içten yazılmış çok hoş bir anlatımdı.....güne düşmeyi fazlasıyla haketmiş. geç kaldım ama kutlamaya yetiştim.....tebrikler
sevgidamlalarim
sevgidamlalarim
sevgidamlalarim
sevgidamlalarim
sevgidamlalarim
sevgidamlalarim
sevgidamlalarim
Gözden ırak olan gönüldende ırak olur diye bir laf vardır ya işte öyle bir şey sanırım. Ya görmeye görmeye yürek duyarsızlaşıyor. Ya da önce yürek unutuyor, sonra göz. İrdelenesi bir yazıydı kutlarım.
Sevgilerimle...
sevgidamlalarim
Değerli arkadaşm, yazınızı okurken düşünmeye başladım, ne kadar haklı olduğunuzu fark ettim.Gönülden silinmişse sevgiler, eski değerini yitirmişse arkadaş ve dostluklar, çok uzaklaşmasalar bile, gönülden silindilerse, göze de görünmezler.
Duygu tahlilleriyle dolu güzel bir çalışma olmuş, tebrikler, sevgilerimle.