- 833 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Yıl Ara İle Giden Can' larıma...
" 22 Haziran 2007 ve 19 Haziran 2008 Tarihlerinde Hak’ ın rahmetine kavuşan Saygıdeğer dostlarım, canlarım;
Sevim Erdoğan TEZEL ve
Münevver ŞENOL Ablamızın aziz hâtırasına..."
Bugün aramızdan ayrılışının...
Hak’ ka yürüyüşünün ve de;
Lütfettiği küçük mutlulukların kıyısında kocaman elemler yaşatan bu canım dünyanın nimetlerine, elemlerine sırtını dönüşünün üçüncü yılı!
Hâlâ özleminle, hâlâ dostluğunla, sevginle/sevgimizle dolu dolu; arıyorum varlığını... Seni Sevim! Seni arıyorum...
Fakat insan nasıl bir hakikat ki, yine de bütün beşeriyetiyle bağlanabiliyor bu dünyanın nimetlerine, sevdasına, halına!
Bak! Seni ararken her günün gölgesinde; sensiz de yaşayabiliyor, yüreğime zaman zaman kor düşürüyor, bazı da serinletiyorum buz ile.
Oysa sevgi aynı sevgi, sana özlem aynı, dostluk, kardeşlik, insanlık keza...
Yazılarım bile kısaldı; sevgimin, özlemimin uzunluğuna rağmen! Demek ki acı, zaman denilen çarkın dişleri arasında öğütülerek kabaca halinden un ufak bir görünüme geçiyor, savruluyor -ruhumuzdan olmasa da- bedenimizden rüzgâra karşı!
Sevim, üç gün önce de -hani o çok sevdiğimiz ve hayatın ruhuna rahmet okuyan bir diklenişle hayata âşık- dostumuz, ablamız; Münevver ŞENOL yürüdü Hak’ ka! Senden tam bir yıl sonra, yani 19 Haziran 2008’ de...
İkinizi de yürekten sevdim, ikinize de derin saygı duydum ve hep "CAN" dedim, " CANIM KURBAN! " dedim! Dedim ama yine de başaramadım biraz daha "CAN’ na "CAN" katabilmeyi, başaramadım can...
Beni çok iyi tanıdığınızı biliyorum! Yine biliyorum, bildiğinizi; içtenlikten yoksun yapay yazılar yazamayacağımı, sevgi gösterilerinde bulunamayacağımı...
Nice ölümler gördüm, nice yok oluşlar, yıldız olup kayışlar… Nice yangınlar bıraktı yüreğimde ölümler, nice inanılması zor kabullenişler/reddedişler… Ama işte insanoğlu… Kimin kime ya da; hangi ölüm saatinde nasıl bir ağıt yakacağımızı bilemezken biz; yüreğimiz, kurulmuş saat gibi düzenliyor kendi düzeneğini.
Yaş kemale ermişken ve artık unuturken bir bir hayallerimi; seni ve Miniş Ablamızı unutmuyor – feleğinen âşık atıştırmış- yüreğim! Ola ki bir gün unutursa, bil ki; yitirmiş diriliğini, özsuyunu benliğim… Ve o benlikte bölük pörçük anılarıyla kan basıncını yukarı çekmeye çalışan naçar yüreğim… O zaman, işte o zaman çok görmeyin unutkanlığımı canlarım! Zira anlayınız ki, BEN BEN’ i terk etmişim bu şehrin ortasında; yitik, ıssız, yoksun bir geda gibi! İşte o BEN’ i vursanız da sadakat kurşunlarıyla; yaşamın ortasında çöle kurşun sıksan ne yazar..
Ey benim onurlu, vefalı, dirençli, sevecen ve saygın dostlarım, canlarım; Sevgili Sevimlim, Sevim ve
İsyanlarını özünde yıkayarak her gün aklayıp paklayan, inadına hayatın üzerine rengârenk bir çul gibi saran cıvıltısıyla, Miniş Ablam;
Sizleri her gün içimin ıssızlığında anarken, bugün dışımın kalabalığına çıkardım; gün, güneş göresiniz insanlığın vefasında, diye…
Sevginizden, size özlemimden, dostluğumdan zerre eksiltmeksizin,
Bütün içtenliğimle aziz hatıranız önünde saygıyla eğiliyor; “mekânınız cennet, ruhunuz şad, olsun sevdiğim, güzel insanlarım, canlarım! “ diyorum, rahmet dileklerimle…
Refika Doğan- Antalya- 22 Haziran 2010
YORUMLAR
RefikaDoğan
Yazılarım bile kısaldı; sevgimin, özlemimin uzunluğuna rağmen! Demek ki acı, zaman denilen çarkın dişleri arasında öğütülerek kabaca halinden un ufak bir görünüme geçiyor, savruluyor -ruhumuzdan olmasa da- bedenimizden rüzgâra karşı!
Başınız sağ olsun,arkadaşım!Kaybettiklerine de Allah'tan rahmet dilerim.Sevdiklerini yitirmene çok üzüldüm.Ne yazık ki ölümlü dünya.bugün varız,yarın yokuz.
Zaman en büyük ilaç.Zamanla her türlü yaralarımız kabuk bağlamakta.Yazılarınızın arasını fazla uzatmayınız.
Selamlar.
RefikaDoğan
sevgiyle, dostça esen kalınız...