Avuçlarımda Okyanuslar Biriktirdim
Sağduyum buraya kadar diyor!
Yüzlere yerleşen o inandırıcılıkla, kaypaklık arası ifade hayattan giderek daha fazla soğumama sebep. Dirseklerimi dayadığım o masadan bile iğrenir oldum. Gözlerine baktığım her kim olursa olsun gözlerini kaçırdığın da anlıyorum. Aslında anlaşılmaz sanılan ne varsa onlardan alınmış derslerim var benim. Derslerimi iyi çalıştım, on üzerinden; dokuzla geçtim bu yıl!.
İlk dokunuşum ilk sevişim değildi… İlk aşkım, ilk acım…
Santimetre kareye düşen keder ve hayatıma eklediğim arızalarımla yaşamak; Donkişot gibi yel değirmenlerine savaş açmaktı. Her saldırdığımda; kendimi hançerlediğimi fark etmiyordum. En az 20 yıl kanadım! Beynimden süzülen hücrelerime gelince; sahipsizlikten işlevlerini kaybetmişler! Yılmışlığım, berduşluğum, sefilliğim… Bana kalanlardan yeni bir ben olmak mümkün görünmüyor!
Adile teyzemden sonra acıma duygumu da yitirdim, gözümden akmayan yaşlarımı avuçlarımda sakladığımdan habersizdi hayat. Avuçlarımda okyanuslar biriktirdim. Kulaç attıkça, ulaşamadıklarım ufkumda belirdi. Sırt üstü; umudumu tükettim, serbestken; düşlerimi… Ne yana baksam mavi sanıyordum, artık her yer siyaha çalıyor.
Bal rengi gözlerimde kuzguni bir acı var. Yaşam çarkıma değmeden geçen mutluluk yıldızına erişememek ve bir günlüğüne bile huzur denen kuş tüyü yastığa sarılıp uyuyamamak can yakıcı. İlk vazgeçişim, bugün değildi! Sonuncusu da....
Zeytin dalı uzattıklarım, barış güvercinlerimi sapanla vurdukların da, duyduğum ızdırap zavallı ruhuma giydirmekte zorlandığım acımazsızlık zırhını katlanılabilir kılsa da ne ben ne ruhum bu denli yoldan çıkmışlığa tahammül edemiyordu.
Ben; yedi nesildir bu cezayı çeken atalarıma borçluydum her şeyi. Artık ödemekte zorlandığım bu bedel, içimdeki volkanı harekete geçirip dışarıda son bulacaksa, azgın alevlerin arasında sıkışıp kalan bu suçsuz yüreklerin hesabı kime çıkar? Ben ve benden sonraki nesillerin bizden öncekiler kadar direnç gösterebileceklerini sanmıyorum. Kuyruğuna her basıldığında, ağzındaki lokmayı düşüren bizler ancak neslimizin en son ve en el değmemiş örnekleri olabiliriz.
Dünya; savaş için bir cennet; barış içinse bir cehennem... Başımın üzerinden kıl payı geçen bütün bu mermilerin isabet ettiği birileri olduğunu bilmek ve yarın sabah için bir dostumla sıcak bir sohbet ve koyu bir kahve için sözleşmek, neden kendimden iğrendiğimin en güzel örneği!
Dilimlenmiş bütün üzümlü keklere rağmen, çamurlu bir güne, kavurucu güneş altında başlayan ve bulanık suya bir avuç pirinci bile mükellef bir yemek sayan daha üç yaşındaki bedenleri hangi sofrada tüketip de sindirebiliriz?
Her baktığımız aydınlığın, bizlere ezberletişmiş karanlıklar olduğunu, parmağıma batan kıymıktan sonra anladım. Bütün evreni gün ışığına boğmadıktan sonra, günü birlik şavkların özenilesi yanı kaç dirhemdir ki?
Ben kendi aydınlığımı, milyonların karanlığına bağışlıyorum!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.