- 1589 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bursa ve Buzcular...
Bugün tarihe kısa bir yolculuk yapacağız dostlar ama fazla uzağa değil osmanlının son dönemlerine değin süren buzculuk mesleği yanısıra kar ve su satıcılığıda yapılmış bölgemizde özellikle salye su mevkiğinden çıkan su’yun tadına doyum olmuyor...
Biz gelelim detaya;
Bursa, Osmanlı Devleti’nin ilk önemli başkenti. Bir dünya devleti kurulan bu topraklarda yetişen aileler, bugün bile Bursa’ya hizmetini sürdürüyor. Eski Bursa ailelerinin çoğu, 7-8 nesil önceki köklerinin derinliklerine inebilmektedir. Ama Bursa’daki Buzcular ailesinin kökleri çok daha derinlere, Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarına kadar inmektedir. Buzcular ailesi, 21 kuşak Bursalı. Ailenin en yaşlılarından biri olan İsmail Buzcular (75), aile tarihi araştırıp, bir şecere de çıkarmış.
Buzcular ailesi, Osmanlı sarayına yüzyıllarca kar ve buz taşımış bir ailedir. Nesiller boyunca hep bu işi yapmışlardı. Hatta Cumhuriyet döneminde bile... 1940 yılına kadar Buzcu ailesi, Uludağ’dan kar ve buz getirtip satmıştır (1). Cumhuriyet döneminde Uludağ’dan getirilen buzlar artık saray için değil, halka ve ticari işletmelere veriliyordu(2). Buzlar, Tuzpazarı Camii’nin avlusunda oluşan büyük bir pazarda satılırdı. İsmail Buzcular, çocukluk yıllarında, Tuzpazarı’nda 45-50 buzcu katırını saydığını hatırlıyor. Bu da toplam 4-5 ton buz demekti.
Buzcular ailesinin şeceresi, Osman Gazi’nin silah arkadaşlarından Abdurrahman Gazi’ye dek inmekte. Aile üyeleri, 1841 yılında Bursa’ya gelen Sultan Abdülmecit’in bizzat söylediği sözleri buna kanıt olarak gösterir. İsmail Buzcular’ın dedesi Salih Efendi’ye Sultan Abdülmecit, “Siz, Abdurrahman Gazi’nin ahvadından geliyorsunuz. 640 yıldır yaşayan bir aileden geliyorsunuz. Hiç böyle şey olur mu? Hiç bu kadar geçmişi gerilere dayanan bir aile olur mu? Size evliya duası sinmiş” demiş.
Aile üyelerinin verdiği bilgiye göre Buzcular ailesi ilk olarak buzculuk işine, I.Murat döneminde başlamışlar. Edirne alındığında, Edirne Sarayı için Buzcular ailesiyle bir anlaşma yapılmış. Buzcular ailesi de bu amaçla bir gemi satın alınmış, Tekirdağ yoluyla Edirne Sarayı’na buz yollanmış. Nitekim Bursa Kadı Sicillerinde de, 1486 yılından itibaren Buzcubaşı ailesine ilişkin bilgiler bulunmaktadır(3). I.Murat döneminden sonra her yıl, Uludağ’dan Saraylara kar taşınır olmuştur. Buzcu ailesi, Bursa’nın en zengin ailelerinden olsalar da, zaman zaman, Saraydan para gelene kadar harcamaları ceplerinden, yada borçlanarak yapması nedeniyle zor durumlara düştükleri görülmektedir(1)
Bu aile arşivlerini Türk dünyası tarih kültür dergisi’nede açtı geçtiğimiz günlerde konu ile ilgili makale yayınlandı.
Buzlar Saray’a nasıl taşınırdı?
