- 2303 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
KÜSKÜN BEGONVİL (18)
Yaşlı kadın bir gonca gülü koklar gibi nazikçe kokladı torununu. Salavat getire getire…
Sibel onun için o kadar kıymetli idi ki. Ailenin tek kız torunu olmasının dışında nenesiyle
arasında kopmaz bir bağ oluşmuştu. Çocukluğunda tüm yaz tatillerini onun evinde geçirir,
ona can yoldaşı olur, onunla koyun koyuna uyurdu sıcak geceler boyunca. Şimdi biricik
nenesini böyle hasta yatağında hele bir hastane odasında görmek fazlası ile üzüyordu
Sibel ‘i. Anneannesini tanıma fırsatı olmamıştı. O daha minicik bir bebekken vefat etmişti
hayata ve ilk torununa doyamadan. Sibel onu sadece resimlerinden tanıyordu birde
annesinin anlattığı ve dinlemeye doyamadığı anılardan:
-Sen onun ilk torunusun yavrum. Öyle büyük ve tarifsiz bir heyecanla bekledi ki, sanki ben
değil o taşıdı dokuz ay karnında seni. Doğduğun anda yanı başımdaydı. Adın bile hazırdı.
Bu ismi koymazsan hakkımı helal etmem sana demişti. Öleceğini hissetmiş miydi ne…
gelinlik kıza çeyiz hazırlar gibi çeyiz hazırladı sana. Sakız gibi bembeyaz bebek yatak
takımları, işlenmiş zıbınlar, ipekten fırfırlı başlıklar, üzerinde ‘ Sibel ‘i öpmeyin solar’
yazan mama önlükleri… yelekler, hırkalar, patikler, bereler, hatta ilk doğum gününde
giyeceğin kırmızı kostümünü bile dikmişti… dört gözle bekledi seni ama doyamadan göçüp
gitti…
Bütün bunları can kulağı ile dinlerdi Sibel. Anneannesi tarafından böylesine sevilmiş olmak
çok mutlu ederdi onu… keşke daha uzun yaşasaydı da Sibel ‘in de onu nasıl sevdiğini
bilseydi diye düşünürdü hep. Bir çok kez rüyalarına girmişti o nur yüzlü kadın. İşte bu
yüzden Sibel anneannesine olan hasretini katarak büyük bir bağlılıkla bağlanmıştı Pakize
nenesine.
Başındaki gül kokulu yazmasının ucuyla gözlerini kuruladı yaşlı kadın. Torununun yüzünü
ince uzun parmaklı, bir pamuk kadar yumuşacık olan ellerinin arasına aldı. Sanki tüm yüz
hatlarını ezberlemek istercesine dudaklarında, çenesinde, yanaklarında gezdirdi
parmaklarını, okşadı.
En son gözlerinden öptü defalarca. Sanki sevgisini mühürlemek istercesine.
Sibel odadan çıktığında durmadan dua ediyordu:
-Allah ‘ım n’olur onu da alma yanına.
Babası, annesi, amcaları, halası diğer kuzenleri hep oradaydılar… Babaannenin durumu iyi
değildi… Tansiyonu kontrol altında tutulamıyor sürekli istikrarsızlık gösteriyordu.
Sibel de diğerleriyle birlikte nenesinin yanında kalmak istiyor ama bebeğinden dolayı
bunun mümkün olmadığını biliyordu. Üstelik Zeynep’ lerin Bodrum’ a dönmeleri
gerekiyordu. Hep birlikte geri dönüp ertesi gün Can’ı annesine bırakıp tekrar gelmek
üzere ayrıldılar hastaneden.
Arabayı gene kemal kullanıyordu. Ahmet önde Kemal’in yanında kızlar da çocuklarla arka
koltukta oturmuşlardı… akşam yavaş yavaş çökmeye başlamıştı tabiatın üzerine. Koyu
renk bir tül gibi örtmeye hazırlanıyordu dünyayı gece. Erkekler gayet suskun, Zeynep ile
Sibel ise sürekli Pakize teyzeden bahsediyorlardı. Çocuklar annelerinin kucağında derin
bir uykuya dalmışlardı. Sonra ikisi de sustu bir ara. Zeynep sessiz kalınca aklı hemen
doğmasına fırsat vermediği bebeğine gitti ve orada takıldı kaldı gene. Anladı ki bu acı ve
pişmanlık onun yakasını asla bırakmayacaktı.
Yaşamaya devam edecekti ama sürekli içini kemiren bir vicdan hesabı ile. Camdan dışarıyı
seyrediyordu. Ağaçlar, evler sanki büyük bir süratle yanlarından geçip gidiyordu.
Hareket halinde olan onların içinde bulunduğu araba değil de dışarıda ki dünyaydı sanki.
Başını yavaşça sağ tarafa çevirdi. Kucağındaki bebeğine sımsıkı sarılmış olan Sibel başını
cama dayamış gözlerini kapamıştı… belki de uyumuştu kimbilir…
-Kemal ! Kemal! dikkat et! Kır direksiyonu Kemal! Frene basma frene basma gazdan
çek ayağını!
(DEVAM EDECEK)
YORUMLAR
Bu hikayenin öncesi varmı inan bilmiyorum fakat devamını bekliyorum.
Çok heyecan duydum. Bir annanne olarak torunumun beni hatırlayacak yaşa gelmesini çok istiyorum.Ve onunla yaşadığım herşeyde sadece beni ona unutturmayacak olaylar var. Onun koruyucu arkasıyım.Kimse bu konuda elime su dökemiyor. Tabi annesiyle asla arsına girmemek koşuluyla ona meydanlarda sahip çıkıyorum.Çok güzel sürükleyici inşalah acı bir son yazmazsın.
Çok üzülürüm.Tabi gerçek olan çizği değişmez
Yüreğine saglık
Çok saygılar Fusfukara
Hicran Aydın Akçakaya
soraki bölümü henüz yazamadım... iki seçenek var... tam karara veremdim...
bakalım...
saygılar...
Hicran kardeşim, öykü gittikçe heyecanlı bir hale geldi.Ay kötü bir şeyler olacak galiba, diğer bölümü heyecanla bekliyorum, sevgiler...
Hicran Aydın Akçakaya
Hicrancığım çok heyecanlı bir yerde bitti ben şimdi nasıl bekleyeceğim.. Tebrikler harika anlatıyorsun. Sevgilerimle..
Hicran Aydın Akçakaya
bu ara yazamıyorum sayfayıda pek takip edemiyorum anca şiirleri yorumlayabiliyorum ama yzaılarını okuyacağım fırsat buldukça...