VIII. Tesadüf
Son perdeden önceki ilk uvertür gibi uyandım güne. Sanki birazdan sahne
açılacak ve kaderin tam da olmasını istediği gibi oynanacak belli belirsiz
bir oyuna hazırlanır gibi yürüdüm kısa holü. Onlarca giysi içinden tutkunun
mavisini geçiriverdim üzerime. Bol güneşli bir Cumartesi. Raks etmek ve
ruhuma aşk berraklığında bir Arjantin müziği çekmek için sabırsız olmaya
saatim henüz alışkın değil. Kuru bir ihtiras de değil kalabalığın göbeğinde
kelle güneşte gezmek. Pastel renkli sırıtmalardan fazla canlı içimdeki
kahkahalar. Bugün bir fark var. Ruhumu akıtmaya saatler kala bir aksilik.
Acil şifalara iliştirip hüznümü, salıveriyorum gittiği yere. Yüksek bir bar
taburesinde dinlenmeye koyuyorum sakinliğimi. Dinlendikçe yoruluyor gibi
oysa. Elimde orta yaşlı bir barmenden aldığım bol buzlu bir portakal suyu.
Onlarca fikre boğulup, maruf yalnızlığa sokuluveriyor düşünceler.
Sorgulamalar. Gelgitler. Kavgalı sıfatlar diziliveriyor en usturupsuz
isimlerin başına. Bu yer fazla dar.
Daha geniş bir mekânda sıcak bir şeyler içmenin pek de mantıklı bir seçim
olmadığını fark ediyorum. Nedense bir şeyleri hep geç fark ediyorum bugün.
Önümde hararetli bir kahve bardağı. Oyalıyor musun beni? Bir şeylere mi
biliyorsun keskinliğini, yoksa bir şeyler mi biliyorsun? Bakma bana öyle,
arayamam. Sen özlemek nedir bilir misin?
Birkaç çalma sesi boşlukta yankılanıyor. Açan yok. Mutlu günler temalı kısa
bir metne yol veriliyor aceleyle parmaklarım.
Sıcak da olsa yürümek ne güzel. Zamanın köhne köşesinden hatıra defterine
yenileri karalanıyor. Soğuk bir mermer taşında ferahlamak kimseye
aldırmadan. Yürümekten de güzel gibi. Birkaç dakika dinlenmek.
---
Bugün İstanbul’u gezmek ne keyifli. Yüz bilmem kaç kilometreden gelip hem
de. İçimin yalnızlığından çevremin kalabalıklığına akmak ya da tam tersi.
Bildik bir gitar sesinde ortamı yakalamak. Akıntıda şarkılar şakımak.
Gürültüde duyulmayan telefon sesi. Ancak çıktıktan sonra fark edilen "mutlu
günler" mesajı. Önemsiz. Belki de bir çağrı.
Bugün İstanbul’u gezmek ne keyifli. Soğuk mermer taşına çömelmiş gencin
yanından geçerken. Tutkunun mavisi mi? Tutkunun kendisi mi çeken? Kader.
Şans. Tesadüf. Adı her neyse.
---
Milyonlarca ihtimal arasından en cılızı neden vuku bulur? Galiba zamanın en
düşündürücü mesajı benden değil. Büyük perdeye en yakın son uvertürü
dinlerken anladım. Büyü gibi.
15.06.10