- 625 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Hayat ve Hayaller
Gece gözüne uyku girmemişti. Uyumak, güne dinç başlamak istiyordu ama yapamıyordu işte. İçinde hoş duygular savuran bir kelebek uçuşup duruyordu. Uykusu heyecanına yenik düşmüştü. Sabaha kadar uyuyamamıştı.
Kalktığında ev ahalisi uyuyordu. Kahvaltı hazırlamak onun kitabında yazmadı ona göre. Ama bugün farklı bir şey vardı. Kahvaltıyı o hazırlamak istiyordu nedense ve yaptı. Her şeyi hazırladığından emin olduğu zaman evdekileri uyandırmaya gitti. Sıradan bir günde en geç o kalkar ve kahvaltıya en son o gelirdi. Şimdi karısını ve üçüz kızlarını nazikçe uyandırıyordu.
Evdekilerin bu inanılması güç durumu doğal karşılamaları imkansızdı tabii. Hepsi yatağından fırlayıvermişti bir anda. Mutfağa geçtiklerinde ise gözlerine inanamıyorlardı. Karısı kıskanmıştı. O bile bu kadar özenmiyordu kahvaltıya. Fakat bunun nedenini anlamaları çok uzun sürmemişti. Sessiz sedasız ağız tadıyla güzel bir kahvaltı yaptılar.
Kahvaltıdan sonra evin balkonuna çıktı hepsi. O uçsuz bucaksız çay bahçelerini seyretmek istiyorlardı. Her birinin elinde kendi ürünleri olan çayları vardı ve yudumluyorlardı. İçleri huzurla dolup taşıyordu. Çünkü bugün üzerine nice hayaller nice umutlar inşa ettikleri hasat günü gelmişti. Dakikalar sonra o bahçelere girecek ve uğruna canlarını verebilecekleri çay yapraklarını toplayacaklardı. Ama "İş olmadan aş olmaz yavrularım." diyordu babaanneleri. Hepsinin aklında bu cümle vardı. Balkondan dönüp hazırlanmaya koyuldular.
Evde tatlı bir heyecan hüküm sürüyordu. Herkes oradan oraya koşuyor birbirlerine emirler yağdırıyordu. Özellikle de üçüzler. Henüz on yaşında olmalarına rağmen o kadar azimliydiler ki anne ve babaları onlarla gurur duyuyordu.
Hazırlık safhası uzun sürmemişti. Hemen hazırlanıp evden çıktılar. Yol üzerinde yeni doğan güneş çay yaprakları üzerinde mükemmel bir manzara oluşturuyordu. Durup saatlerce izlemek istiyorlardı ama devam etmeliydiler.
Bahçeleri yamaç bir yerdeydi ve heyelan tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Komşular "Sat daha güzel bir yerde yenisini al Hüseyin." diyordu sürekli. Ama o toprağın verimli olduğunu öne sürerek satmayacağını söylüyordu. Gerçekten de öyleydi. Yıllardır onlardan çok hasat yapan yok gibiydi. Satmak istemiyordu arazisini. Satmadı da.
Bahçeye vardıklarında çay yaprakları sanki onları bekliyordu. Hiç durmadan işe koyuldular.
Tam o sırada kızlardan biri türkü söylemeye başladı. Hüseyin bunu hiç sevmezdi aslında ama o gün kendi de eşlik etti ve hep birlikte söylediler. Hepsi ara sıra durup birbirine bakıyor hem dinleniyor hem de birbirlerinden güç alıyordu. Çay yaprakları hareket edince havaya yayılan kokuyla kendilerinden geçip mutlu oluyorlardı. Hüseyin’in aklında senenin ilk ürününün tadına bakmak vardı. Acaba nasıldı? Bu sene iyi para kazanabilecek miydi? Sorularla dolu düşüncelerinden uzaklaşıp hızla çalışmaya başladı. Karısı ise buzdolabının hayalini kuruyordu. Çok para kazanır da borçlardan para kalırsa iyi bir buzdolabı almak istiyordu. Kafasına koymuştu ama borç harç alacaktı bu sene o buzdolabını. Kızlar da yeni elbiselerin peşindeydiler. Para kazanınca gidip bir sürü elbise alacaklardı. Ama hepsinin ortak hayali paraydı. Daha iyi bir hayat için istiyorlardı bunu.
Bu ve bunun gibi onlarca hayalle yaşama tutunan bu insanlar çay bahçesinin huzurlu atmosferinde kayboluyordu yavaşça. Hayaller üzerine kurulmuş dünyalarında yaşayıp gidiyorlardı. Her ne kadar hayat onları bu hayallerdeki mutluluk kadar güzel karşılamasa da...
YORUMLAR
Hayat, hepimizin üzerinde rolünü farklı oynamıyor mu? Kimi çay bahçesinde hayatına devam etmek için çay toplarken, kimi makine ile penya dikiyor. Kimi domates, biber ekerken, kimi sırtında yük taşıyor. Hepimizin farklı faklı bir hayatı varken, yine farklı faklı hayallere dalıp gidiyoruz...
Hiç çay bahçesi görmedim...Şuan ki hayalim; Bir çay bahçesinde olsaydım keşke, ama siz o hayali bana yaşattınız yazınızda...
Sevgi ve saygı ile...