Buzcular Uludağ’a, her akşam saat 17.00’de yola çıkar, sabah 9.00’da Bursa’ya varırdı. Bu süre içinde işçiler hiçbir zaman durmaz, yolda eğlenmezdi. Sonra akşama kadar beklenilir, buzlar Mudanya yoluyla, İstanbul’daki Saraya akşam saatlerinde gönderilirdi. Bu nedenle Buzcubaşı ailesinin Mudanya ile İstanbul arasında hergün çalışan süratli gemileri vardı. 1677 yılındaki bir kadı siciline göre buz getirmekle görevli Derviş oğlu Ömer Bey’in Mudanya’dan Saray’a 16 kayıkla buz taşıdığı anlaşılmaktadır. Evliya Çelebi, 1648 yılında Bursa’ya Buzcular gemisiyle gelmişti(5). Mudanya’dan sonra da yine buz katırlarıyla önce Bursa’ya sonra da Uludağ’a, Buzcubaşı ailesinin konuğu olarak çıkmıştı. Evliya Çelebi buzcuları şöyle anlatıyor:
“İstanbul tarafından iki-üç yüz askeriyle, Karcıbaşı gelerek bu göllerden buz keserler. Her parçası sanki billur ve neceftir. Elmas parçası gibi pırıltısı insanın gözünü kamaştırır. Temmuz ayında Karcıbaşının izniyle Bursa halkı binlerce katır yükü buz parçalarını kente indirerek susuzluklarını giderir. Bundan başka günde binlerce, Devlete ait katırlarla buz ve kar taşıyarak Mudanya İskelesi’nden kar gemilerine yüklenip İstanbul’a, Sultanın mutfağına, helvahanesine, has haremine, Sadrazama, yedi vezire, Şeyhülislama ve Kazaskere, velhasıl Sultanın kanunu olan yerlere ulaştırılır. İşte Keşiş Dağı böyle bir kar-hazinesi ve rahman buzudur... Oradan aşağı karcılar yoluyla tam on saatte Bursa’ya geldik, vesselam...”(6) (Kaplanoğlu/Günaydın, 2000: 45).
II. Selim’in ölümü üzerine Sultan olan III. Murat, Manisa’dan Bursa’ya, daha sonra da Mudanya’dan İstanbul’a Buzcular gemisiyle gitmiş. Çok gizli yapılan bu seyahati, Sokullu Mehmet Paşa, o tarihte Buzcubaşı olan Reis-ül-küttap Feridun Paşa’ya gizlice söylemiş. Bu tarihte buz taşınan Forse Kalyote adlı gemi, 18 oturaklı çok hızlı yol alan bir gemiymiş. Buz gemisi yedi saatte Mudanya’dan Sarayönü’ne gitmekteydi. Buz gemileri çoğu kez, Bursa’yı ziyaret eden Sultanları da taşımıştır. Sultan Abdülmecit Bursa’yı ziyarete gelirken, birçok Sultan gibi Buzcular gemisiyle gelmiş. Sultan, aynı gemiyle Bandırma, Gelibolu, Tekirdağ ve Adalar yönüyle Sarayburnu’na gelip Sultan’ı Sarayda bırakmış. Buzlar güzel bir keçeyle sarıldığı için yolculuk sırasında çok az fire verirdi.
Buz kesimleri 15 Haziran ile 15 Ağustos tarihlerinde yapılırdı. Diğer aylarda dağa çıkıp buz kesme olanağı yoktu. Nitekim 15 Haziran 1810 tarihinde bir ferman yayınlanarak Bursa’ya yollanmıştır. Buzların ancak Haziran’ın 15’inden önce ve Ağustos’un 15’inden sonra kesilebileceğini bildiren fermana göre, bu tarihlerden önce ve sonra dağda buz kesilecek yere varmanın mümkün olmayacağı bildirilerek, ona göre önlem alınması istenmiştir. (Kütük, I-299-3001).
Buzcular her sabah, Hünkar Köşkü üzerinden, onun hemen üzerinde bulunan Buzcular Çeşmesi yoluyla dağa çıkarlardı. Buzcular Yantekir, Sarılan, Dombay Çukuru yoluyla zirveye doğru çıkarlardı. İlk aylarda Sarıalan’dan buzlar kesilir, günler ilerledikçe daha sonra Dombay Çukuru’ndaki karlar kesilir, sonra Mandıra’ya gelinirdi. Daha sonra da, zirvedeki Küçük ve Büyükkuyu’daki buzlar kesilirdi(7). En son olarak da Gölbaşı’nın karları çekilmekteydi. Geliş-gidiş 11 saat tutmaktaydı. Buzlar ise ancak balta ile kesilirdi. (2)
Bunların yanında kendi aile büyüklerimin anlatımlarından anladığım kadarı ile kar ve su satıcılığı dedemin zamanında yapılmış...
Köyümde hala karlık diye bir mevki var ve kar lkuyularının varlığı hala kendini korumakta gerçi kimsenin artık kar gömmemesine rağmen doğa içerisinde kendini gizlemekte bu kuyular...
NOT:1,ve 2 alıntılar Raif kaplanoğlu’nun makalesinden alıntıdır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.